Kazdağı ülkemizin hatta dünyanın en önemli bitki alanlarından biri. Bilim adamları 800 civarında bitki türü tespit etmişler. Bunlardan 77 adeti sadece ülkemizde 29 tanesi de yalnız kazdağı’nda bulunuyor. Son günlerin popüler bitkisi kantaronun Kazdağı’nda bizim bulduğumuz dokuz ayrı türü var. Hatta bunlardan biri de endemik yani yeryüzünde yalnız Kazdağı zirvesinde yetişmekte. Kantaron yöre halkı tarafından değişik isimlerle anılıyor; Binbirdelik otu, Kanotu, Delikli Kılıçotu, Yaraotu, Mayasılotu, Kuzukıran, Koyunkıran bunlardan yalnız birkaçı. Avrupalılar' ın St John’s Wort diye isimlendirdiği bitkiye Çinliler Qian Ceng Lou demişler.
Bitki yüzyıllardır tedavi amaçlı kullanılmış. Milattan önce bitkinin kötü güçlerin etkisinden koruduğu düşünülmüş. Hemen hemen her kültürde varlığı bilinen bir bitki hatta bazı dinlerde özellikle Hristiyanlıkta kutsal sayılıyor. Tarih boyunca kantaronun yılan ya da sürüngen sokması, menstrüel kramp, gastrointestinal sıkıntı, ülser, depresyon ya da melankoli, yüzeysel yaralar, ya da siyatik gibi hastalıklar için kullanılanmış olduğu kaydediliyor.
Günümüzde de halk arasında bu şikayetler için kullanılmaya devam edilmekte. Bunlara ek olarak antispozmatik, adet söktürücü, menopoz sıkıntılarını giderme, kurt düşürücü, antiseptik ve yanık tedavisi gibi şikayetlerde de sıklıkla kullanılıyor.
Bu bitkiyi ilaç ve kozmetik firmalarının keşfetmesi çok uzun sürmemiş. Sarı kantarondan elde edilen droglar Avrupa ve Amerikada çok popüler hatta geçtiğimiz yıllarda Almanya’da en çok satılan 7. İlaç olmuş. Bu ilaçlarn özellikle orta ve hafif şiddetli depresyonun tedavisinde, stres, uykusuzluk gibi günlük yaşamı olumsuz etkileyen rahatsızlıkların tedavisinde başarıyla kullanıldığını görmekteyiz. Kozmetik firmaları da bitki özütlerini kırışık engelleyici kremlerin içerisinde kullanıyor ve hücresel yenilenmeyi arttırdığından bahsediyorlar.
Bitki üzerinde dünyanın pek çok yerinde bilimsel çalışmalar yapılmış. Özellikle son yıllarda bitkiden elde edilen bir takım kimyasal maddelerin nörolojik, antienflamatuar (İltihaplanmayı azaltıcı/önleyici), antimakteriyel, antifungal, antiviral, antitümoral etkisi ispatlanmıştır.
Peki bu her derde deva bitkinin zehiri nerde? Paracelsus çok sevdiğim bir lafı vardır “İlacı zehirden ayıran dozudur” der. İşte bu söz kantaron içinde geçerli. Eğer bitki çayı olarak tüketilecekse günde 2-3 bardağı geçmemek gerekli. Yağı ise dahilen alınacaksa günde 1-2 tatlı kaşığından fazla içilmemeli. Haricen kullanımlarda ise Alerjiniz yoksa rahat rahat kullanabilirsiniz. Tabi bu önerdiğim doz miktarları kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Ancak tedbiren kullanmaması gereken iki gurup var; çocuklar ve hamileler. Yapılan çalışmalarda bu bitkinin özellikle küçük çocuklarda ateş, diare, karın ağrısı gibi şikayetlere sebebiyet verdiği gözlemlenmiş. Bilim adamları bunun özelliklerde bitkinin genç bağırsak hücrelerinde hasarlanmaya vermesinden kaynaklandığını düşünüyor. Hamilelerde ise düşük riskini arttırdığı ve özellikle fetüsün karaciğer dokularına zarar verdiğini durumların olduğu rapor edilmiş.
Sonuç olarak sağlığımız için kullandığımız kantaron bizi sağlığımızdan edebilir. Lütfen fayda görüyorum diye yüksek miktarlarda kullanmayalım. İstenmeyen bir etki görüldüğünde ise vakit kaybetmeden doktorunuza başvurun.
Unutmayalım ki tüm tıbbi bitkiler başlı başına bir ilaç olamaz. İlaçları ve hekimlerin önerilerini bir kenara bırakıp sadece bitkilere yönelmek doğru değil. En içten Saygılarımla
Dr. Berrak Damla Yağan