Beyin hasarı bir enjeksiyonla kısa sürede iyileştirilebilecek..
Bu gibi hasarlar meydana geldiğinde, vücut hücreleri tarafından binlerce zararlı reaktif oksijen türü aşırı derecede üretilmektedir. Bu moleküller, hücrelere zarar vermeye ve mutasyonlara neden olur. PEG-HCC adı ile bilinen nanopartiküller, tehlikeli molekülleri daha az reaktif maddelere dönüştürerek, aşırı oksijen artış sürecini önlemek için ortaya çıkar.
Araştırmacılar, PEG-HCC nanopartikül enjeksiyonunun, herhangi bir beyin hasarı, inme gibi durumlardan sonra uygulanabilir olması halinde, beynin duyusal dolaşım sistemindeki hasarı önlemek için oksijeni olağan seviyesine getirip düzeltebileceği konusunda umutlular. Sonuçlar, Proceedings of the National Academy of Sciences adlı gazetede yayınlanmış ve hayli ilgi uyandırmış.
Rice Üniversitesi’nden Kimya Profesörü James Tour, bahsedilen nanopartiküllerin, reaktif oksijen seviyesini neredeyse anında normale döndürdüğüne değiniyor. Bunun, yalnızca inme gibi durumlarda değil; acil müdahale gereken kazalara ve kalp krizine maruz kalan insanlarda, ya da savaş sırasında acil tedavi görmesi gereken askerler için de yararlı olabileceğini ekliyor. Tour, bu umut verici yeni çalışmayı Baylor Üniversitesi’nden Nörolog Thomas Kent ve Houston Tıp Fakültesi yerleşimli Teksas Sağlık Bilimi Merkezi’nden Biyokimyager AH-Lim Tsai ile beraber yürüyütor.
Nanopartiküller
PEG-HCC 3, nanometre genişliği ve 30-40 nanometre uzunluğunda, 2000 ila 5000 karbon atomundan oluşuyor. Tour ve Kent, daha önce, zehirli olmayan PEG-HCC nanopartikül infüzyonunun, beyindeki kan akışını kolaylıkla dengeleyebildiğini ve özellikle yoğun kan kaybıyla takip eden medikal travma sürecinde, hücreler tarafından aşırı üretilen reaktif oksijen türlerine karşı savaşabildiğine dair bir çalışmaya da önderlik etmiş. Bilim adamlarının bu çalışması, kanda süperoksit adıyla bilinen reaktif oksijen türlerinin yoğun serbest salınımıyla devam eden travmatik beyin hasarlarını hedeflemiş.
Binlerce süperoksit
Bu serbest toksik radikalleri, çiftleşmemiş bir elektronla birlikte bağışıklık sistemini işgal eden mikroorganizmaları öldürmek için harekete geçen moleküllerdir. Daha küçük derişimlerde, bir hücrenin normal enerji düzenlemesine katkıda bulunurlar. Genellikle, süperoksit dismutaz adı verilen ve süperoksitleri nötralize eden bir enzim tarafından kontol altına alınırlar. Ancak hafif travmalarda bile, beynin doğan savunumunu bastırmak adına, yeterince fazla sayıda süperoksidin salınımı gerçekleşebilir. Sırasıyla, süperoksitler peroksinitrit gibi daha fazla zarara neden olan reaktif oksijen türü formunu da alabilirler.
Tour, son çalışmalarının bulgularında, PEG-HCC’nin katalizör mantığıyla ve oldukça hızlı şekilde binlerce sağlığa zararlı; özellikle de süperoksit ve hidroksil radikalleri gibi kontrolsüz salınım durumunda normal dokuları harap eden molekülleri nötralize edebilecek kapasitede çalıştığının belirlendiğini ifade etmiş. “Bu, yalnızca beyin hasarı ve inme sonrası tedavide değil; aynı zamanda her organ ya da dokuda bulunabilen pekçok akut hasar ve organ nakli gibi medikal süreçler için de oldukça önemli. Doku baskılanıp oksijen açlığı hissettiği herhangi bir anda, süperoksit dokuyu daha fazla ataktan korumak için şekil alacaktır. “ şeklinde açıklaması da bulunuyor.
Kaynak: futurity.org