Dünya Savaşa Sürüklenirken Teğmenlerin Ocağına Siyasetin Ateşi Düşmesin.

Şimdiki KKK ve Genelkurmay Başkanı devre arkadaşım.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile Kuleli Askeri Lisesinde üç sene, Kara Harp Okulu’nda dört sene beraber okuduk.

Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak ile de dört sene Kara Harp Okulu’nda ve bir yılda Tuzla Piyade Okulu’nda beraber okuduk.

Biz, Harp Okulu’nun ilk dört bin devresiyiz ve 30 Ağustos 1981 yılında Harp Okulu’nu bitirip teğmen rütbesini taktık.

1978-79-80-81-82 Harp Okulu mezunları, 12 Eylül öncesinin en çok hırpalanan ve en çok devre kaybeden (sınıfta kalan), siyasete bulaştığı için Harp okuldan atılan, teğmen çıktıktan sonra ordudan ihraç edilen devreleriz.

Askeri liselerde birer masum öğrenci iken Harp Okullarına ayak basar basmaz gırtlağına kadar siyasete batmış kimi üst devre kıdemli öğrenciler bizleri kendi siyasal saflarına çekmek için çırpınırlardı.

Okul sıralarında sağcılık solculuk, dincilik almış başını gitmişti.

Devletin bakıp büyüttüğü, okuttuğu, eğittiği Harp Okulu öğrencilerini kimi siyasi partiler ve çeşitli sağ ve sol örgütler ağlarına düşürmek için özel olarak çalışıyrlardı.

Örgütlerin ele geçirdiği Harp Okulu öğrencileriyle Harp okulu içinde örgütlenmelerini büyütmek istiyordu.

Ancak gelin görün ki 12 Eylül yönetimince bir çok devre arkadaşımız suçlu suçsuz demeden ordudan uzaklaştırıldı. Atıldı.

Bugün için ordudan atılmış nice subay kökenli ünlüleri saymak mümkündür.

1980’lerçok uzak kaldı diyenler olabilir. Ama FETÖ örneği daha dün gibi hafızalarda yerini korumaktadır.

FETÖ, devletin kılcal damarlarına kadar sızıp; devleti ve iktidarları ele geçirmeye çalışırken ele geçirdiği askeri lise öğrencilerin subay, kurmay subay ve general  yaptıktan sonra devlete ve hükumete karşı ayaklanma başlatmadı mı?

Hatta FETÖ işini daha da ileri götürerek asker – sivil militanları ile devletin en mahrem bilgilerini yurt dışına kaçırmadı mı?

İşte bu ahval ve şartlar altında  ve her zaman fitne ve fesat çıkarmak isteyenlerin hedefi olan Askeri Lise ve Harp Okulu öğrencileri ne yazık ki böyle örgütlerin, cemaat ve tarikatların tuzağına düşerek devlete, askere polise, halka ve TBMM’de karşı silah kullanmaktan çekinmediler.

Harp Okullarından mezun olan teğmenler sadece ve sadece vatana ve Türk Milletine bağlı devletin subayı olarak mezun olmalıdır.

Harbiyeliler, anayasanın ve kanunların emrettiği Atatürkçü düşüncenin sahibi olmadan mezun edildikleri  taktirde kolayca art niyetli birilerinin tuzağına düşerek,  hem kendilerine, hem  devlete ve hem de millete zarar vermektedirler.

İşte bu koşulları yaşamış, teneffüs etmiş biri olarak elime bir fırsat geçse hem kara Kuvvetleri Komutanı devreme , hem de Genel Kurmay Başkanı olan devreme  şöyle demek isterdim;

"Sevgili devrem bizler 12 Eylül 1980 öncesi Harbiye sıralarında okurken  okulumuza siyasetin bulaşma nedeniyle çok zor günler yaşadık.

O yıllarda teğmenlikten veya diğer nedenlerle ordudan  atılanlar yıllar sonra AKP tarafından emekli albay maaşı bağlanarak ödüllendirildi.

Yarın yine böyle bir durum yaşanmamalıdır.

Tarih tekerrür etmemelidir.

Aman gözünüzü seveyim teğmenleri siyasetten uzak tutun ve cemaatlere tarikatlara ve yıkıcı ve bölücü örgütlere ve siyasilere karşı koruyun.

Çünkü teğmenlerin hemen hemen tamamı tıpkı bizim gibi gariban aile çocuklarıdır. Ordudan ilişikleri kesildiğinde aile ocaklarına kor ateşler düşecektir.

Sevgili komutanlarım;

Gördüğüm kadarıyla  MSB’ımız emekli orgeneral Yaşar Güler’ de yumuşak huylu değerli bir büyüğümüzdür. O da Harbiye mezunudur.

2024 yılı Harp okulu mezun teğmenlerin mezuniyet sevinçlerini kendi aralarında kutlamalarına başka başka manalar yüklemeye gerek yoktur.

Bu teğmenleri siz korumazsanız bunları kimse koruyamaz.

Tıpkı bizim öğrencilik yıllarımızdaki gibi siyasete cemaate tarikata, yıkıcı bölücü örgütlere bulaşmış teğmen bulursanız kulağından tutup kapı önüne koyun.

Ama Atatürk'e ve düşüncelerine sahip çıkmak her askerin görevidir. Anayasal tanımlı Atatürkçü düşünce dışında orduya siyaset bulaştıranlara lanet olsun." Derdim.

Her zaman dedim.

Teğmenler, astsubay Çavuşlar, yeni mezun komiser yardımcıları ve polisler devletin silahlı güçlerinin deli fişekleridir.

Onlar bizim geleceğimizin teminatıdır.

Kasıtlı olmayan hataları her zaman hoşgörü ile karşılanmalı ve sahip çıkılmalıdır.

İşte dün cumhurbaşkanı da açıkladı. Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor. İsrail’in Türkiye’yi hedef alacağını bile söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Türkiye’nin Gazze’yi harbeye ve mezarlığa çeviren katil İsrail’in saldırısına uğrayan Lübnan’ın her bakımdan yanında olacağını ifade ederek açıktan İsrail’e karşı tarafımızı belli etmedi mi?

Eskilerin bir sözü vardı.Onu hatırlatarak yazıma son vereyim.

“Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu ise tüm ülkeyi ykurtarır.”

Bir teğmen bir takımı idare eder.

Bir bölük takımları,

Tabur bölükleri,

Tugay-tümen taburları,

Kolordular tümenleri tugayları,

Ordular kolorduları,

Bir kuvvet komutanı da orduları idare ederken genelkurmay başkanı da kuvvet komutanlıklarını sevk ve idare eder.

Sonuçta bir ordunun başarısı veya başarısızlığı en ön safta askerleri sevk ve idare eden teğmenlerin üsteğmenlerin cesaret kabiliyet ve bilgisine bağlıdır.

Bilmem anlatabildim mi?

 

Ömer Yıldız

Emekli Piyade Yarbay

Uzman Askeri Sosyolog