Çanakkale Haber

Puna GÜLEÇÖZ
Köşe Yazarı
Puna GÜLEÇÖZ
 

TARİH HATAYI AFFETMİYOR 2.KISIM

Evrensel yaşam gereği döngü dediğimiz gerçekliğin kıskacında bulunan tarih kavramı olayları,stratejileri,hedef ve amaçları hep yarım bırakıldığından döngüsel olarak yenilik bulamazsınız.değişim sadece ilk oluşumdan bu zamana kadar gelen icatlar olur.stratejiler çok fazla değişemiyor çünkü kalındığı yerden devamını gerektiriyor.Buna istekler,hırslar dünyevi duygular dahil edilince gelişim(bulgu ve icatlar)eklenerek devam ediyor.Çok öncesine de gidip araştırılabilir fakat,yakın tarihi seçmemdeki sebep yarım bırakılan herşeyin (bizim için) buradan devam edecek olmasıdır.çünkü dünya ne kadar asır aşarsa aşsın hedefine ulaşması için ülkemiz üzerinde ilerlemeleri gerekecektir.(evanjenizm inanışları için ülkemiz en büyük settir.).Atatürk bunu çok iyi anlayıp,sezdiği için nutuk yazmayı yani önemli bir miras bırakmayı da ihmal etmemiştir.Kutsal kitabımız kur’an’da dahi sürekli olarak bahsettiği “siz bizim geleneklerimizde bir farklılık bulamazsınız”güzel bir işarettir.                Kurtuluş Savaşı ile neden kurtulduğumuzu ortaya koymak için Birinci Dünya Savaşına dönmemiz gerekir? Birinci Dünya Savaşı ya da Birinci Bölüşüm Savaşı neden yapıldı sorusunu soracak olursak verilecek cevap çok nettir: Osmanlıyı paylaşmak. Düyun-u Umumiye’nin İngiliz temsilcisi Sir Adam Block savaş başladığında İstanbul’u terk etmek zorunda kalırken Osmanlının başına gelebilecekleri şöyle dile getirir: “Eğer Almanya kazanırsa Alman sömürgesi olacaksınız; İngiltere kazanırsa mahvoldunuz” İngiltere’nin Harbiye Bakanı Lord Kitchener 1914’te “Türkiye’yi mahvedinceye kadar savaşa devam edeceğiz” açıklamasında bulunur.Görüldüğü üzere bitmediğinin kanıtlarını görünür şekilde yaşamaktayız.Bizlere şu öğretildi ki;”Türk’ün Türk’den başka dostu yoktur.” Bunu anlayabilen Türkler bugün hala bu mücadeleyi vermektedirler.Bugün bile eski geleneklerimizden uzaklaşmamızın sebebi budur.Bununla oynanıldığında görüldüğü gibi kafa karışıklığı bölünmekten ileri gidemeyecektir ki;ingilizlerin bizim için iç savaş öngörüleri o tarihlerden bu güne aynı yoldur. Kurtuluş Savaşı dediğimiz şey ‘Türk’ün kurtuluşu’dur. Mustafa Kemal’in Atatürk olmasının da sebebi budur. Yok edilmek istenen Türklüğü Kurtuluş Savaşı ile kurtarmış bundan dolayı Türk’ün atası olmuştur. Kurtuluş savaşının bütün planları Türklük esas alınarak yapılmıştır. Türk’ün yaşadığı direnebileceği alan düşünerek Misak-ı Millî sınırlarını çizmiştir. İkincisi, Türk varlığını devam ettirebilmek için başında İngilizlerin olduğu emperyalist cepheye karşı savaşmak zorundadır. Zira yaşamını sürdüreceği coğrafya yani vatanı işgal altındadır.Bakın yine örnek olarak vereceğim ki ilerleyişi çok iyi kavrayın.kurtuluş savaşı öncesinde kurulan bazı cemiyetler vardır Atatürk’ün kaleminden bu cemiyetleri inceleyelim:” MİLLİ KURULUŞLAR SİYASİ AMAÇ VE HEDEFLERİ        Bu derneklerin kuruluş amaçları ve siyasî hedefleri hakkında kısaca bilgi vermek uygun olur görüşündeyim. Trakya Paşaeli Cemiyeti'nin ileri gelenlerinden bazıları ile daha İstanbul'da iken görüşmüştüm. Bunlar, Osmanlı Devleti'nin çökeceğini çok kuvvetli bir ihtimal olarak görüyorlardı. Osmanlı vatanının parçalanma tehlikesi karşısında, Trakya'yı, mümkün olursa, buna Batı Trakya'yı da ekleyerek ve bir bütün olarak İslâm ve Türk topluluğu halinde kurtarmayı düşünüyorlardı. Fakat bu amacı gerçekleştirmek üzere ogün için akıllarına gelen tek çare, İngiltere'nin, bu mümkün olmazsa, Fransa'nın yardımını sağlamaktı. Bu maksatla bazı yabancı devlet adamları ile temas kurma ve görüşme imkânları da aramışlardı. Amaçlarının bir Trakya Cuınhuriyeti kurmak olduğu anlaşılıyordu. Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin kuruluş amacı da (tüzüklerinin 2. maddesi), Doğu illerinde oturan bütün halkın dinî ve siyasî haklarının serbestçe kullanılmasını sağlayacak meşru yollara başvurmak, bu illerdeki müslüman halkın tarihî ve millî haklarını gerektiğinde medeniyet dünyası karşısında savunmak, Doğu illerinde yapılan zulüm ve cinayetlerin sebepleri ile bunları işleyenler ve sebep olanlar hakkında tarafsız soruşturma yapılarak suçluların sür'atle cezalandırılmalarını istemek. Yerli halk ile azınlıklar arasındaki anlaşmazlığın giderilmesine ve eskiden olduğu gibi iyi ilişkilerin sağlamlaştırılmasına gayret etmek, savaş durumunun Doğu illerinde yarattığı yıkım ve yoksulluğa, hükûmet nezdinde teşebbüslerde bulunarak elden geldiğince çare aramaktan ibaretti. İstanbul'daki yönetim merkezinden verilmiş olan bu direktife uygun olarak, Erzurum şubesi, Doğu illerinde Türk'ün haklarını korumakla birlikte, Ermeni göçü sırasında görülen kötü davranışlarla halkın hiçbir ilgisi bulunmadığını, Ermeni mallarının Rus istilâsına kadar korunduğunu, buna karşılık müslümanlara pek gaddarca davranıldığını; hattâ verilen emre aykırı olarak, göçten alıkonan bazı Ermenilerin koruyucularına karşı yaptıkları kötülükleri, güvenilir belgelerle medeniyet dünyasına duyurmaya ve Doğu illerine dikilmiş olan hırs yüklü bakışları hükümsüz bırakacak çalışmalar yapmaya karar veriyor (Erzurum şubesinin basılı bildirisi ) Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı MiIliye Cemiyeti'nin Erzurum şubesini ilk olarak kuran kimseler, Doğu illerinde yapılan propagandalar ile bunların hedeflerini, Türklük, Kürtlük - Ermenilik meselelerini bilim, teknik ve tarih açılarından inceleyip araştırdıktan sonra, ilerideki çalışmalarını şu üç noktada topluyorlar (Erzurum şubesinin basılı raporu) : 1. Kesinlikle göç etmemek, 2. Derhal ilmî, iktisadî ve dinî bakımlardan teşkilâtlanmak, 3. Saldırıya uğrayacak Doğu illerinin her köşesini savunmada birleşmek, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin İstanbul'daki yönetim merkezinin, medenî ve ilmî yollara başvurarak maksada ulaşabileceği konusunda fazla iyimser olduğu anlaşılıyor. Gerçekten de bu yolda çalışmalar yapmaktan geri3 durmuyor. Doğu illerindeki müslüman unsurların haklarını savunmak üzere I.e Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor. Hâdisât gazetesinin çıkarma hakkını alıyor. Bir yandan da İstanbul'daki İtilâf Devletleri temsilcilerine ve İtilâf Devletleri Başbakanlarına muhtıra veriyor: Avrupa'ya bir hey'et gönderme teşebbüsünde bulunuyor. Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağını sanırım ki, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin kuruluşuna yol açan asıl sebep ve düşünce, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi ihtimali oluyor. Bu ihtimalin gerçekleşmesinin de Doğu illeri nüfusunda Ermenilerin çoğunlukta gösterilmesine ve tarihî haklar bakımından onlara öncelik tanınmasına çalışanların, ilmî ve tarihî belgelerle dünya kamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de müslüman halkın Ermenileri topluca öldüren barbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor. İşte bundan dolayıdır ki, dernek, aynı gerekçeye dayanarak ve aynı yollardan yürüyerek tarihî ve millî hakları savunmaya çalışıyor. Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir Rum Pontus hükûmeti kurulacağı korkusu vardı. Müslüman halkı Rumların boyunduruğu altında bırakmayıp onların yaşama ve var olma haklarını koruma gayesiyle, bazı kimseler Trabzon'da da ayrıca bir dernek kurmuşlardı. Merkezi İstanbul'da olan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'nin amacı ve siyasî hedefi adından anlaşılmaktadır. Her halde merkezden ayrılmak gayesini güdüyor. MEMLEKET İÇİNDE VE İSTANBUL'DA MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN KURULUŞLAR  Kurulma yolundaki bu dernekler dışında, memleket içinde daha başka birtakım dernek ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında Diyarbakır, Bitlis, Elâzığ illerinde, İstanbul'dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vardı. Bu derneğin amacı yabancı devletlerin himâyesi altında bir Kürt devleti kurmaktı. Konya ve dolaylarında İstanbul'dan yönetilen Tealî-i İslâm Cemiyeti'nin kurulmasına çalışılıyordu. Memleketin hemen her tarafında itilâf ve Hürriyet , Sulh ve Selâmet Cemiyetleri de vardı.                                     İNGİLİZ MUHİPLERİ CEMİYETİ            İstanbul'da çeşitli maksatlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş, parti veya dernek adı altında birtakım kuruluşlar da vardı. İstanbul'da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu addan, İngilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın. Bence, bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini Lloyd George (Loyt Corc) hükûmeti aracılığı ile İngiliz himâyesini sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların, İngiliz Devleti'nin Osmanlı Devleti'ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olamayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları, üzerinde düşünülmeye değer. Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve Halîfe-i Rûy-i Zemîn ünvanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla bulunuyordu. Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi İngiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı. Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Frew idi: Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi. Öteki de4 gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla 'nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı görülecektir. Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır. “ Atatürk kaleme aldığı nutukda işaret ettiği başında gelen bu cemiyetlerin AB deki bugünkü adı seçilmişler dedikleri HDP lileri tarih sahnesinde yeniden görmekteyiz./DEVAMI 3.KISIM OLARAK GELECEKTİR.
Ekleme Tarihi: 08 Aralık 2016 - Perşembe
Puna GÜLEÇÖZ

TARİH HATAYI AFFETMİYOR 2.KISIM

Evrensel yaşam gereği döngü dediğimiz gerçekliğin kıskacında bulunan tarih kavramı olayları,stratejileri,hedef ve amaçları hep yarım bırakıldığından döngüsel olarak yenilik bulamazsınız.değişim sadece ilk oluşumdan bu zamana kadar gelen icatlar olur.stratejiler çok fazla değişemiyor çünkü kalındığı yerden devamını gerektiriyor.Buna istekler,hırslar dünyevi duygular dahil edilince gelişim(bulgu ve icatlar)eklenerek devam ediyor.Çok öncesine de gidip araştırılabilir fakat,yakın tarihi seçmemdeki sebep yarım bırakılan herşeyin (bizim için) buradan devam edecek olmasıdır.çünkü dünya ne kadar asır aşarsa aşsın hedefine ulaşması için ülkemiz üzerinde ilerlemeleri gerekecektir.(evanjenizm inanışları için ülkemiz en büyük settir.).Atatürk bunu çok iyi anlayıp,sezdiği için nutuk yazmayı yani önemli bir miras bırakmayı da ihmal etmemiştir.Kutsal kitabımız kur’an’da dahi sürekli olarak bahsettiği “siz bizim geleneklerimizde bir farklılık bulamazsınız”güzel bir işarettir.

               Kurtuluş Savaşı ile neden kurtulduğumuzu ortaya koymak için Birinci Dünya Savaşına dönmemiz gerekir? Birinci Dünya Savaşı ya da Birinci Bölüşüm Savaşı neden yapıldı sorusunu soracak olursak verilecek cevap çok nettir: Osmanlıyı paylaşmak. Düyun-u Umumiye’nin İngiliz temsilcisi Sir Adam Block savaş başladığında İstanbul’u terk etmek zorunda kalırken Osmanlının başına gelebilecekleri şöyle dile getirir: “Eğer Almanya kazanırsa Alman sömürgesi olacaksınız; İngiltere kazanırsa mahvoldunuz” İngiltere’nin Harbiye Bakanı Lord Kitchener 1914’te “Türkiye’yi mahvedinceye kadar savaşa devam edeceğiz” açıklamasında bulunur.Görüldüğü üzere bitmediğinin kanıtlarını görünür şekilde yaşamaktayız.Bizlere şu öğretildi ki;”Türk’ün Türk’den başka dostu yoktur.” Bunu anlayabilen Türkler bugün hala bu mücadeleyi vermektedirler.Bugün bile eski geleneklerimizden uzaklaşmamızın sebebi budur.Bununla oynanıldığında görüldüğü gibi kafa karışıklığı bölünmekten ileri gidemeyecektir ki;ingilizlerin bizim için iç savaş öngörüleri o tarihlerden bu güne aynı yoldur. Kurtuluş Savaşı dediğimiz şey ‘Türk’ün kurtuluşu’dur. Mustafa Kemal’in Atatürk olmasının da sebebi budur. Yok edilmek istenen Türklüğü Kurtuluş Savaşı ile kurtarmış bundan dolayı Türk’ün atası olmuştur. Kurtuluş savaşının bütün planları Türklük esas alınarak yapılmıştır. Türk’ün yaşadığı direnebileceği alan düşünerek Misak-ı Millî sınırlarını çizmiştir. İkincisi, Türk varlığını devam ettirebilmek için başında İngilizlerin olduğu emperyalist cepheye karşı savaşmak zorundadır. Zira yaşamını sürdüreceği coğrafya yani vatanı işgal altındadır.Bakın yine örnek olarak vereceğim ki ilerleyişi çok iyi kavrayın.kurtuluş savaşı öncesinde kurulan bazı cemiyetler vardır Atatürk’ün kaleminden bu cemiyetleri inceleyelim:” MİLLİ KURULUŞLAR SİYASİ AMAÇ VE HEDEFLERİ

       Bu derneklerin kuruluş amaçları ve siyasî hedefleri hakkında kısaca bilgi vermek uygun olur görüşündeyim. Trakya Paşaeli Cemiyeti'nin ileri gelenlerinden bazıları ile daha İstanbul'da iken görüşmüştüm. Bunlar, Osmanlı Devleti'nin çökeceğini çok kuvvetli bir ihtimal olarak görüyorlardı. Osmanlı vatanının parçalanma tehlikesi karşısında, Trakya'yı, mümkün olursa, buna Batı Trakya'yı da ekleyerek ve bir bütün olarak İslâm ve Türk topluluğu halinde kurtarmayı düşünüyorlardı. Fakat bu amacı gerçekleştirmek üzere ogün için akıllarına gelen tek çare, İngiltere'nin, bu mümkün olmazsa, Fransa'nın yardımını sağlamaktı. Bu maksatla bazı yabancı devlet adamları ile temas kurma ve görüşme imkânları da aramışlardı. Amaçlarının bir Trakya Cuınhuriyeti kurmak olduğu anlaşılıyordu. Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin kuruluş amacı da (tüzüklerinin 2. maddesi), Doğu illerinde oturan bütün halkın dinî ve siyasî haklarının serbestçe kullanılmasını sağlayacak meşru yollara başvurmak, bu illerdeki müslüman halkın tarihî ve millî haklarını gerektiğinde medeniyet dünyası karşısında savunmak, Doğu illerinde yapılan zulüm ve cinayetlerin sebepleri ile bunları işleyenler ve sebep olanlar hakkında tarafsız soruşturma yapılarak suçluların sür'atle cezalandırılmalarını istemek. Yerli halk ile azınlıklar arasındaki anlaşmazlığın giderilmesine ve eskiden olduğu gibi iyi ilişkilerin sağlamlaştırılmasına gayret etmek, savaş durumunun Doğu illerinde yarattığı yıkım ve yoksulluğa, hükûmet nezdinde teşebbüslerde bulunarak elden geldiğince çare aramaktan ibaretti. İstanbul'daki yönetim merkezinden verilmiş olan bu direktife uygun olarak, Erzurum şubesi, Doğu illerinde Türk'ün haklarını korumakla birlikte, Ermeni göçü sırasında görülen kötü davranışlarla halkın hiçbir ilgisi bulunmadığını, Ermeni mallarının Rus istilâsına kadar korunduğunu, buna karşılık müslümanlara pek gaddarca davranıldığını; hattâ verilen emre aykırı olarak, göçten alıkonan bazı Ermenilerin koruyucularına karşı yaptıkları kötülükleri, güvenilir belgelerle medeniyet dünyasına duyurmaya ve Doğu illerine dikilmiş olan hırs yüklü bakışları hükümsüz bırakacak çalışmalar yapmaya karar veriyor (Erzurum şubesinin basılı bildirisi ) Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı MiIliye Cemiyeti'nin Erzurum şubesini ilk olarak kuran kimseler, Doğu illerinde yapılan propagandalar ile bunların hedeflerini, Türklük, Kürtlük - Ermenilik meselelerini bilim, teknik ve tarih açılarından inceleyip araştırdıktan sonra, ilerideki çalışmalarını şu üç noktada topluyorlar (Erzurum şubesinin basılı raporu) : 1. Kesinlikle göç etmemek, 2. Derhal ilmî, iktisadî ve dinî bakımlardan teşkilâtlanmak, 3. Saldırıya uğrayacak Doğu illerinin her köşesini savunmada birleşmek, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin İstanbul'daki yönetim merkezinin, medenî ve ilmî yollara başvurarak maksada ulaşabileceği konusunda fazla iyimser olduğu anlaşılıyor. Gerçekten de bu yolda çalışmalar yapmaktan geri3 durmuyor. Doğu illerindeki müslüman unsurların haklarını savunmak üzere I.e Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor. Hâdisât gazetesinin çıkarma hakkını alıyor. Bir yandan da İstanbul'daki İtilâf Devletleri temsilcilerine ve İtilâf Devletleri Başbakanlarına muhtıra veriyor: Avrupa'ya bir hey'et gönderme teşebbüsünde bulunuyor. Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağını sanırım ki, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin kuruluşuna yol açan asıl sebep ve düşünce, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi ihtimali oluyor. Bu ihtimalin gerçekleşmesinin de Doğu illeri nüfusunda Ermenilerin çoğunlukta gösterilmesine ve tarihî haklar bakımından onlara öncelik tanınmasına çalışanların, ilmî ve tarihî belgelerle dünya kamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de müslüman halkın Ermenileri topluca öldüren barbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor. İşte bundan dolayıdır ki, dernek, aynı gerekçeye dayanarak ve aynı yollardan yürüyerek tarihî ve millî hakları savunmaya çalışıyor. Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir Rum Pontus hükûmeti kurulacağı korkusu vardı. Müslüman halkı Rumların boyunduruğu altında bırakmayıp onların yaşama ve var olma haklarını koruma gayesiyle, bazı kimseler Trabzon'da da ayrıca bir dernek kurmuşlardı. Merkezi İstanbul'da olan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'nin amacı ve siyasî hedefi adından anlaşılmaktadır. Her halde merkezden ayrılmak gayesini güdüyor.

MEMLEKET İÇİNDE VE İSTANBUL'DA MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN KURULUŞLAR

 Kurulma yolundaki bu dernekler dışında, memleket içinde daha başka birtakım dernek ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında Diyarbakır, Bitlis, Elâzığ illerinde, İstanbul'dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vardı. Bu derneğin amacı yabancı devletlerin himâyesi altında bir Kürt devleti kurmaktı. Konya ve dolaylarında İstanbul'dan yönetilen Tealî-i İslâm Cemiyeti'nin kurulmasına çalışılıyordu. Memleketin hemen her tarafında itilâf ve Hürriyet , Sulh ve Selâmet Cemiyetleri de vardı.

                                    İNGİLİZ MUHİPLERİ CEMİYETİ

           İstanbul'da çeşitli maksatlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş, parti veya dernek adı altında birtakım kuruluşlar da vardı. İstanbul'da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu addan, İngilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın. Bence, bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini Lloyd George (Loyt Corc) hükûmeti aracılığı ile İngiliz himâyesini sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların, İngiliz Devleti'nin Osmanlı Devleti'ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olamayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları, üzerinde düşünülmeye değer. Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve Halîfe-i Rûy-i Zemîn ünvanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Beyler ile Sait Molla bulunuyordu. Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi İngiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı. Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Frew idi: Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı. Biri açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi. Öteki de4 gizli yönüydü. Asıl faaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait Molla 'nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarında da ondan daha çok rol oynadığı görülecektir. Bu dernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgelerle daha kolay anlaşılacaktır. “ Atatürk kaleme aldığı nutukda işaret ettiği başında gelen bu cemiyetlerin AB deki bugünkü adı seçilmişler dedikleri HDP lileri tarih sahnesinde yeniden görmekteyiz./DEVAMI 3.KISIM OLARAK GELECEKTİR.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

07
Eylül
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.