HARBİYELİ TEĞMENLERİN ASKERİ HABİTUSU VE YENİ ANAYASA - II
Asker olmak isteyen genci yetiştiren sivil okulların, sivil ortamın, basın ve yayın organlarının, sosyal medyanın yani toplumsal sivil habitusun etkisi altında doğup büyüdüğü de bir gerçektir. Sivil habitusun büyüttüğü sarıp sarmaladığı sivil ruhlu ve sivil zihniyetli bir genç nasıl olur da askerlik mesleğine adım attıktan sonra bambaşka bir karaktere, askeri zihniyet geçebilir ki?
İşte bunun ana neden “Askeri Alan” içerinde geçerli olan Askeri habituslardır. Genç bir insan, asker olmaya karar verdiği andan itibaren önce zihnen birçok şeye hazır hale gelmeye başlar.
Unutulmaması gereken bir diğer konu da devletin vatan sınırları içerinde yetişecek nesillerin nasıl bir sosyolojik anlayışla veya nasıl bir habitusla yetiştirileceği de devleti kuran iradenin belirlediği şekilde olmak zorunda olduğudur.
Devlet; toplumu ve yetiştirdiği nesilleri belirlediği sosyolojik hedeflerine göre yetiştiri, yönlendirir ve şekillendirir. Türk devleti yıllar yılı kahraman vatandaş, kahraman asker anlayışı ile nesiller yetiştirmiştir.
Mesela Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yapısında gençlerin nasıl yetiştirileceği açık ve nettir. Mustafa Kemal Atatürk öğretmelere “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demesi boşuna değildir. Atatürk’ün onuncu yıl nutkunda Türk Milletine ulaşması gereken hedef olarak belirlediği “muhasır medeniyet” kemalim habitusunun ulaşmak istediği “Kemalizm Medeniyeti”nin bizzati kendisidir.
“Habitus” kavramı Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun sosyoloji bilimine kazandırdığı bir kavramdır. Habitus; “her bireyin kendi toplumsallaşma süreci boyunca kendi bedeninde içselleştirdiği nesnel varoluş koşulları o birey için kalıcı ve aktarılabilir habitusu oluşturur.”
“Habitus, bireydeki toplumsallığı, şimdileşmiş tarihi (yani günlük yaşamdaki sanı ve algılamalarına neden olan öngörüleri) ve öznelleşmiş nesnelliği ifade eder. Habitus sayesinde, bireyler eylemlerini içinde bulunduğu toplumsal alanla karşılıklı olarak tanınır, bildik, tanıdık ve eylem şeklinde günlük hayatını zorlanmadan sürdürür.” Bu hayat şekli ülkeden ülkeye, milletten millete göre de değişir.
O halde Pierre Bourdieu habitusunu “askeri habitus” olarak yorumlayacak olursak;
Askerlik mesleğine giriş yapan ve askeri alana ayak basan her birey, büyük bir askeri kültür şokuna maruz kalarak askerleşme, askeri toplumun ferdi olma sürecine girer ve askeri alanda askeri habituslar oluşturarak askeri düşünce, zihniyet ve askeri davranış sergilemeyi kendi bedeninde ve zihninde içselleştirerek içinden çıktığı sivil toplumdan ayrı ayrıca askeri bir zihniyete ve askeri habitusa kavuşur.
Asker kişilere eğitim ve öğretimlerle aktarılan askeri habitusu (alışkanlıkları) asker kişilerde kalıcı yaşam şekline getirerek, gelecek nesillere de aktaracak şekilde askeri habitusun bizzat oluşturucusu haline gelir.
Askeri Habitus; askerler, askeri zihniyetli bireyler olarak oluşturdukları askeri toplumların yaşam koşullarını, geçmiş ve şimdiki yaşam tarihlerini ve gelecekte yaşayacakları tarihi hadiseleri kendi ruh ve bedenlerinde nesnelleştirerek asker zihniyetli birey ve asker zihniyetli kurumlar oluşturur ve askeri bireyler yetiştirirler.
Askeri Habitus sayesinde her asker birey, askerce davranışlarının ekindi asker toplumu içinde sergilemekten sorumludur. Askerler, sahip oldukları askeri zihniyet nedeni ile hemen hemen aynı düşünce ve eylem kalıbına sahip olarak meslek hataları boyunca yaşarlar ve hatta emekliliklerinde de sivil hayata uyum sorunları yaşayarak ömürlerini tamamlarlar.
Bu bilgiler ışığında tüm Harp Okullarında yetişen her Harbiyelinin oldukça yüksek seviyede, ülkesi, devleti ve ulusu için ölümü göze aldıracak seviyede çok büyük oranda askeri habitusa sahip olmaları Harp Okullarında askeri zihniyetin yüksek tecellisinin de göstergesidir.
Bu durum Türk devletinin ve Türk ulusunun yararınadır.
Bu durum Türk ordusunun kudret ve heybetinin tarihsel olarak devam ettiğinin de göstergesidir.
Çünkü her teğmen kıtaya çıktığı ilk günden itibaren kendisinin ne gibi olaylarla karşılaşacağını, ne gibi savaş veya muharebelere maruz kalacağını kendini yetiştiren kul sıralarından ve komutanlarından zaten öğrenmiştir.
Kara Harp Okulu öğrencileri karacı subaylardan, Hava Harp Okulu öğrencileri havacı subaylardan, Deniz Harp Okulu öğrencileri de denizci subaylardan ileride ne gibi olaylar yaşayacağının askeri habitusunu öğrenirler.
Bu sadece Türk ordusuna ve Türk askerine mahsus değil tüm dünya ordularında da sitem bu şekilde işler.
Türk askerlerinin askeri habituslarını belirleyen en büyük güç ve kaynak; anayasa ve ilgili kanun ve yönetmeliklerin Türk Ordusuna ve askerine bizzat yüklediği sorumluluklardan ve verdiği vazifelerden kaynaklanır.
Bir ordunun askeri zihniyetini değiştirmek istiyorsanız anayasa, kanunlar ve yönetmeliklerde askerlerin yetki ve sorumluluklarını ya yok etlisiniz veya yeniden yazmalısınız.
Hiç kimse unutmasın ki devletlerin orduları, devlet kuran iradenin zihniyetinde şekillenir.
Devlet kuran irade; devleti, milleti ve vatanı korumak ve kollamak üzere bir ordu yetiştirmek istiyorsa Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bir ordu yetiştirir.
Böyle bir yapı ve askeri habitusu yok etmek ancak ve ancak bir kişiyi, bir aileyi, bir zümreyi veya belli inanç sahiplerini korumak üzere bir ordu yetiştirmek istiyorsa o zaman bunun en iyi örneklerini Afganistan Taliban ordusunda veya Afrika’nın kabile devletlerinin ordusunda görmek mümkündür.
Hiç kimse unutmasın ki Saddam’ın ordusu kurşun atmadan ülkesini ABD’lilere teslim etmiştir. Çünkü Saddam’ın ordusunda milli bir ruh, vatan ve millet sevgisi veren askeri habitusu yeterince güçlü değildi. Çil yavrusu gibi dağıldılar.
Sonuç olarak 2024 yılında Türk Harp Okullarından mezun olan teğmenlerimiz hemen hemen tamamı Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Milli Türk Ordusunun bütün askeri habitusal özelliklerini taşıyarak mezun olmuşlardır. Teğmenlere bu askeri habitusu veren ana kaynak anayasamızın değişmez maddeleri ile 66 maddesindeki Türk vatandaşlığı tanımıdır.
Teğmenlerin davranışlarından rahatsız olanlar ya cahilliklerinde ya da art niyetliliklerinden dolayı rahatsız olabilirler.
Türk Silahlı Kuvvetleri, mevcut anayasanın değişmez maddeleri geçerli olduğu sürece kim ne yaparsa yapılsın Türk ordusu Mustafa Kemal’in askeri olarak kalmaya ve Türk Milletini ve vatanının Atatürkçe korumaya devam edecektir.
Yarın anayasanın değişmez maddelerini kökten değiştirir veya sulandırırsa yani bambaşka yeni bir devlet kurmaya kalkarlarsa işte o zaman yandı keten helvası.
Çünkü bu yeni durumda Türk ordusunda etnik ve dini manada sen ben kavgasının çıkması kaçınılmaz olacak, Türklüğe ve Atatürk’e ve Atatürkçü düşünce yapısına hem yasal hem de fiili olarak saldırılar artacaktır.
Türk Ordusunun askeri habitusu, Atatürk’ün kurduğu Türk Ordusunun habitusunu taşımak ve muhafaza etmek zorundadır. Bunu sağlamanın yolu da anayasa, kanun ve yönetmenliklerden geçmektedir.
Anayasanın değişmez maddeleri değiştirilir veya sulandırılırsa Türklük ve Atatürk değerleri, hazırlanacağı iddia edilen yeni anayasa da tıpkı vitrin süsü gibi ikinci plana atılırsa, başımız ciddi olarak belaya girecektir.
Bunu her vatan severin her aklı başında siyasetçinin fark etmesi gerekmektedir.