BİLMEYEN DE BİLSİN: Türk Milletinin Eli Ağırdır
Her an için her şey hazır olmak gereklidir.
Türk Devleti, halkını büyük fedakarlıklara zorlayarak savunma sanayi yatırımlarını Batı'ya boyun eğmeyecek kadar geliştirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dışarıdan gelecek tehlikeleri bertaraf edecek güç ve kudrettedir. Ama ya tehlike içeriden gelirse? Bu soruya nasıl cevap vermek gerekir? Açıkcası aşırı derecede endişalerim var.
Peki Üçüncü Dünya savaşı çıkar mı?
Sorunun cevabı hem evet hem de hayır.
ABD ve AB ülkelerinin, yani emperyalist Batı'nın ezeli ve ebedi düşmanları Rusya, Çin, geri kalmış Afrika ülkeler ve İslam dünyasıdır. Batı medeniyeti ısrarla ve istekle Rusya, Çin, geri kalmış Afrika Ülkeleri ve İslam dünyasına yönelik silah kullanmaktan veya o hedef ülkelerde iç savaş çıkarmaya çalışmaktan asla geri durmamış ve sıklıkla da kullanmıştır.
Bugün için Ukrayna-Rusya savaşı Batı emperyalizmiyle Rusya’nın harbidir. Rusya’nın varlığından sürekli olarak rahatsız olan emperyal kapitalist devletler her fırsatta Rusya’ya karşı ya silah kullanmışlar veya piyon ülkelerine kullandırmışlardır.
Uzun süre Gürcistan'ı Rusya’ya karşı kullanmak, Rusya'yı huzursuz etmek isteyen Batı emperyalizmi bu amacına ulşmak için Karadeniz sahillerinde NATO üzerinden ABD’ye deniz üssü kurma girişimi TSK’nın değerli komutanlarınca engellenmiştir.
Karadeniz'de deniz üs kurma planı alt üst olan ABD, kendisine engel olan TSK’nın şerefli general ve subaylarından FETÖ eliyle intikam almaya kalkışmıştır. Hatırlayınız o yıllarda Türkiye’nin Rusya ile gerilim yaşamasını isteyenler Türk kamuoyuna Rusya düşmanlığını körüklemiş ve Ankara’da Rus Büyükelçisi Andrey Karlov ‘un öldürülmüştür.
Amaçları Türk-Rus ilişkilerin bozulması değil miydi? Karadeniz planlarında başarısız olan ABD-Batı emperyalizmi bu kez de Ukrayna üzerinden Rusya’yı rahatsız etmeye başlayınca bir anda Ukrayna-Rusya savaşa tutuşmuştur
Silah altında tutulan ve klasik harbe göre taarruz veya savunma yapma eğitimi almış masum Rus ve Ukrayna’nın genç askerleri, ileri teknolojinin nokta atışı yapan harp silah ve gereçleri karşında adeta tavşan gibi avlanıp öldürülmektedir. Bu çocuklar ve iki ülkenin masum halkları batının ileri teknolojik savaş ekipmanlarınca hâlâ öldürülmeye devam edilmektedir.
Ukrayan-Rusya savışının kaybedeni bu iki devlet iken, kazananı Batı emperyalizmidir.
Aslında Ermenistan-Azerbaycan üzerinden Kafkas harbini canlandırıp Ermenistan’a zafer kazandırmak isteyen başta Fransa olmak üzere diğer Avrupalı devletler Türkiye’nin ileri teknoloji silahları ile teçhiz edilen ve eğitilen Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerince mağlup edilmiş taşeronları olan Ermeni ordusuna ağır hezimeti yaşatmıştır.
Batı, bu başarısılıkların intikamı, İsrail eliyle Gazze’deki masum Müslüman Filistinli halkına ölüm kusarak almaya çalışmaktadır.
Günümüzde üçüncü dünya savaşı başlayalı çok olmuştur. Dünya savaşını planlayan, organize eden ve uygulayan ABD ve destekçileridir..
Birbiri ile savaşa tutuşmuş her devlet için dünya savaşı fiili olarak başlamıştır.
ABD’nin, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın; terör devleti İsrail’e arka çıkmaları, on binlerce yüzbinlerce Filistinli masum halkım İsrail katliamlarıyla yok edilmeleri karşında Batının destekleyiciliği üçüncü dünya savaşının bir parçası değil midir?
Dünya üzerinde savaşan taraflar bellidir.
Bir tarafta onlarca yıldır dünya düzenini idare etmeye çalışan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve maşaları İsrail ve Yunanistan ve hatta Ermenistan ve hatta Ortadoğu'da İsraille orta oyunu ile cambaza bak oyunu sergileyen İran var iken bu blokun karşılarında ise sömürülen, ezilen yoksul Afrika ve Müslüman ülke halkları vardır.
Çin ve Rusya için için insan yaşamı öneml, değildir. Bu ülkelerde esasında halkına karşı empeyalisttir.
Günümüzde Türkiye'yi adeta işgale dönüşen kaçak insan akınlarının planları yıllar önceden hayata geçrilmeye başlanmıştır.
Bu amaca hizmet etmek üzere ABD ve Batı emperyalizmi, Türkiye'yi, çeşitli uluslararası komplo anlaşmalarla tuzağa düşürmüş ve Ortadoğu’daki savaş ve sürgünlere hazırlık olmak üzere Türk hudutlarındaki mayınların kaldırtmasını sağlamıştır. Dolayısı ile mayından temizlenmiş hudutlarımızdan ülkemiz göç istilasına uğramıştır.
Bu göçlerin cezasını ve sancısını sanırım önümüzdeki ilk yirmi yılda Türk Milleti ağır bedel ödeyecektir.
Yazının başında da demiştim. İçimizdeki empeyalimin kuklaları faaliyete geçirildiğinde başımaz ne iş gelecektir?
Hatta iddia edebilrim ki FETÖ ayaklanması bunun en hafifi olarak bile kalabilir. İçinde yaşadığımız iç ve dış konjonkturel koşullar altında hayat bilgim ve hayat tecrübem beni şöyle düşünmeye zorlamaktadır.
ABD ve emperyalist Batı, yakın gelecekte Türkiye’de hayata geçirmek istediği kaos ve kargaşa için İçimizdeki azılı Türklük karşıtlarını ve Atatürk düşmanlarını harekete geçirmiştir.
Biz Türk Milleti ve Atatürk aşıkları aşırı derecede dikkatli olmalıyız.
Türkiye BOP çerçevesinde büyük bir değişim ve dönüşüme hazır hale getirilmek üzeredir.
" PKK destekli veya PKK’ya angaje olmuş, kişiler, medya organları, siyasi partiler sözüm ona demokrasi ve insan hakları adına memleketin her yerinde, sokağında, çarsında , şehrin göbeğinde, sahilinde ayrılıkçı Kürtçüler coşkulu etnik ayrılıkçı özlemlerini dillendirmeleri, DEM’li belediyelerin adeta başkaldırırcasına devletle mücadele içine girerek sokaklara ısrarla Kürtçe yazılar yazmaları neyin göstergesidir?
Bu azgın guruplar nereden ve kimden cesaret almaktadır? Etnik bölücülük özlemiyle yanıp tutuşan bu cüretkarlara karşında devletin yargısı neden gerekli adımları yeterince atmamakta, siyasi partiler neden birlik olup,adeta başkaldırıya dönüşen sessiz isyana itiraz etmemektedirler?
Sadece PKK güruhu değil aynı zamanda siyasal İslamcı veya şeriat özlemi ile yanıp tutuşan kimi din adamı kılıklıların ve kimi siyasilerin Türklüğe ve Atatürk’e karşı açıktan açığa veya dolaylı yollardan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu değerlerinin sahibi olan Türklük ve Atatürkçülük değerlerine yönelik saldırılırı karşında da Türk Devleti neden yeterince karşı koyamamaktadır?
İşin garibi Türkiye’deki AKP ve MHP ikilisi yeni bir anayasa ile yeni bir Türkiye hayli ile yanıp tutuşurken, muhalefetin azı dişi olan CHP’nin kimi yöneticileri ve Genel Başkanı ve hatta İstanbul Belediye Başkanı da DEM ile elle vererek Türksüz ve Atatürksüz bir Türkiye için AKP ve MHP ikilisi ile yarışa girmiş durumdadır. İşte Ekrem İmamoğlu sözüm ona tatlı tatlı, gevrek gevrek konuşarak “Türk Takımları” yerine “Türkiye takımı diye andığımız olimpiyat oyunlarına katılan tüm sporcularımızı tebrik ediyorum.” Demesi CHP’nin kimi yöneticilerinin beyinlerinin arkasındaki ana düşüncenin dile gelmesi değil midir?
Türkiye ve Türk Milleti; siyasal partiler açısından, özellikle muhalefet partileri açısından, siyasi partilerin yönetici kalitesi bakımından büyük bir çıkmaza sürüklenmişe benzemektedir.
Kalitesi düşük olarak tanımlamaya çalıştığım siyasiler; “Türkiyeli ve Türkiye Milleti”, “Türksüz Atatürksüz” söylemleri ile iş gören, yeni anayasa yapma sevdasında olan siyasiler değildir.
İster muhalefette olsun, isterse iktidarda olsun üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmeye çalışan kurnaz, akıllı ve en bu bilinçli kitlenin üyeleridir ve ideolojik amaçlarına ulaşmak için aynı yolun yolcularıdır.
Bu kitlede bazıları her ne kadar bir birlerine karşıymış ve muhalifmiş gibi görünseler de “Türkiyeli, Türkiye Milleti”, Atatürkçü düşünce karşıtlığı ve Türk Milletini ayrıştırma” bağlamında tam bir mutabakat ve uyum içerisindedirler.
Benim tarife çalıştığım, zayıf ve düşkün olanlar tanımlamaya gayret ettiğim tipler, yukarıda bahsettiğim siyasal kuşatılmışlığın içinde sıkışıp kalmış, makamı ve mevki için sesini çıkarmayan veya olup biteninin farkında olmayan, sözüm ona katıksız Türk Milliyetçisi ve katıksız Atatürkçü geçinen siyasi parti yöneticileri, siyasetçiler ve etkili yetkili makam ve mevki sahipleridir.
Acaba bu bilinçsiz kitle, Atatürk Türkiye’sinin elimizden kayıp gitmesine, Türk Milletinin itibarsız kılınmasının veya yok sayılmasına aracılık ettiklerinin farkında değiller midir?
Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi” de kastettikleri midir? İçimize yerleştirilen milyonlarca mültecinin varlığı, içimizdeki FETÖ benzeri cemaatler, PKK/PYD militan ve sempatizanları,Suriye ve Irak'ta ABD destekli PKK varlığı ve Filistin-İsrail-İran geriliminde ortaya çıkan ölüm kıvılcımları Türkiye’yi bir anda alev topuna çevirebilir mi?
Haydi buyurun bu soruya düşününde kendinize cevap verin?
Ama herkes bilmlidir ki;
Türk Milleti olarak bizim güveneceğimiz yegane varlık Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığıdır. Şanlı şerefli Türk ordusudu, polisi ve MİT’idir Türk Milletinin bizzati kendisidir.Devlet adamlarımızdır.
Türk Milletinin öfkesi büyük eli çok ağırdır.
Türk milltinin ve devletinin üzerine kumar oynayan herkes hesabını ona göre yapmalı ve sonuçlarına katlanmaya hazır olmalıdır.
Sonradan ah vah etmeye kimsenin hakkı olmayacaktır. Çünkü son pişmanlık fayda etmeyecektir.