Bu yazıyı 15 Ocak 2013’te yani 7 yıl 10 ay önce yazmıştım.
PKK’nın Ormanlarımızı, canlılarımızı, canlarımızı yakmalarından sonra,
bunların gerçek yüzünü bir daha hatırlatmak istedim.
Çözüm Süreci denen zehri, Türk Milletine içirmeye kalkan ve bu süreçte
çok sayıda insanımızın kaybına neden olan AKP önderliğinin hala
“PKK Gerçeğini” kavrayamadığını görüyoruz.
AKP Büyük Kongresinde “Türkiye Seninle Guru Duyuyor” diye alkışlanan
Barzani’ye, Kürt Devletinin 1. Parçasını, Suriye’nin doğusunda ise PKK türevi
YPG’ye 2.Parçasını kurdurmasından bunu anlıyoruz…
Gerek bu konunun, gerekse ülkemizi mafya yöntemine mahkum eden yönetim hatalarının elbette ki hesabı DOĞRU Parti iktidarında sorulacaktır.
Bir önemli gerçeği de hiç unutmamamız gerekir.
Bunca provokasyona, kışkırtmaya, nifaka rağmen, Türk Milleti asla birbirine düşmedi. Bizi bölemediler, bölemeyecekler…
Bugün, size Türk Toplumundan özellikle saklanan bir gerçeği, Kürt kökenli kadınlara PKK Terör örgütü yöneticileri tarafından uygulanan işkenceleri ve bunlardan sadece biri olan “3 Kadının” yaşadıkları vahşeti anlatacağım.
Değerli Yazar-Gazeteci Kıymet Nadir Bindebir 2010 yılında bu konuda bir yazı yazmıştı. Tüylerimizi diken-diken eden bu yazıyı hiç unutmadım.
KNB yazısını, 12 yıl dağ kamplarında sürünmüş PKK militanı Kürt kızı Dilaram’ın “Özgürlüğe Kaçış” adlı romanından derlemişti.
HEVİDAN
“Korucu kızı Hevidan çok küçüktü, 12 yaşındaydı. Apo’nun çıkardığı
“Korucu kızlarını kaçırıp PKK’lı yapma” kanunuyla kaçırılıp getirilmişti.
1997 yılında 16 yaşına basmıştı. Kaçma planları yaptı ama anlaşıldı, tutuklandı. İnfaz kararı verildikten sonra Hevidan’ın eline kazma-kürek verip mezarını kazdırdılar. Temmuz sıcağında çukur açarken söylediği türkü dağlarda yankılanıyordu. Son isteği sorulduğunda af dilemedi. ‘Kahrolsun Apo’ dedi,
o köylü kızı. ‘Ahım sizin boynunuzda kalacak’ diye bağırdı!
İnfaz mangasındaki tek bacağı protezli Siirtli Rengin, Hevidan’ı gözünü kırpmadan taradı.
Ölmüyordu bir türlü. Kadınlar başını taşlarla ezerek öldürdüler!”
DİLARAM
“Öcalan’ın Şam’daki evine Yoğunlaştırma Evi denir. Yoğunlaştırma Evine bakire genç ve güzel kadınlar alınır. Vahşi herif, ‘Çöl Güzeli’ kızlardan hoşlanırdı ama sarışınlara daha çok ilgi duyardı.
Ben de Yoğunlaştırma Evine çağrıldım. Apo bir gün beni masaja çağırdı. Gittim, ılık su dolu leğendeki ayaklarını yıkadım. Hani köy ağaları gibi. Beni azarlamaya başladı, bilmiyorum diye. Sırtüstü uzandı, şimdi bütün vücuduma, dedi. Anladım neler olacağını. Çünkü cinsel istek uyandığını gördüm.
Soyun, dedi. Soyundum. İç çamaşırlarını da çıkar, dedi. Ayağa kalkıp sarılıp sıkınca korktum. Kendimi savunmak için Apo’ya vurdum. 3 yumruk attı yüzüme ve kafama. Küfretti bana. ‘Düşkün, fahişe, rezil kadın. Seni özgürleştirmeye, tabulaştırdığın zincirleri kırmaya çalışıyorum’ dedi.
Titrediğimi görünce kovdu beni. ‘Sen köle kalacaksın’ diye bağırdı. Ama bu daha ilk denemeydi. Dışarıda bekleyen tecrübeli kadınlar beni psikolojik olarak hazırlanma toplantısına çağırdı. Ağladım. İçlerinden biri, Osmanlı Sarayındaki Valide Sultan gibiydi. Beni azarladı.
‘Başkan bizi özgürleştiriyor. Sen özgürleşmek istemiyor musun? Başkana erkek gözüyle bakıyorsun. O Başkan, o zincirlerimizi kıran bir peygamber.’
Beni akşam yemeğinden sonra yine çağırdı Apo. Bu kez çözülmüştüm. Kime derdimi anlatacaktım? O ana kadar ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştım. Bekâretimi aldı.”
ROHAN
“7 aylık hamile Rohani’nin Zele’de infaz edildiğini Osman Öcalan da Cemil Bayık da iyi biliyor. Çünkü onlar karar verdi. 1991’den beri arkadaşımdı.
Suriye-Kamışlılı’ydı. Son isteğini sordular.
‘Çocuğumun hayatını bağışlayın. O doğduktan sonra beni idam edin’ dedi.
Suçu biriyle ilişki kurmasıydı. Babasına dokunmadılar. Rohan’ı, karnını kuşakla bağlıyordu ama büyüyünce gizleyemedi.
Açığa çıktı. İnfaz manga komutanı, Cemil Bayık’a Rohan’ın son isteğini söyledi.
Cemil Bayık, ‘Hayır, idam edin’ dedi. Karnında bebeğiyle öldürüldü.”
PKK’lı kadınların yaşadığı bu ve benzeri binlerce vahşet “Yok” sayıldı.
Kimse görmedi, bilmedi. PKK ve Öcalan canisi tarafından hayatları- namusları-onurları çalınan ve “bunları T.C Askeri öldürdü” denilip bir çukura atılan zavallı kadınları kimse görmedi, onlar için iki satır yazmadı, bir Fatiha okumadı.
İnanın AKP önderliğini anlayamıyorum;
Türk Milleti Atatürk için gözyaşı döker, Bademler Seyit Rıza için,
Türk Milleti şehit subay Kubilay için gözyaşı döker, onlar derviş memed için,
Türk Milleti PKK’nın öldürdüğü kadınlar-çocuklar için ağlar, AKP ölüm emri veren Sakineler için!
Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanının, MİT Müsteşarının, Emniyet Genel Müdürünün ellerinde bulunan; PKK’nın yaptığı örgüt içi infazlar, işkenceler, cinayetler, hırsızlıklar, haraçlar, uyuşturucu ticareti, PKK’nın nihai hedefi ile ilgili belge ve bilgiler Türk Milletine açıklanmalıdır.
Açıklayın, Türk Milleti, AKP İktidarının kimlerle pazarlık yaptığını anlasın.
Sağlık ve başarı dileklerimle 19 Ekim 2020
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı