Horasan'ın Dahisi Ömer Hayyam’ı ne kadar tanıyoruz…
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ve ben dedikodusu var amma
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Bugün ismi söylenince ilk akla gelen onun şairliği olsa da aslında Ömer Hayyam çağının çok ötesinde bir bilim insanıdır. Güneş yılını günümüzde kullanılan Gregoryan takvimden daha isabetli hesaplayan takvimi icat edip 1079 yılında Sultan Melikşah’a sunan Ömer Hayyam matematik, gök bilim, fizik, geometri, metafizik ve felsefeyle ilgilenmiş, müzikle uğraşmış ayrıca rubailer kaleme almıştır. Çağdaşları tarafından Hayyam, tarih, fıkıh ve kıraat sahalarında geniş bilgi sahibi olan bir âlim; tıp alanında ise İbni Sina ekolünün devamı olan bir hekim olarak tanımlanmaktadır.
Kimliği
Ömer Hayyam’ın gerçek adı Ebul Feth Gıyaseddin Ömer bin İbrahim el-Hayyam’dır. Hayyam ile ilgili en eski kaydın sahibi Nizami Aruzi Semerkandi, Çehar Makale isimli meşhur eserinde ondan Hace İmam Ömer olarak bahsetmektedir. Onun en fazla bilinen lakabı olan “Hayyam” kelimesi Arapçada çadırcı anlamına gelmektedir, babası çadır diktiği için kendisinin de bu adla çağrıldığı düşünülmektedir.
Ömer Hayyam’ın etnik kimliğine gelince onun hangi milletten olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. İran’da 1925 yılında kurulan Pehlevi Hanedanlığı, Pers ulus devleti tesis etmek için Hayyam’ın edebi kişiliğinden faydalanmak istemiştir. Öte yandan sayıları 18 civarında olan eserlerini Arapça yazmasından dolayı Arap kökenli olduğunu söyleyenler olsa da yaşadığı dönemde medreselerde eğitim dili Arapçadır. Dolayısıyla o dönemde yazılan eserlerin sadece diline bakarak yazarların milleti hakkında net bilgiye ulaşılamaz. Hayyam’ın ailesinin Güney Türkistan’ın Belh şehrinden olması ve kendisinin Türklerin yoğun yaşadığı Horasan’da dünyaya gelmesi, ilim öğrenmek için Türkistan’ın kalbi Semerkant’a gitmesi, Selçuklu Türkmenlerinin hizmetinde olması gibi sebeplerden dolayı Türk olduğu düşüncesinde olanlar da vardır.
Yaşadığı Dönem
Ömer Hayyam, 1048 yılında Horasan’ın Nişabur şehrinde dünyaya gelmiştir. O, Frederick Starr’ın Kayıp Aydınlanma adlı eserinde İslam bilim ve sanatının altın çağı olarak adlandırdığı dönemin (8.-12. yüzyıl) sonlarına doğru yaşamıştır. Hayyam bir gök bilimci olduğu için doğum tarihini kendisi hesaplamıştır. Bazı kaynaklarda ise doğum tarihinin kesin olarak bilinmemekle birlikte Selçukluların Horasan’ı fethinden sonra dünyaya geldiği rivayet edilmektedir.
Büyük Selçuklu Devleti’nin dünya siyasi tarihinde zirvede olduğu dönemde nasıl ki siyasi, idari ve askeri alanlarda Sultan Alparslan, Melikşah, Nizamülmülk gibi devlet adamları yetişmişse ilmi sahada da İmam Gazali, Ömer Hayyam gibi şavkları günümüzü aydınlatan yıldızlar parlamıştır. Bu dönemde İsfahan, Nişabur, Merv, Herat, Tus, Belh gibi şehirler, bilginleri, âlimleri, edebiyatçıları, şairleri kendine çeken ilmi rekabet ortamının yüksek olduğu, ticaretin geliştiği cazibe merkezleri olmuşlardır. Bilimin modern dönemdeki gibi dallara ayrılmadığı o devirde bilginler önce sağlam bir edebiyat ve fıkıh öğreniminden geçiyorlardı. Yaşamış olduğu dönem, hakanların ve sultanların gölgesinde bilim ve kültürün parladığı bir çağ olduğu için Ömer Hayyam da ünlü vezir Nizamülmülk tarafından desteklenmiştir. O, Sultan Melikşah’a danışmanlık yapmış bir gök bilimci, aynı zamanda çiçek hastalığından muzdarip olan Sultan Sencer’i tedavi etmiş bir hekimdir.
Yaşadığı Coğrafya
Ömer Hayyam, Horasan’da ve Maveraünnehir’de yaşamış, ilerleyen yaşında hac görevini yerine getirmek için Hicaz’a gitmiştir. Nişabur’da eğitim görmüş ve hayatının çoğunu Semerkant’ta geçirmiştir. Ömer Hayyam ilmini genişletmek için zamanın ilim ve sanat merkezleri olan Semerkant, Buhara, Belh, Merv, İsfahan arasında yolculuk yapmıştır.
Cebir (Matematik) Alimi
Ömer Hayyam cebir ilminde üçüncü derece denklemlerin geometrik şekillerle çözümünü yapan ilk bilim insanıdır. Ömer Hayyam cebir denklemlerinin çözümünde bilinmeyeni ifade etmek için “şey” ifadesini kullanmıştır. Bu tanım Endülüs üzerinden Avrupa’ya geçerken İspanyol alfabesinde “ş” harfi olmadığı için “xay” olarak yazılmış ve günümüze “x” olarak ulaşmıştır. Günümüzde Pascal’a atfedilen üçgeni Pascal’dan yaklaşık 500 yıl önce bulduğu için matematik tarihçileri Pascal Üçgeni yerine Hayyam Üçgeni tanımlaması yaparlar. Yine Ömer Hayyam, binom açılımını ilk kullanan bilim insanıdır.
Celali Takvimin Mucidi
Ömer Hayyam İsfahan’da 1075’te Büyük Selçuklu Devleti’nin ilk rasathanesini (gözlemevi) kurarak yıldızları gözlemlemiş, hava tahminleri yapmıştır. Gök bilim (astronomi) alanında Kopernik’in teorilerinin önünü açan çalışmalarının yanı sıra Celali takvimi diye bilinen takvimi hazırlayan gök bilimcilerden birisi olmuştur. Çağının yüzyıllarca ötesine geçmekte hiç zorlanmayan bu büyük insan; devrinin en büyük gök bilimcisi ve cebircisi, dolayısıyla devrinin en büyük bilginiydi.
Ömer Hayyam’ın içinde bulunduğu gök bilimciler tarafından hazırlanıp 1079 yılında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’a sunulan Celali takvimi günümüzde İran’da Hicri Şemsi takvim ismiyle kullanılmaktadır. Hindistan’da hüküm süren Türk devleti olan Babür İmparatorluğu’nun da kullandığı Celali takviminde 1 yıl, 365 gün ve 6 saat olarak kabul edilmektedir. Celali takvimde matematiksel kurallar yerine astronomik hesaplar kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu takvim ilkbahar ekinoksunun belirlenmesinde Gregoryen takviminden daha duyarlıdır.
Şairliği
Ömer Hayyam dünya, aşk, sevgi, insan hayatı, yaşama sevinci ve yaratılışı anlamaya dönük düşünce ve duygularını ince bir dille ifade ettiği rubaileriyle ün kazanmıştır. Ömer Hayyam’dan geriye “rubailer” isminde bir eser (kitap) kalmamış, kendisinden sonraki dönemlerde farklı kaynaklarda yer alan dörtlükleri toplanmıştır.
Şiirleriyle edebiyat dünyasını etkileyen şairin kendisine ait olduğu düşünülen rubailerinin sayısının 150 civarında olmasına rağmen ona isnat edilen rubai sayısı bini geçmektedir. Günümüzde ünlü şaire atıfla yazılan ya da paylaşılan rubailerden çoğu Ömer Hayyam’a ait değildir.
Ne yazık, pişmiş ekmek çiğlerin elinde;
Ne yazık, çeşmeler cimrilerin elinde.
O canım Türk güzeli kömür gözleriyle,
Çaylakların, uğruların, eğrilerin elinde.
Vefatı
Yaptığı bilimsel çalışmalarının çoğunu kaleme almamış olan Ömer Hayyam seksenli yaşlara kadar yaşamıştır. Birçok teori ve icadın isimsiz kahramanı Ömer Hayyam’ın ölüm tarihi konusunda kaynaklarda farklılıklar olsa da genel kabul 4 Aralık 1131’dir.
Anıt Mezarı
Rıza Şah Pehlevi tarafından 1934 yılında Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı, mimar, heykeltıraş ve ressam Prof. Dr. Hoşeng Seyhun’a yaptırılan ve inşası 1963 yılında tamamlanan anıt mezar, şairin “çadırcı” anlamına gelen “hayyam” lakabına atıfla çadır şeklinde tasarlanmış mimarisiyle dikkati çekmektedir.
Yirmi bin metrekarelik bahçede beyaz mermerden yapılan, yüksekliği 22 metre ve genişliği 18 metre olan ve çadırı andıran anıtın duvarlarındaki kaligrafik yazılar muhteşemdir. Anıtın sütunlarındaki Nişabur’un ünlü firuze taşı renginde talik hattıyla şairin 20 rubaisi nakşedilmiştir.
Hayyam’ı Dünyanın Tanıması
Rubailerin 19. yüzyılın başında Edward FitzGerald tarafından İngilizceye çevrilmesiyle başlayan süreçte Batılılar Ömer Hayyam’ı rubaileriyle dünyaya tanıtmışlardır. Dolayısıyla bilim adamı, matematikçi, astronom Hayyam yerine oryantalistlerin uygun gördüğü şekilde bir Hayyam imgesini bütün dünya tanımıştır. Burada ilginç olan ise Hayyam’ın içinden çıkmış olduğu topraklarda yaşayan insanların sahip oldukları kültürel mirasın değerini bilmemeleri, ta ki Avrupalılar Hayyam’ı keşfedene kadar onu önemsememiş olmalarıdır.
Popüler Kültürde Ömer Hayyam
Ünlü yazar Amin Maolouf başyapıtı Semerkant romanında Ömer Hayyam’ın rubailerini konu edinmektedir. Lübnan asıllı Fransız yazar eserinde Ömer Hayyam’ı (d.1048), Nizamülmülk (d.1018) ve Hasan Sabbah (d.1050) ile medrese arkadaşı olduğu üzerinden romanını kurgulamıştır.
Dünyayı süslediler, bir şey kalmadan.
Bu süslere inanma, akıl olmadan.
Giden de çok dünyadan, gelen de ama;
Sen payını al ondan, o seni almadan
Hayyam ile İlgili Tartışmalar
Mevcut kaynaklardaki farklılıklardan dolayı Ömer Hayyam’ın hayatını anlatması çok zordur. Ömer Hayyam’ın matematik, gök bilim, felsefe gibi alanlarda yazmış olduğu eserleri dolayısıyla kendisinin “bilim insanı” kimliğinde görüş bilirliği varken kişiliğiyle, özel yaşamıyla ve rubaileriyle ilgili farklı araştırmacılar farklı görüşler ileri sürmektedir. Bu bağlamda bazı araştırmacılara göre Ömer Hayyam tek bir kişi değildir. Bu yaklaşımı savunanlara göre “şair” Hayyam ile “matematikçi” Hayyam farklı kişilerdir. Kimine göre ise kendisinden sonra yazılan rubai tarzı başka şiirler de Ömer Hayyam’a atfedilmiştir. Yani Hayyam’a ait olduğu iddia edilen bazı rubailerin gerçekte aynı lakapta farklı kişilere ait olma ihtimalinden bahsedilmektedir.
Ali Kuşçu gibi alimleri istisna tutarsak matematik, astronomi gibi bilimsel çalışmalarla uğraşan insanlar genelde şiir yazmamıştır. Aynı şekilde şairlerin de bilimsel çalışmalarına pek rastlanmaz. Örneğin Saadi, Hafız, Mevlâna, Nizami gibi şairlerin bilimsel eserleri yoktur. Bu yaklaşımdan hareketle kendisinden sonra derlenen Hayyam’a ait olduğu iddia edilen rubailere de şüpheyle yaklaşanlar vardır.
Matematik, astronomi, geometri gibi birçok alanlardaki çalışmalarının kıymetini içinden çıktığı toplumların bilmediği Horasan’ın dâhisi Ömer Hayyam’a Avrupalılar sahip çıkmıştır.
“Ey Hayyam! Senin vücudun tıpkı bir çadır gibidir.
Ruh o çadırda oturan sultandır.
Ve son menzili Dar-ı fenadır.
Sultan çadırdan çıkıp gidince
Ecel hizmetçisi de çadırı söker gider”
– Ömer Hayyam
Dr. Ahmet Akalın
RTÜK Üst Kurul Uzmanı