Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başıdır. Ülke içinde kimsenin ayağına gitmez, herkes onun ayağına gider. Vatanın ve Türk Milletinin birliğini temsil eden SANCAK, sadece onun önünde eğilir. Yukarıdaki 3 satırın bir harfine bile, ister Yargıç, Savcı, Paşa, Profesör, İşçi, Çiftçi, Köylü, ister Sanayici olsun itirazı olan var mı? Şurası doğru değil diyecek bir tane, Allah’ın kulu var mı? Peki, Türk Devletini Türk Milletini tek başına temsil etme onur ve sorumluluğuna sahip bir Cumhurbaşkanı, düğünden çıkarken yolunu değiştirip, bir suç örgütünün sabıkalı liderinin ayağına gidip onunla tokalaşıp dakikalarca sohbet edebilir mi? Ayağına gittiği kişi Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, gasp, evrakta sahtecilik, kişileri hürriyetlerinden yoksun bırakmak” suçlarından 14 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılmış ve 8 yıl cezaevinde kalmış olması” o Cumhurbaşkanını ilgilendirmiyor mu? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir mafya lideri, iktidar adına ve kamu otoritelerinin izniyle “Miting” düzenleyebilir? Bu miting’te Akademisyenleri tehdit ederek; “Onların kanlarını oluk-oluk akıtıp, kanları ile duş alacağız” diyen sapık bir kafa nasıl serbestçe dolaşabilir? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir mafya lideri bir şehirden diğer şehre, Emniyet Müdürlerinin emrine verdiği “Devletin Koruma Polisleri ve Araçları” ile seyahat eder? Devletin Başı mafya liderinin ayağına giderse, alttaki emniyet güçleri de o mafya liderinin erketesi durumuna düşer! Devlet tarafından şımartılan böyle sabıkalı kişiler, korumasız iş adamlarına ve varlıklı kişilere neler yapmaz ki? Bu suç örgütü lideri, AKP’nin “Mafya Kolu Başkanı mıdır?” 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye’nin kaderini doğrudan etkileyecek bir referanduma gidiyoruz. Devletin başı olan Cumhurbaşkanı, halen yürürlükte olan ve üzerine yemin ederek göreve başladığı Anayasayı çiğneyip açıkça tarafsızlığını ihlal ediyor. Türk Milletinin büyük bir kısmına ağır hakaretler etmekten çekinmiyor; -HAYIR diyenler PKK’lıdır! -HAYIR Oyu Kandil’e çıkar! -HAYIR oyu verenler darbecidir, diyerek kendisini seçen insanları terör örgütü üyesi ve darbeci olarak suçluyor. Ben HAYIR oyu verecek bir T.C. Vatandaşı olarak, Cumhurbaşkanını ispata davet ediyorum. Kendisinin bir sözü var; “Müddei iddiasını ispatla mükelleftir, aksi takdirde müfteridir” yani iddia eden, iddiasını delillendirip ispat etmek zorundadır. Aksi takdirde iftiracıdır! Aklı başında ve sorumluluklarını bilen bir Cumhurbaşkanı, işkembeden sallayarak bana ve benim gibi 35-40 Milyon seçmen vatandaşa hakaret edemez. Terörist veya darbeci diyemez. Buna ne hakkı ne de haddi vardır. Hakarete devam ederse kendisinden davacı olup, onu “MÜFTERİ” ilan edeceğim… Cumhurbaşkanı ne dediğinin, ağzından çıkan sözün nereye gideceğinin maalesef farkında değil! O böyle yapınca bakın aşağı kademelerdeki AKP’liler neler yapıyor? -Nisan’a kadar lan sizin sonunuz. Osmanlı gelecek hepinizi kılıçtan geçirecek! -Bunlar kılıç artığı, kılıç! -Çoluk çocuk pompalı tüfek aldı, hazırlıklıyız! -Evet çıkmazsa, iç savaş çıkar! -Her İlçede, her an sokağa çıkacak ve Erdoğan’ı koruyacak SİLAHLI gruplar kuruyoruz! -Vatan için, bayrak için silahlanın! Ne oluyor, anlayabiliyor musunuz değerli okurlar? Referanduma mı yoksa savaşa mı gidiyoruz? Niçin AKP’li İlçe-İl Başkanlarından, Belediye Başkanlarından başka kimse böyle konuşmaz! Demokrasi ve Silah, Referandum ve Pompalı tüfek hangi hasta beyinlerde yanyana gelebilir ki? Aklı başında, ne dediğini bilen, sorumluluklarının ve yetkilerinin bilincinde olan sağlıklı bir Cumhurbaşkanı nasıl olurda, Türk Milletini ayrıştırır ve kendisi gibi düşünmeyen 40 milyona yakın seçmeni PKK’lı ve Darbeci ilan eder? Allah sonumuzu HAYIR’LI eylesin… Yazının başlığı doğru yazılmış değil mi? Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Mart 2017 Rifat Serdaroğlu