Kerkük'te yad bayraklar dalgalanırmış.
Kerkük deyince aklıma Yüksek Öğretmen Okulu'ndan Rahmetli Prof. Dr. Hidayet Kemal Beyatlı dostum ve şimdi Tikrıt'ta kütüphane görevlisi olan ve ne durumda olduğunu bilemediğim Burhan karındaşlarım gelir.
Nazlı Kerkük,boynu bükük,beli bükük,yüzü kavruk,eli nasırlı bir "Türk Yurdu"ydu.
İmdat çığlıkları her yeri sardı.
Duymak lâzım.
Ama ,asıl duyması gerekenler sağır.
Ey Kerkük!
Bir gün inşallah kavuşuruz.
Gerçek Türk Aydını ,Arif Nihat Asya'nın bir şiiri.
Herhalde artık ağıtlar söyleyeceğiz.
Kara bir gün.
Affet bizi Kerkük!
KERKÜK
Yılların ötesinden gelen,
Kanatları yorgun kuşum.
Büyük Kar'da ablam doğmuş;
Küçük Kar'da, ben doğmuşum.
Masallara karışmış eski, eski eski günlerde;
Parmakla gösterilmişiz, nişanlarda, düğünlerde.
O, ipek çilesiymiş yumuşak;
Ben, bembeyaz kartopuymuşum.
Bir gün, hastalanmış ablam;
Muska da kâr etmemiş,
Ekşi toprak da.
Şimdi yatıyor, annemle babamın yattığı yatakta
Ben -gördüğünüz gibi- uzakta uzakta,
İkinci çocukluğumu emeklemekteyim.
Onların çağıracağı saati,
Hızır beklercesine beklemekteyim.
Daha gelmedi mi sırası?
Uçup ey kuşlar, büyük küçük,
Akıp ey bulutlar, köpük köpük.
Siz söyleyin kaç günlük yoldu orası?
Yıllar birer ikişer derken,
Beşer onar mı yürüdü?
Yollar silindi çoktan,
Tarihi duman bürüdü.
Ne kapı ne eşik ne ocak.
Ağlar çardağına bağ, bağına çardak.
Horyatlar söylenir ağıttan acıklı,
Ağıtlar söylenir horyattan yanık.
Bulamazsınız ey turnalar artık
Çocukluğumuzu gölgeleyen söğüdü.
Arasanız da bucak bucak, dağılsanız da bölük bölük.
Ki yıllar analarla babaları gömdü; biz KERKÜK'ü gömdük.
Yine de içim diyor:
Şuracıkta, yakındadır.
Ya Büyük ya Küçük
Kar'ın altındadır.
Geçerken kapılarından, kemerlerinden
Zaman denilen sarayın;
Arayın kuşlar arayın;
Arayın bulutlar arayın.
Perdeleri örtük,
Lambaları sönük,
Sırtında yıllar yük
Hatıraları kırık dökük
Bir yer olacak orada: Adı, KERKÜK!