Bayram ve tatil rehavetindeyiz… Bayramlık bir yazı olmalı bu… Moral vermeli, olumlu laflar etmeli, her şey yolunda daha da iyi olacak demeli. Amiyane tabirle çıkıntılık yapmamalı. Ne yazık ki insanın kafasına bazı sorular takılıyor. Paylaşayım dedim…
Şimdi herkes, Çanakkale çok gelişecek, İstanbul’a alternatif olacak, bazı ilçelerini kimse tutamayacak diyor ya…
İşte, çeşitli kurumları ziyarete gelen büyükelçiler, başkonsoloslar laf arasında söylüyor: “Çanakkale’de 3. Köprü ve otoyollar la birlikte hızlı bir gelişme yaşanacak.” Anlayacağınız, yabancıların da yakın takibindeyiz.
İşin özeti şu; Köprü ve otoyollarla beraber Çanakkale’de bir ilerleme, gelişme olacak. Herkes Köprü ve otoyolların Çanakkale’ye nasıl bir çehre kazandıracağını öngörmeye çalışıyor, hesaplar bunun üzerine yapılıyor.
Ama nasıl bir gelişme olacak bu?
Köprü ve otoyollar deyince, aklıma hemen İstanbul’da 3. Köprü için traşlanan ağaçlar, katledilen orman ve dımdızlak ortaya çıkan toprak yol geliyor. Kafamda canlanan fotoğraf bu…
Sonra da İstanbul’da 2. Köprü ve yolları yokken, kimsenin adını dahi bilmediği ama şimdi trilyonluk lüks siteler, gökdelenler, iş merkezleri ile dolu olan yeni yerleşimler…
Örneklere bakacak olursak gelişme dedikleri bu. Aslında dört harfli bir kelime: Rant...
Mesela, Lapseki ve Çan’ın yıllardır süren kış uykusundan uyanacağı söyleniyor. Çünkü köprünün otoyolları oralardan geçecek, bu yolların çevresindeki araziler kıymetlenecek, inşaatlar yapılacak, binalar dikilecek. Rant…
Çanakkale ve Balıkesir için çalışmaları devam eden 1/100.000’lik Çevre Planı’na göre de gelişim Lapseki yönüne doğru olacak. Yeni havaalanı da bu yönde inşa edilecek. Yani gelişim betonlaşmanın, asfaltlaşmanın olduğu yönde olacak. (İstanbul’da 3. Köprü ve 3. Havaalanı inşaatı nedeniyle, 70 gölet, 8 dere kurutulmuş, 2.5 milyon ağaç kesilmiş. Bunu da araya sıkıştırayım.)
Oysa gelişme bu mu olmalı? Yatırım bina dikmek mi? Zenginleşme, tarım topraklarını satıp, 3-5 daire almak mı? Köprüye ve yollara kesinlikle karşı değilim, onun yarattığı yağmacılığı, rantı, beton severliği tartışalım diyorum.
Kalkınma, gelişme üretimle olur. Biga-Lapseki hattında 20’ye yakın termik santral projesiyle de değil.
Çanakkale, bu ülkede yerlerde sürünen tarım sektörünün ayakta kalmaya çalıştığı birkaç bölgeden biri… Ama bakın, meyvesiyle, kirazıyla, şeftalisiyle övündüğümüz Lapseki’de bir meyve suyu fabrikası, konserve fabrikası, meşhur domates ve kapya biber için salça fabrikası yok. Ülkenin gıda deposu dediğimiz Çanakkale’de bir tane doğru dürüst entegre tarıma dayalı sanayi tesisi yok. En büyük 500 Sanayi Kuruluşu sıralamasını bıraktım, Tahsildaroğlu haricinde ikinci 500’e giren yok. Balıkesir’in En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu sıralamasında tam 12 tarıma dayalı sanayi tesisi var. İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu sıralamasında ise 8 şirket ile temsil ediliyor.
Çanakkale’de gelişme tarıma dayalı sanayi kadar turizm ile olur. İstihdam da yine büyük tatil köyleri, beş yıldızlı oteller ile sağlanır. Kruvaziyer limanı, Kaz Dağları’nda ekolojik turizm ve alternatif turizm yatırımlarıyla da… Sağlık turizmi ve tabii ki yeni üniversiteler ile de… Transmikser ile değil…