Dünyanın güneş ve kendi etrafındaki dönüşü, doğada bir takım döngülere, her döngü de kendine has değişikliklere neden oluyor. Mevsimler de bu döngülerden bir tanesi. Dünya üzerinde her yarım kürede, her farklı coğrafyada yılın belirli dönemlerinde birbirinden farklı iklim ve anlık hava durumu özellikleri yaşanması da bu döngüler nedeniyledir. Böylesi önemli değişikliklere neden olan döngülerin insan sağlığı ile ilgili bir takım değişkenleri ortaya çıkarması kaçınılmaz hale geliyor. Yılın her döneminde belirli hastalıkların görülme sıklığı artarken buna karşılık dikkat edilmesi gereken durumlar değişiklik gösteriyor.
Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk mevsimler ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor: “Soğuk havalardan dolayı kapalı alanlarda geçirilen ve hareketin azaldığı kış aylarında, kötü kolesterol ve kalp kriziyle doğrudan bağlantılı trigliserid isimli yağların oranı artıyor. Bu da kış aylarında kalp ve damar sistemi hastalıkları açısından dikkatli olunması gerektiğini gösteriyor. Soğuk havanın etkisi ile retina yırtılmaları (hızlı bir şekilde tedavi edilmediği takdirde görme kaybına neden olabilmektedir) Ocak ve Şubat aylarında sıklaşıyor. Ayrıca kış aylarında bağışıklık sisteminin zayıflaması kaynaklı nedenlere bağlı olarak en fazla ölüm Ocak ayında yaşanıyor.”
Kıştan ilkbahara geçerken yaşanan hava değişikliklerine dikkat etmek gerektiğini belirten Dr. Cem Arıtürk sözlerine şöyle devam etti: “Yazın habercisi ve havaların ısınmaya başladığı dönem olan ilkbaharın başlangıcında kışın son dönemlerinde geçirilen solunum yolu enfeksiyonlarının etkisi azalsa da devam ediyor. Bununla birlikte bir viral enfeksiyon olan uçuk da en çok Mart ayında görülüyor. Yapılan istatistikler, ilkbaharın ilk döneminin ameliyatlar ve tedaviler açısından en başarılı dönem olduğunu ortaya koyuyor. Hava koşulları ve vücut saati değişikliklerinin en belirgin olduğu ilkbahar döneminde hormon değişikliklerine bağlı olarak baş ağrıları ve mide-bağırsak sistemi sorunları diğer dönemlere oranla daha fazla görülüyor.”
Yaz aylarının sağlık açısından kör bir dönem olduğunun altını çizen Dr. Cem Arıtürk, “Daha çok tatil, güneş, deniz gibi kış ayları boyunca hasretle beklenen aktiviteler kişilerin hastalıklarına olan ilgilerini azaltıyor ve tedavi süreçlerini ertelemelerine neden oluyor. Bununla birlikte varis başta olmak üzere bazı hastalıkların tedavilerinin (acil şartlar haricinde) sonbahar ve kış döneminde yapılmasının daha uygun olduğunu da hatırlatmak gerekir. Haziran ayı ile birlikte güneşten daha fazla faydalanmayla birlikte D vitamini düzeylerinde artış meydana geliyor. Bununla birlikte yaz ayları, apandisitin en sık görüldüğü dönem” dedi.
Yine ara bir dönem olan sonbaharda vücudun enfeksiyonlara karşı direncinin düştüğünü belirten Dr. Cem Arıtürk sözlerini şöyle noktaladı: “Güneşli ve hareketli yaz aylarının ardından havaların yeniden soğumaya başladığı, tekrar binalar içinde geçirilen sürenin arttığı sonbahar ayları özellikle solunum yolu hastalıkları ile ön planda. Okula dönüş, kapalı sosyal alanlarda geçirilen sürenin artması grip, nezle başta olmak üzere tüm solunum yolu enfeksiyonlarının artışına neden oluyor. Aynı dönemde alerjik hastalıklar ve astım da belirgin derecede sıklaşıyor. Sonbaharın ortaları ülser, gastrit gibi mide sorunlarının en sık görüldüğü dönem. Havaların soğuması ile birlikte kireçlenme ile ilgili belirtiler de oldukça belirginleşiyor. Sonbaharın son dönemlerinde ise depresyon ve kronik karaciğer hastalıkları açısından dikkatli olmakta fayda var. Sonbahar ve kış ayları varis ve diğer tüm toplardamar hastalıklarının tedavisi açısından da en uygun zaman.”