Benim en büyük şansım,Çanakkale Savaşlarına katılan ve savaşı çıplak gözle gören 100 kadar kişiyle konuşmuş olmam.
Nazife Nine, Adalı Ahmet Amca,Hatice Nine,Topal Adem Amca,Burunsuz Mehmet Amca ve diğerleri...
1974 yılında öğretmen olarak ilk atanmam Kahraman Maraş'a olmuştu.
Ben ,ilk defa farklı bir görevle Anadolu'ya gidiyordum.
Biraz da tedirginim.
Çok toy,tecrübesiz ama bir o kadar da kendine güvenen, başarma azmi yüksek duygularla Ankara Eski Otogar'dan otobüs'e bindim.
Aşık Mahsuni dinleyerek yola çıktık.
Gözüme uyku girmiyor.
Anadolu bozkırları, Toroslar, Adana, Kahraman Maraş'a geldik.
Sabah çok erken gelmişiz.
Otobüs bizi ,sonradan ismini öğrendiğim ,Kıbrıs Caddesi'nde bıraktı.
Ben valizimi aldım.
Nereye gideceğimi bilmiyorum.
Bütün dükkânlar kapalı.
O arada bir bey,şurada bir sabahçı çay ocağı olacak oraya gidelim,dedi.
Ben de peşine takılarak ,Ulu Cami' nin üst tarafındaki bu çay ocağına girdim.
Yerlerde küçük ,hasırdan yer tabureleri ve küçük sehpalar var.
Çay yeni demlenmiş.
Mekân Sahibi, hoş geldiniz ,dedi.
Birazdan çay verebileceğini söyledi.
Ben etrafı süzüyorum.
Duvarda Maraş Kalesi ve üstünde bayrak olan bir tablo var.
Diğer duvarda bir cami tablosu var.
Bir diğer duvarda da ceylanların olduğu bir duvar halısı var.
İçeride ,şimdilik üç kişiyiz.
Biraz sonra da dışarıdan konuşmalar geldi. Baktım,camiden çıkan hemen hepsi 70' li yaşları geçmiş ,beş altı kişi konuşarak içeri girdi. Herkes bir sehpanın başına geçti ve oturdular. Benim tam karşıma ,sakalları aklaşmış bir amca oturdu.
Sürekli bana bakıyordu.
Çay Ocağı'na giren herkes, edep erkân içinde selam vermiş ve oturmuşlardı.
Çaycı daha hızlı işlenmeye başlamıştı.
Herkese ve tabii bana da bir çay verdi.
Çaylarımızı karıştırdık ve birer yudum aldık.
Bana sürekli bakan Yaşlı Amca,askerine emir veren bir komutan edasıyla" evlât sen yabancısın herhalde" ,dedi.
Ben de ,"evet yabancıyım Amca" dedim.
Yaşlı Amca,nerden geliyorsun?
Diye sordu.
Ben de,büyük bir saygıyla "Çanakkale' den geliyorum Amca" dedim.
O zamana kadar, bir komutan edasındaki Amca,
Loş ışık altında,çeneleri titriyor ve bana bir şey söylemek ister gibi tavırla duruyor, ama bir şey söyleyemiyordu.
Ben, Amca bir şey mi oldu?
Diye sordum.
Amca ağır hareketlerle yerinden kalktı ve yanıma gelerek ,yine bir komutan edasıyla bana
--- Evlât, ellerini uzat,dedi.
Ben de uzattım.
Amca, ellerimi ellerinin arasına alarak öpmek için eğildi.
Ben:
--- Amca, ne yapıyorsun? Neden ellerimi öpmek istiyorsun ? Türk Töresi ,benim senin ellerini öpmemi gerektirir,dedim ve ben ,ayağa kalkarak ,ellerini öptüm.
Amcanın yanaklarından yaşlar dökülüyordu .
( bunu yazarken şimdi benim de gözlerimden yaşlar dökülüyor)
Titrek bir sesle( o emredici ses gitmişti) bana sarıldı ve evlât:
--- Sen Çanakkale' den geliyorsun. (Benim ellerimi bırakmadan)Bu eller o kutsal topraklara değdi. Benim savaştığım ve arkadaşlarımı gömdüğüm topraklara değdi. Ben bu ellerde arkadaşlarımın, şehitlerimizin kokularını duyuyorum. Onları nasıl unuturum. Hiç unutmadım ki . Bir çok şehit arkadaşının ismini saydı. Ben bunları ilk defa duyuyordum.
Döndü:
--- Hiç savaş alanlarını ziyaret ettin mi?
Diye sordu.
Ben de, hem de üç defa dedim.
Çok mutlu oldu.
Sakinleşti.
Sohbet ettik.
Ne iş yaparsın,dedi.
Ben de öğretmenim,dedim.
Çok sevindi.
Senin öğrencilerin çok şanslı, çünkü şehitlerini unutmayan bir öğretmenleri var.
Daha ,birçok şey konuştuk.
Benim misafirim ol,dedi.
Ben ,göreve başlamam için Milli Eğitim Müdürlüğüne gideceğimi söyledim.
İlgisine çok teşekkür ettim.
Ayrılırken adımı sordu?
Bünyamin,dedim.
Amca ya senin adın ne?
Diye sordum.
Mustafa,dedi.
Ayrıldık.
Göreve başlamak için giderken düşündüm.
Ben ne büyük şehirde yaşamışım, farkında değilimişim!.
Anadolu ,Çanakkale' yi nasıl seviyor!
Biz nasıl görüyoruz?
Bu olaydan sonra,bütün ömrümü ,Çanakkale ŞEHİTLERİ'Nİ tanıtmak ve öğretmek gayretiyle geçirdim.
Çanakkale çok büyük bir yer.
Tüm Osmanlı Coğrafyası'nın manevi başkenti.
Çok üzülüyorum ki bu kahramanlar Çanakkale Sokaklarında, caddelerinde ,meydanlarında yaşamıyor!
Can Dost Mustafa Atmaca, Çanakkale RUHU adlı bir eser yazmış.
Bir solukta okudum.
Sonra orada ne göreyim,benim Yaşlı Amca meğer Çanakkale' nin son yaşayan subayı Mustafa Kuşçu'ymuş.
Kitap ona ithaf edilmiş.
Bana, Çanakkale üzerine ,ilk hayat dersi veren Mustafa KUŞÇU, 17 Ocak 2000 tarihinde vefat etmiş.
Durağı cennet olsun.
Mustafa Atmaca Karındaşımın kitabını tedarik ederek okumanızı isterim.
Çanakkale Ruhu'nun da Çanakkale' ye gelmesi dileğiyle...