Değerli okurlarım, Sosyal medyada birileri, din, Atatürk ve benzer kavramları tartışmaya açtı. Duygusal arkadaşlarım bu tartışmaya balıklama atladı. Söz konusu tartışmadan milli değerlerimizin yıprandığını ve tarafların, sosyal medyada kavga ettiğini görüyoruz.
“Atatürk ve İslam” kitabının ön sözündeki ibareyi yorum yapmadan aktarıyorum. Bu kitabı yazmamın nedeni: “İyi niyetli olmayan bazı kişilerin, Atatürk’ü, istediği gibi tanımlayarak, İslam dinini karalamak ve aleyhte propaganda yapmak, Atatürk’ü arzu ettiği yerde oturtmaktadır. Ya da Atatürk paralelinde görünerek, Atatürk’ü dine karşıymış gibi göstermek. … Atatürk ile din düşmanlığı, din ile Atatürk düşmanlığını körükleyen zihniyetin, İslam dini konusunda, zihinlerde karışıklıklar meydana getirmek ve toplumun din anlayışını zayıflatmaktadır.”
Bazı arkadaşlarım hassasiyetlerini dile getirirken farkında olmadan “İslam dinini” yıpratmak için birilerinin eline malzeme verdiğini müşahede ediyoruz. Bilerek veya bilmeyerek Atatürk’ü öne sürerek tartışmaya malzeme taşınıyor… Her iki tartışma konusu değerlerimizin yıpranmasına vesile oluyor…
“Sağlık çalışanları görev başındadır, imamlar evde oturuyor.” Söz konusu bu tartışma karşılıklı gönül kırmaya kadar gitti… Bu düşünceyi ortaya atan kişi, imamlar, papazlar, rahibeler, öğretmenler, mühendisler evde oturuyor, devlet bunlardan da yararlanabilir gibi bir cümle kursaydı sosyal medyada gündem bu kadar ateşli olmayacaktı… Buna benzer bir konu Atatürk döneminde de gündeme gelmiş. Neydi bu konu? Açıklayalım:
Laik düşünceye ters olan “halifelik makamı” kaldırılsın. Ama hiç bir yazar-çizer “Papalık makamı” da laik düşünceye terstir, Avrupa da papalık makamını kaldırsın diyen olmadı… Halife makamı konusunda yazılanlardan sonra Atatürk, Halifeliği kaldırmadı, meclisin uhdesine verdi.
Hem Atatürk döneminde hem de bugün Din ve Atatürk gibi değerlerimiz, hep aynı zihniyet tarafından gündeme taşındığını görüyoruz. Geçmişte “Papalık” konusu, tartışılmaması için “Halifelik” konusu ile gündem meşgul edildi.
Bugün devletten maaş alan papazlar ve rahipleri perde arkasında kalması için sağlık çalışanları iş başında, imamlar evde oturuyor diyerek imamlar üzerinden dine saldırmayı hedefliyor. Diğer taraftan Atatürk’ü gündeme taşıyarak Atatürk üzerinden Türkiye Cumhuriyeti devletinin zaafa uğratılmasını sağlıyor. Bir nevi sosyal medya üzerinden Haçlı seferi yapılıyor…
Üst üste yaşadığımız felaketler dinmeden, sosyal medyada, ısrarla din ve Atatürk konuları gündeme getiriliyor. Değerli arkadaşlarım da söz konusu tartışmaya malzeme oluyor…
Hassasiyetimizi dile getirirken, diğer kurumlardaki çalışanları emsal göstermek doğru değildir. Koronavirüs nedeniyle tatil edilen devletin diğer kurumlardaki çalışanları da vardır. Üstelik imamlar, camide görevinin başındadır. Maksadınız ne olursa olsun art niyetli kişiler tarafından imamlar üzerinden dini
hedef göstermek gibi durum da ortaya çıkıyor veya birilerinin oyununa geliyoruz…
Aynen şuna benzer "oğlum niye kahvede oyun oynuyorsun sorulduğunda ama Camının imamı Hasan Hocanın oğlu da kahvede oyun oynuyor…" İlçede bir değer olarak kabul edilen caminin imamı Hasan Hoca emsal gösterilerek çocuk yaptığı işi meşrulaştırmak istiyor.
Sıkıntılı bir günde, din ve Atatürk konularını tartışmaya açmak demek, sosyal değerlerimizi zayıflatmak demektir. Koronavirüs sayesinde ortaya çıkan kara borsacılar, Avrupa’nın mültecilere yaptığı zulümler gibi konular; ABD ve Rusya’ın Ortadoğu’daki durumları var iken niye din, niye Atatürk gündeme taşınıyor?
Bir konuya dikkat çekmek isterken diğer kurumları yıpratmaya vesile olacak şekilde birilerinin eline koz vermek doğru bir şey değildir. Her kurumdaki çalışanların, geçindirmek zorunda oldukları insanlar vardır. Ayrıca İmamlar üzerinden dini hedef göstermek gibi durum da ortaya çıkıyor…
Vatandaş olarak bir şeyler yazmak istiyorsak koronavirüs sayesinde ortaya çıkan kara borsacılar konusunda devlete yardımcı olmak için gayret gösterelim.
Doktorların dışında diğer mesleklerin çalışanları evlerinde oturuyor ama söz konusu çalışanlara ihtiyaç olursa mutlaka devlet görev verdiğinde koşa koşa gidecektir…
Barış Pınarı Harekâtı ve Zeytin Dalı harekâtında askerler görev başında oluyor. O zaman bu mantıkla hareket edersek askerlerde sağlıkta, eğitimde ve diğer kurumlarda çalışanları emsal göstermesi gerekir.
Sonuç:
Sıkıntılarımızı ve isteklerimizi dile getirirken devletin diğer kurumlarını zaafa uğratacak ve değerlerimizi yıpratacak cümlelerden kaçınmalıyız…
Selamlar ve saygılarımla