Bilgi sonsuz bir evrendir. Akıllı insan tüm yaşamı boyunca ondan beslenir. Kimse bilgiyi tüketemez, ondan ne kadar çok beslenirsek o kadar daha az hata yaparız ve dünya daha yaşanacak bir hale gelir…
Cehalet ise dipsiz kuyu gibidir, dibe indikçe karanlığın tonu artar.
Cahil biri her hareketiyle hem kendisini hem de çevresini kuyuya doğru çeker ve dünya yaşanmayacak kadar kötü bir hale gelir…
Cehaletin ve Orta Çağ’ın temsilcisi AKP, 2002 de yönetime geldiğinden beri başımız dertten kurtulmadı ve dünyamız daha da karanlık olmaya başladı! 2002’den önce kiminle dost, iyi komşu isek hepsiyle kavgalı hale geldik.
Eğer bu davranış, sonu “Federe İslam Devletine” gidecek emperyal bir planın bilinçli parçası değilse, Türkiye ancak bu kadar rezil edilebilirdi!
-Suriye ile, müşterek Bakanlar Kurulu toplantısı yapacak durumdan, savaş yapar hale geldik! İki uçağımızı düşürüp pilotlarımızı öldürdüler.
Estiler-yağdılar, ne yaptık? Tıssss!
-Irak ile, Merkezi Hükümet ile düşman hale geldik. Şimdi dönmeye çalışıyoruz!
-Mısır ile tüm diplomatik ve ticari ilişkilerimiz bitti!
-Libya ile, tüm ilişkilerimiz bitti. Turist olarak bile Libya’ya gidemiyoruz! Bavullarla götürülen paralarımız bile işe yaramadı.
-Rus uçağını düşürdük ve “Biz düşürdük” diye efelendik.
Zoru görünce, biz yapmadık FETÖ yaptı dedik! Şimdi “Aman bizim domatesimizi alın, turist gönderin” diye yalvarıyoruz.
-Avrupa’da neredeyse konuşabileceğimiz ülke kalmadı!
AKP’nin sürekli olarak yaptığı iş şudur;
Önce kriz yaratmak, sonra mağdur rolü oynayıp “gördünüz mü bize ne yaptılar” diye ağlaşmak ve kamuoyunu aldatmak! Kendi kusurunu bilerek başkalarının üzerine atmak!
Bir de mahalle ağzıyla devletleri tehdit edip, hiçbir şey yapamamak! Tıpkı Mavi Marmara olayında olduğu gibi! Önce İsrail’i asarız-keseriz diye tehdit ettiler, sonra İsrail AKP’nin önüne birkaç milyon dolar atınca, susup oturdular…
Hollanda’da yaşanan rezalete gelince;
55. Hükümet zamanında “Yurtdışında Yaşayan Türk vatandaşlarından Sorumlu” Bakan idim. Yurtdışı Vatandaşlık Üst Kurulunu ilk kuran
55. Hükümettir. Kurulu, Avrupa’da konumları ve donanımları sayesinde çok itibar gören kişilerden oluşturduk. (Her siyasi görüşten)
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, Türkiye’deki Genel Seçimlerde oy kullanabilmeleri için, Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülke yetkilileri ile bire bir görüşmeler yaptım. Akıl-mantık ve karşılıklı ilişkiler kapsamında konuyu güzel bir noktaya getirdik.
AKP İktidar olunca YVÜK üyelerinin tümünü değiştirdi. YVÜK’nu TBMM’ye bağlama projemizi iptal etti. Dönemin Cumhurbaşkanı Gül, tüm dış temsilciliklerimize resmi yazı gönderip “Hepiniz Gülen Cemaatine yardım edeceksiniz” diye emir verdi. Artık yurt dışında da sözü geçen Türk Devletinin resmi temsilcileri değil, FETÖ idi!
AKP, kendi adamları olan Gülen Cemaatinden- tarikatlardan kişileri kurul üyesi olarak atadılar. Atanan bu kişiler yurtdışında yaşayan tüm vatandaşlarımız için değil de AKP’nin yan kolu gibi çalışmaya başlayınca, Avrupa ülkeleri bu kurulla teması kestiler. Çünkü hür dünyada “Devlet destekli Sivil Toplum Kuruluşları” hiç dikkate alınmaz.
AB’ye girdik diye gündüz vakti havai fişekler patlatan AKP, 2008 yılında 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Kanununda değişiklik yaparak “YURT DIŞINDA VE YURT DIŞI TEMSİLCİLİKLERDE SEÇİM PROPAGANDASI YAPILAMAZ” hükmünü getirdiler…
Şimdi soralım; Niçin bu yasayı çıkarttılar?
Çünkü AKP’nin yurt dışındaki temsilcisi Gülen Cemaati olmuştu!
-2008 yılında bu kanunu AKP kabul etti.
-Hollanda Hükümeti, “15 Mart 2017 de bizde Genel Seçim var. Bizim seçimimiz geçinceye kadar, buraya propaganda için gelinmesin” diye rica etti!
-Siz, Hollanda’da yaşayan, orada iş yapan, eğitim gören on binlerce vatandaşınızı hiç düşünmeden “Biz gideriz”, “Yaptırımımız çok ağır olur” deyip savaşa gider gibi havadan-karadan saldırıya geçerseniz hem kendinizi hem milletimizi rezil edersiniz…
-Kadın Bakan Kaya; Önce kendi çıkardığınız kanunu oku! “Yurt dışı temsilciliklerinde propaganda yapılmaz” diyen kanunu Hollanda mı çıkardı? Kendi kanunu bilmeyen Bakan olur mu?
Değerli Okurlar;
Elbette ki T.C. Bakanının bir ülkeye sokulmaması hepimizi derinden üzmüştür. Türkiye’yi bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Fakat başkalarını suçlamadan önce iğneyi kendimize batırmalıyız.
Böyle olaylar neden daha önce olmuyordu da AKP ile oluyor?
Sizler bu sorunun yanıtını düşünürken bir de halkın filozofu Bergamus’a sordum, bu ne iş diye?
Dedi ki; “Eee Diriliş dizisini seyredip, üzümü salkım-salkım yiyen, ayranı da bolca içen kendisini at üstünde cenk eden Alp olarak görürse, olacağı budur. Hele bi yol kendinize gelin yahu! Önce atanız Süleyman Şah’ın mezarını yerine taşıyın, bırakın Abdülhamit’i, Hollanda’yı, Almanya’yı filan…”
13 Mart 2017
Rifat Serdaroğlu