Türkiye’nin Suriye politikası, ileriki yıllarda üniversitelerde ders olarak okutulacak (!) beceriksizlik örnekleriyle dolu. Ülkemizin bilgi birikimi ve deneyimi en yüksek kurumu olan Dışişleri kadroları “Monşer” benzetmesiyle alay edilerek devre dışı bırakılınca, Suriye politikamız Erdoğan-Davutoğlu ve Hakan Fidan’ın eline kaldı!
Grubun akıl hocası ise Öcalan görüşmecisi MİT’çi Fidan’dır.
Suriye’de şimdiye kadar olanların ve olacakların sorumlusu bu üç kişidir. Mevcut Dışişleri Bakanı, “İmam Hatip” açmakla meşgul olduğundan, onun olandan bitenden zaten haberi yok!
Anadolu Ajansı ne verirse onu konuşuyor…
“Temel ve Dursun ava çıkmak isterler, fakat ikisi de acemi!
Yanlarına bir “Usta” alırlar. Tayyar ustayı!
Tayyar Usta önde ikisi arkada yola çıkarlar. Ormanda küçük bir mağara ağzı görürler.
Usta hemen; “Uşaklar, aha bu deliğin önüne yatın, içerden tilki çıkacak, çıkar çıkmaz vurun” demiş. Dediği gibi olmuş, tilkiyi vurmuşlar!
Sonra daha büyük bir delik görmüşler! Usta; “Uşaklar, aha bu deliğin de önüne yatın, içinden ayı çıkacak, onu vurun” demiş!
Yine dediği gibi olmuş.
Ormanın derinliklerine doğru giderken çok büyük bir delik görmüşler!
Usta; “Uşaklar, bundan ne çıkacak ben de bilmiyorum. Üçümüz bu deliğin önüne yatalım, içinden ne çıkarsa vuralım” demiş!
Ertesi günkü gazeteler şöyle yazmış; Tünelin çıkışına yatan üç avcı ezilerek öldü…
Bu üçlünün Suriye politikası sebebiyle, ülkemiz Ortadoğu bataklığının tam ortasına atıldı.
Cumhuriyet’in değerleri ve ülkenin toplumsal-siyasi genleriyle oynayan Erdoğan ve AKP, sıkıştıkça demokrasiyi olağanüstü hale kurban verdi ve Bahçeli’yi de koluna takarak koşar adım diktaya doğru yol almaya başladı.
Devlet Adamı, defalarca düşünür, danışır, dış politika üzerine öyle konuşur. İktidar adına kamuoyunun önüne çıkanlar da böyle olmalı! Bizde öyle mi?
Nerden çıktıkları belli olmayan kılıksız-pis sakallı-kravatsız ve tipsiz sözüm ona uzmanlar her akşam neredeyse tüm televizyonlarda öylesine saçmalıyorlar, yabancı devlet yöneticilerine öylesine çirkin hakaretlerde bulunuyorlar ki, inanın başka düşmana gerek yok…
Erdoğan bir gün “Biz Esed’i devirmek için Suriye’deyiz” diyor, ertesi gün “IŞİD’le mücadele için” en sonunda da “Ülkemizin güvenliği için, PYD ve PKK’nın oluşturmak isteyeceği Kürt Koridorunu engellemek için Suriye’deyiz” diyor.
Devlet yönetiminin bir sanat olduğunu ve bu iş için sanatkârlar gerektiğini söyledik durduk!
Halbuki Esad ile kavga edeceğine, başlandığı gibi kardeşçe ilişkiler sürdürülseydi, o koridoru Esad zaten yok ederdi…
Şimdi geldiğimiz nokta iyi mi? Herkesi suçlayacağınıza kendinize baksanız, ihanete varan hatalarınızı görseniz, bu kadar insanımız Suriye’de ölmezdi! Bunların sorumluluğu da sizin boynunuzdadır.
Cehaletiniz ve kibriniz sonucu, Rusya ve İran’la beraber, sizi katil dediğiniz “Esad’ın Garantörü” yaptılar!
Dikkat edin de “Kıbrıs Garantörlüğünüzü” elinizden almasınlar!
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…
Sağlık ve başarı dileklerimle 27 Aralık 2016
Rifat Serdaroğlu