Milli Savunma Bakanına ve En Yüksek Komuta Katında Görev Yapan 1981 Mezunu Harbiyeli Devre Arkadaşlarıma Sesleniyorum.

Şimdilerde TSK’da görev yapan Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Harp Okullarından devre arkadaşım olurlar.

Bizler Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı olan 1981’yılında Harbiye’den mezun olma bahtiyarlığına erişmiş Mustafa Kemal’in teğmenleriydik.

1981 yılı mezunu olan bizlere devletimiz, Atamızın doğumunun yüzüncü yıl anısına özel olarak hazırlattığı Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yıl mezuniyet madalyonunu mezuniyetimizde hediye etti.

Hepimiz Mustafa Kemal’in Harbiye’den okul arkadaşları sayılırız. Aynı okulun, aynı sıraların, aynı ruhun sahibi teğmenleriz.

Dolayısı ile 1981 yılı Harbiye mezunu olan bu üç devre arkadaşıma sesleniyorum.

Sevgili devre arkadaşlarım, değerli komutanlarım;

TSK’mızın ve Türk Milletinin göz bebeği olan ve gözbebeğimiz gibi korumamız gereken teğmenlerimize sahip çıkınız.

Bu teğmenler "Mustafa Kemal'in askerleriyiz " demekle bir suç işlemiş olamazlar.

Hepimiz askerlik yaptık. Subaylık yaptık. Hepimiz teğmen olduk. Kıtalarda teğmenlerle ilgili kural neydi?

“Teğmenler hata yapar ama affedilir.” Nlar kırtalarda askerlik hayatını öğrene öğrene, örselene örselene yetişirler. Ne demişti Mustafa Kemal Atatürk?

“Zabitana hakikî feyzi verebilecek mektebi aslî kıtaattır.”

Hele bu teğmenler sınıf okullarını bitirsinler, kıtlarına gitsinler. Kıtalarda takip dilmeleri gerekiyorsa yine takip edilsinler. Bu tür uygulamaların TSK’ tarihinde olduğunu hepimiz biliyoruz.

Ama anlamadığım bir şeyi ifade etmeden de geçemeyeceğim.

Teğmenlerin mezuniyet sonrası sevinçlerini itiraz eden ilk siyasetçi MHP lideri oldu. Türk Milliyetçisi bir parti olarak bilinen bir partinin, MHP gibi bir partinin liderinin bu sevinci hoş karşılamamasını anlamak mümkün değildir.

Bu teğmenler Türk Milliyetçisi, Atatürk Milliyetçisi, vatanımızın ve milletimizin fedaileridir.

Teğmenlerin sevinç gösterilerininin neden şiddetle eleştirildiğini inanın emeklide olsam bir Türk subayı olarak anlamış değilim.

Bu teğmenlerin böylesi bir nedenden veya kamuoyu çekincesi nedeniyle “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sevinç gösterilerini bahane etmeden bir başka nedenden dolayı TSK’dan ilişiklerini kesmek zorunda kalınırsa, herkes emin olsun ki  kamu vicdanı ve Türk Milletinin vicdanı asla ikna etmiş olamayacaktır.

Türk Milletinin, Türk tarihinin ve elbette ki TSK’nın şanlı tarihinin en büyük ve unutulmaz yaralarından birisi  olacaktır.

Sayın komutanlarım elbette ki güç kudret sizde. Bundan zerre kadar şüphem yoktur.

Hepimiz subaylık yaptık.

,Hepimiz kışlalarımızda disiplini sağlamak üzere askeri ceza  ve disiplin mahkemeleri kanunu hükümlerini astlarımıza karşı uyguladık. Bazısı ceza aldı bazısı beraat etti.

Teğmenlerimize ibret olsun diye illa da bir ceza verilmek zorundaysa bu ceza bu teğmenlerin çok sevdikleri ordudan uzaklaştırmaları olmamalıdır

Buradan Sayın Milli Savunma Bakanına da seslenmek istiyorum.

Sevgili komutanım, Sayın Milli Savunma Bakanı sizlerde Harbiye mezunusunuz. Sizlerde teğmen oldunuz.

Sizler teğmenken sıralı komutanlarınız size müsamahalı davranmadı mı?  Hatırlayın lütfen.

Evet, şimdilerde AKP&MHP iktidarınıngörevlendirdiği Milli Savunma Bakanısınız. Artık siyasi bir kişiliksiniz neticede yasalar gereği Genel Kurmay Başkanının ve Kuvvet Komutanlarını bağlı olduğu sivil elbiseli komutanısınız.

Çok önemli bir mevkideki siyasetçi de olsanız sizler biz emekli askerlerin gözünde, emekli orgeneral ve eski genel kurmay başkanısınız.

Bizler sizin siyasal yanınızdan çok sizin asker yanınızı görür ve değerlendiririz.

Bugün için Sayın Cumhurbaşkanına en yakın makamlardan birisiniz. Cumhurbaşkanına teğmenlerin psikolojisini ve bir devrenin sosyolojisini, halet-i ruhiyelerini çok ama çok rahat izah edebilirsiniz. Çünkü siz de o teğmenlerden birisisiniz, o rütbelerden geçmiş birisiniz.

Bu konuda AKP içinden size yardımcı olacak en büyük destekciniz Cumhurbaşkanının en yakınlarından biri olan selefiniz Hulusi Akar’da siz yardımcı olabilir. Sizler istedikten sonra Sayın Bahçeli ve cumhurbaşkanını ikna edebileceğinizi düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerimi ifade ederken ayrıca bu teğmenlerimizin ailelerinin halini de düşünmeden edemiyorum. Olasılıkla bu teğmenlerin aileleri orta alt ve alt gelir grubundan ailelerdir. Hemen hemen tüm biz subayların ailelerine benzer ailelerdir.

Bu ailelerin nasıl bir üzüntü içinde olduklarını tahayyül edebiliyor musunuz?

Hem de Harbiye gibi bir okulu birincilikle bitiren çakmak çakmak gözleri ile belki de geleceğin genel kurmay başkanı olacak genç kızımızı, teğmen kızımız ordudan mı atacaksınız?

Teğmenlerin ordudan atılmasına vesile olanlar eminim ki ileride çok büyük üzüntü duyacaklardır.

Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanı 12 Eylül döneminde ve sonrasında çeşitli sebeplerle TSK’dan ilişiği kesilen subayları, hangi rütbeden ordudan atıldıklarına bakmaksızın ordudan atılmış tüm subaylara (bazı istisnalar olabilir) af getirip emekli albay maaşı ile ödüllendirmedi mi? emkli subaylara verilen hakları fazla fazla vermedi mi?

Bu teğmenler ne FETÖ’cüdür, ne PKK’cıdır. Bu teğmenler yıkıcı ve bölücü değillerdir. Bu teğmenler Mustafa Kemal’in Harbiye ruhlu teğmenleridir. Böyle teğmenleri ordudan atmak yerine bağrımıza basıp vatanı sağlam ve inanmış subaylara teslim edileceğinin mutluluğunu yaşamamız gerekmez mi?

Sonra teğmen dediğimiz rütbenin TSK’nın sev ve idaresinde yüksek kararlar verme hakkı mı var? Bu teğmenler bir harbe girdiğimizde düşmana saldıracak askerlerin başındaki takımların takım komutanlarıdır. Takım komutanının yeti ve sorumlulukları da bellidir. Ne devlete ne de siyasal iktidara isteseler de kötülük yapamaz. Çünkü rütbe olarak güçleri yetmez.

Sayın Milli Savunma Bakanı Emekli Orgeneral Yaşar Güler,

Sayın Genel Kurmay Başkanı sevgili devrem  Orgeneral Metin Gürak, Sevgili devrem Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, sevgili devrem Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu yazdıklarımdan dolayı haksızsam haksız deyin.

Bu teğmenlere gücünüz v kudretiniz oranında sahip çınınız. Ordudan ilişiklerini kesmeyiniz.

Yukarıda yazdıklarım sadece şahsi düşüncelerimdir. Dilek ve temennilerimdir.

Bir emekli piyade yarbay ve özellikle bir uzman askeri sosyolog olarak bu mektubu samimi duygularımla sizlere yazma ihtiyacı hissetim.

Sağlıcakla kalınız efendim.

 

Ömer Yıldız

E.P.Yb.

Uzman Askeri Sosyolog