Kent Konseyi Başkanlığına aday olan Çalıdağ’dan tuhaf açıklamalar.
Çanakkale’de 28 Eylül 2024 günü yapılacak olan Kent Konseyi Başkanlık ve Yürütme Kurulu seçimleri öncesinde Av. Ali Aydın Çalıdağ’ın yaptığı basın açıklaması, kent kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Kendisi halen mevcut Kent Konseyi Başkanı olan Çalıdağ, açıklamasında "Kent Konseyi Başkanlığı, hiçbir siyasi etki ve baskı altında kalmadan çalışmayı gerektiren bir görevdir ve kesinlikle siyaset yapılmaması gereken bir görevdir" ifadelerini kullanarak siyasetten uzak kalacağını vurguladı. Ancak, Çalıdağ’ın kentte bir siyasi partiye yakınlığı ile tanınması, bu açıklamayı inandırıcı olmaktan uzaklaştırıyor.
Çalıdağ’ın siyasi yakınlığı üzerindeki eleştiriler
Çalıdağ, açıklamalarında Kent Konseyi’nin siyaset üstü bir yapıya sahip olması gerektiğini vurgulasa da, Çanakkale’de kendisinin belirli bir siyasi partiye yakınlığıyla tanınması, bu iddiayı zayıflatıyor. Kendisinin siyasetten bağımsız olduğunu öne sürmesine rağmen, kentte yaygın bir şekilde bir siyasi partinin etkisi altında olduğu konuşuluyor. Bu durum, demokratik değerlere sahip olduğunu öne süren bir yapı olan Kent Konseyi’nin bağımsızlığını sorgulatıyor.
Bu bakış demokratik açısıyla değerlendirildiğinde, Çalıdağ’ın “hiçbir siyasi etki altında kalmama” vaadi, bir çelişki olarak görülüyor. Zira demokratik sol, halk katılımını ve sivil toplumun güçlendirilmesini savunur. Ancak Çalıdağ’ın kişisel siyasi geçmişi ve konseyde belirli çevrelere yakın durduğu yönündeki iddialar, bu ilkelere aykırı bir tablo çiziyor.
Halktan ve konseyden kopukluk iddiaları
Ayrıca, Çalıdağ’ın Kent Konseyi’ne bile düzenli olarak uğramadığı ve halkla bağlarının zayıf olduğu yönündeki eleştiriler de dikkat çekiyor. Kent Konseyi gibi halkın taleplerine ve ihtiyaçlarına duyarlı olması gereken bir kurumun başında olan bir kişinin halkla bu kadar zayıf bir etkileşimi olması, kent halkının çıkarlarını yeterince temsil edip edemeyeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Kent Konseyleri, demokratik sol perspektifte halkın yönetime doğrudan katılımını sağlamak için önemli bir araç olarak görülür. Ancak Çalıdağ’ın halktan kopuk bir yönetim anlayışına sahip olduğu yönündeki eleştiriler, bu misyona uygun bir liderlik sergileyip sergilemediğini tartışmalı hale getiriyor.
Bağımsızlık iddiaları ve fetret dönemi vurgusu
Çalıdağ, açıklamasında Çanakkale Kent Konseyi’nin 2017 seçimlerinden sonra bir “Fetret Dönemi”ne girdiğini iddia etti ve bu dönemde Çanakkale halkının kaybettiğini savundu. Ancak, bu döneme ilişkin yaptığı eleştiriler, komu oyunda doğru bulunmuyor. Kendisinin konsey döneminde ne kadar aktif olarak rol aldığı ve bugüne kadar konseyi yönetirken, şehir içinde değerli hangi projelere imza attığı da merak konusu.
Kent Konseyleri gibi yapılar, halkın ortak iradesini yansıtarak, sivil toplumun demokratik karar alma süreçlerine katılımını sağlamak için çalışmalıdır. Ancak Çalıdağ’ın bu süreçteki sorumluluğunu göz ardı ederek, tüm suçu geçmiş dönemlere yüklemesi, bu sorumluluk anlayışına ters düşmektedir.
Demokratik katılım ve bağımsızlık üzerindeki soru işaretleri
Çalıdağ’ın basın açıklaması, Kent Konseyi’nin siyasetten bağımsız bir şekilde yönetilmesi gerektiği yönündeki ifadeleriyle dikkat çekiyor. Ancak, geçmişteki siyasi yakınlıkları, halktan kopuk olduğu yönündeki eleştiriler ve konseyin geçmişteki yönetimindeki rolü, bu iddiaların ne kadar samimi olduğunu halka sorgulatıyor. Demokratik sol değerlere uygun bir şekilde halkın iradesini merkeze alan, şeffaf ve katılımcı bir yönetim anlayışının Kent Konseyi’nde ne kadar uygulanabileceği, Çalıdağ’ın bu çelişkili açıklamalarıyla gölgelenmiş durumda.
Çanakkale halkı, Kent Konseyi’nin geleceğini şekillendirecek bu seçimde, bağımsızlık ve şeffaflık ilkelerini gerçekten savunan bir lideri mi seçecek, yoksa aynı zihniyette siyasetle iç içe geçmiş bir yönetim anlayışına mı teslim olacak? Bu sorunun yanıtı, Çalıdağ’ın eleştirilen açıklamaları ışığında daha da önem kazanıyor.