Kanal İstanbul ve Batı diye bir başlık atmamın nedeni? Gezi olaylarında Taksim Platformu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüşmüş. Bizim şartları kabul ederseniz Gezi olaylarını durdurabiliriz cinsinden istekte bulunmuşlar. Taksim Platformunun isteklerine bakalım:
İstanbul’un güzelliklerini koruma adına başta “3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul… Çevreyi koruma…” nedeniyle karşı çıktı. Tevafuk mu desek, nasıl desek bilmem ama Batı da aynı istekleri açık açık dile getiriyor…
Türkiye laf dinlemeyince 17-25 Aralık darbesinde 3. Köprü,3. Havaalanı inşaatının müteahhitlerini tutuklamışlar. Anlaşılan Batı, bizi bizden daha fazla düşünüyormuş.
Gelelim asıl konumuza. Kanal İstanbul ne demektir? Açıklayalım:
Kanal İstanbul; Karadeniz ile Akdeniz arasında geçit olan İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini rahatlatmak için İstanbul'un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara Denizi arasında 43 km'lik yapay bir suyoluyla açılacak projenin adıdır. İstanbul Boğazı'nın trafik yükünün azaltılması için tankerlerin, tehlikeli yük taşıyan gemilerin ve bir kısım ticaret gemilerinin Kanal İstanbul'dan geçişe yönlendiren projenin adıdır. Hükümran ülkeler, Kanal İstanbul’a benzer projeleri yürütmektedir. Yürütülen bu projelerden bazıları hangileridir? Açıklayalım:
1. İsrail, Kızıldeniz'in ucundaki Eilat Limanı ile Akdeniz'deki Aşdod Limanı arasında 300 kilometrelik bir yapay kanal oluşturmak için 2014 yılında inşaata başlayarak Süveyş Kanalı tekelini zayıflatmak istemiştir. Ama İsrail Kanal İstanbul’a karşıdır… Avrupa’da kanal İstanbul’ karşıdır…
2. İran, Hürmüz Boğazı'na ek yapay bir kanal oluşturmak için 2016 yılında çalışmalara başlamış. Hazar Denizi'ni Basra Körfezi'ne bağlayacak bir kanal inşasını projelendirmiştir. Söz konusu İran’ın kanalına hem Avrupa hem de İsrail kaşıdır.
Kanal İstanbul Projesi Türkiye'nin hükümranlık anlayışından okumak ve yorumlamak gerekir…
Ancak dikkat edilmesi gereken husus:
1. Montrö Boğazlar Sözleşmesi; 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanmış ve 9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmesi'nin Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerinin bu denizde varlık göstermelerini kısıtlayan hükümleri şüphesiz Türkiye'nin lehine, milli güvenliğe destek olan maddenin muhafaza edilmesine özen gösterilmelidir.
2. Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirilen bu kısıtlama, bu denizin emperyalist devletlerarasında rekabet ortamı haline gelmesini de engelleyen özelliği muhafaza edebilmeliyiz.
Geçmişte neler oldu?
1. Birinci Köprü’nün tamamlandığı 1974’te, Süleyman Demirel’in öncülüğündeki projenin tartışılmaya başlandığı 1967’den itibaren köprüye
karşı olan Bülent Ecevit ise Başbakan olarak o köprüyü açmış, hatta köprüden ilk geçen kişi olmuştu. Zaman Demirel’i haklı çıkarmış, Ecevit yanılmıştı.(1)
2. Birinci köprüye karşı çıkan Bülent Ecevit, başbakanlık döneminde Hüsamettin Özkan’ın abisi Necdet Özkan, DSP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı ile kanal İstanbul’u, mega proje olarak tanıtmış. Demek ki Kanal İstanbul’un fikir babası, Bülent Ecevit’tir. (2)
3. Geçmişte hızlı tren, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Marmaray, Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü'nün proje ve yapım aşamalarında da çeşitli bahaneler ile karşı çıkıldı.
Bugün gelinen noktaya bakalım:
Büyüyen İstanbul’a üçüncü köprü yetmedi. Dördüncü ve beşinci geçit yolu olan Avrasya Tüneli ve Marmaray da yetmiyor. Üçüncü havalimanı gereksiz deniyordu ama çok gerekli imiş… Kanal İstanbul da bir kaç yıl sonra çok hem de çok gerekli olacak.
Sonuç:
Artık bırakalım kanal İstanbul’u, Karadeniz ile Akdeniz arasında bir kanal için proje düşünelim…
Selam ve saygılarımla…