Bu hafta başından itibaren görünür gündeme düşen üç önemli gelişmeyi alt alta sıralayalım. İlki TSK'dan yapılan yazılı açıklama:
"Afrin ve Tel Rıfat Bölgelerinde bulunan PKK/PYD Terör Örgütü mensupları tarafından, 19 Haziran 2017 tarihinde, sabah saatlerinde, Azez ve Mare yerleşim yerlerine yönelik olarak yoğun biçimde topçu saldırısı gerçekleştirilmiştir. Açıkça, bilerek ve isteyerek sivillerin hedef alındığı anlaşılan saldırı esnasında, Mare Şehir Merkezine isabet eden 8 adet topçu atışı sonucu, aralarında çocukların da bulunduğu 2 sivil hayatını kaybetmiş, 7 sivil de yaralanmıştır. Yaralı siviller, bölgedeki hastanelerde tedavi altına alınmıştır."
Sonra:
ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, Türkiye'nin tepkisine neden olan Suriye'de PKK/YPG'ye gönderilen ağır silahlarla ilgili Ankara'ya detaylı bir mektup gittiğini açıkladı. Ankara ile şeffaf bir raporlama mekanizması kurduklarını anlattı...
Sonra:
ABD jetinin SDG'ye (PKK/YPG) saldırdığı gerekçesiyle Suriye uçağını düşürdüğünü hemen ardından da İran yapımı bir İnsansız Hava Aracı'nı düşürdüğünü öğrendik.
Peki, bu gelişmeler karşısında Ankara'nın tavrı ve yorumu ne?..
Ankara'da iki başlık öne çıkıyor:
1) ABD, Suriye'de PKK/YPG'nin nüfuz alanlarını belirliyor ve net mesajlar veriyor.
2) ABD'nin Fırat Kalkanı sabotajı devam ediyor.
Şimdi, gündemde görünmeyen, bomba haber niteliğinde bazı bilgilerle devam edelim:
Bölgedeki güvenilir kaynaklara göre, PKK/YPG Azez ve Mare'de sivillere yönelik saldırıları gerçekleştirdiği 19 Haziran'ın gecesi El Bab'a da yönelik saldırılar düzenledi. Hem de IŞİD ile koordineli olarak. Hem PKK'lı hem de IŞİD'li teröristler kontrol altında tuttuğumuz El Bab civarında 4 ayrı ÖSO nöbet noktasına saldırdı. IŞİD bu saldırıları intihar bombacıları ile gerçekleştirdi. PKK/YPG ise silahlı saldırılar yaptı. İhanet etmeyen ve hâlâ TSK'ya bağlı nöbet noktalarında bulunan ÖSO güçlerinden saldırılar sonucu bazıları ağır olmak üzere yaralananlar oldu.
Peki, TSK olup bitenleri oturup seyretti mi?.. Bölgedeki kaynaklarıma dayanarak şu kadarını söyleyebilirim; Azez-Mare'ye yapılan saldırıların ardından yüzlerce misliyle ağır karşılık verildi.
Şu, ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'un, "şeffaf raporlama mekanizması"na da açıklık getirelim;
ABD'den Ankara'ya gelen detaylı mektup(!) öyle şeffaf meffaf değil!.. Öğrenebildiğim kadarıyla, PKK/YPG'ye verilen ağır silahların listesi tüyler ürpertici nitelikte. Silahlar sıralanıyor ama Suriye'de nereye gittikleri bile belli değil. Silahlar var ama hangi bölgelerde dağıtımı yapılıyor tek bir ibare yok. Bir de Ankara'nın derin şüphelerini artıran son zamanlarda terör bölgesinde yapılan operasyonlarda hâlâ seri numaraları ve menşeleri silinmiş silahların ele geçiriliyor olması. Ankara, son günlerde terör bölgesinde PKK saldırılarındaki artışa dikkat çekiyor, "ABD'nin yaptığı ağır silah yardımları terör örgütüne büyük moral verdi. İçeride saldırı ve eylemlerini yoğunlaştırdılar" yorumunu yapıyor.
Buradan, ÖSO içindeki bazı ihanet çetelerinin nasıl saf değiştirerek, PKK/YPG ve Esad saflarına geçtiklerinin devamına gelelim. Ankara, IŞİD ve PKK/YPG'nin koordineli olarak Fırat Kalkanı operasyonu ile güvenlik altına alınan bölgede, ÖSO'nun güvenilir ve Türkiye'ye sadık unsurlarına düzenlenen peş peşe saldırılarını, "satmayanların direnci kırmak" olarak yorumluyor. Tam bu noktada şu değerlendirme yapılıyor;
"Barzani'nin açıkladığı, Eylül'de referandum ile beraber büyük tezgah gayet planlı ve programlı bir şekilde devam ediyor. ABD, kıştan önce kuzey kuşağını oluşturmak istiyor. Bunun için de Afrin ile Münbiç'i birleştirmesi ve El Bab'dan TSK'yı çıkarması gerekir. Eğer, ÖSO'nun direnci kırılırsa, dönüp Türkiye'ye 'bak ÖSO kalmadı. Dağıldılar. Bir kısmı SDG'ye bir kısmı Esad'a geçti. Sizin daha ne işiniz var orada. Çıkın gidin' diyecekler. Sonra da Barzani yeniden 'Türkiye'ye Kürt kedisi vermem' moduna geçecek."
Rusya faktörü!.. "Kendi payına düşeni alacak."
Müsaade edin... Bir tahminde bulunayım. Buraya kadar yazdıklarımızda en garipsediğiniz, El Bab'daki PKK-IŞİD koordineli saldırılarıdır. Yıllardır, en somut bilgi ve belgeleriyle yazıp çiziyoruz, PKK kadar IŞİD'in de ABD'nin manivelası olduğunu... Şimdi şöyle bir bakın. Rakka operasyonu bahanesiyle PKK/YPG günlerdir bölgede Suriyeli sivil masumları katlediyor. IŞİD ne hikmetse aynı Irak'taki gibi buhar olmuş. Masum sivillerin maruz kaldığı katliamlara Batı dünyasından tek bir ses çıktığını duyan var mı?.. "Soykırım" diyene rastladınız mı?.. Çatışıyorlarmış görüntüsü altında bu kadar sivil neden katlediliyor?.. Evinden barkından, yurdundan edilen masumların yerine kimler taşınıyor ve de taşınacak?..
Kedisini vermeyen çapulcu başı Barzani'nin alacaklar listesi... Bence hazır. Söylemeye dilim varmıyor!..
***
Yazıya nokta koyduğum dakikalarda, elektronik kelepçe ile evde hapis tutulan gazi polis Bilal Konakci aradı. Kötü haber verdi. Eşi Özlem Konakci'yi tutuklayıp hapse atmışlar. Özlem Hanım'a mahkeme sonrasında adliyeden çıkarken lütfetmişler(!) kocasıyla telefon görüşmesi yapma imkanı tanınmış. Bilal Konakci, "Özlem Hanım, mahkemede, 'eşim yüzde 98 engelli. Ben 23 yaşımdan beri, yıllardır eşimle uğraşıyorum, evden dışarı çıkamıyorum. Birkaç kişi söyledi diye FETÖ'cü mü oldum' demiş. Hakime dinletememiş. Ne olur gelin evde şu küçücük çocuklarımın halini görün..." dedi.
Özlem Hanım, Şakran Cezaevi'nde... "adalet" nerede?...
Kaynak: IŞİD'den, Bab'a PKK ile koordineli saldırı!.. - Ahmet TAKAN