Çanakkale Haber

Bünyamin Nami Tonka
Köşe Yazarı
Bünyamin Nami Tonka
 

'Tapınağın Kılıçdarları' diye de anılan Tapınak Şövalyeleri,

Hıristiyanlık tarihinin en önemli tarikatlarından biri olan ve “Tapınağın Kılıçdarları” diye de anılan Tapınak Şövalyeleri, 1128 yılında Filistin’deki kutsal toprakları korumak için kurulmuş, bir din ordusuydu. Son derece fanatik ve örgütlü bu askeri güç; Katolik Avrupa’nın başta Kontantinopolis, Anadolu ve Ortadoğu’da çıktığı tüm Haçlı Seferleri’ne katıldı. Papalık tarafından “vergiden muaf” tutulan Tapınak Şövalyeleri tarikatı, fethettiği yöreleri yağmalayarak kısa zamanda büyük bir servet edindi. Ve kaderin cilvesine bakınız ki, Haçlı orduları toplayıp finanse etmekten yoksul düşen Avrupa krallıklarına faizle borç vererek başladığı tefecilik mesleğinde, bugünkü ‘modern’ bankacılığın ve ‘kredi’ uygulamasının temelini attı ! 14. yüzyılın başında, Tapınak Şövalyeleri’ne en borçlu ülke olan Fransa Kralı, “Yakışıklı Philippe” diye anılan 4. Philippe, Tapınak Şövalyeleri’ni bitirmeye ve örgütün servetine el koymaya karar verdi. Tarikat, Fransa Krallığı baş savcısı tarafından hazırlanan “kumpas” iddianameyle, kutsal haçı müstehcen amaçlarla kullanmak, kediye tapmak ve makattan cinsel ilişkiye girmek gibi o çağda cezası ölüm olan tüm “günahlarla” suçlandı.  Yakışıklı Philippe’in baskısıyla Papa 4. Clemente, ki adının anlamı “bağışlayıcı” idi, 3 Nisan 1312 tarihinde bir Ad Providam yayımlayarak hedefteki tarikatı afaroz etti. Tarikat üyeleri, Fransa’nın kurduğu komploya sarılan tüm borçlu devletler tarafından tek tek yakalanıp, işlemedikleri suçları itiraf edene kadar işkence gördükten sonra yakılarak öldürüldüler. Sonuncu infaz, tabii ki Fransa’da ve tabii ki tarikatın en önemli şahsiyeti, Tapınak Şövalyeleri’nin Büyük Üstadı, Fransız baş kılıçdarı, Jacques deMolay’inki oldu.  1304 Ekim ayından beri Paris’te hapsedilen Jacques de Molay, 18 Mart 1314’te, Notre Dame Katedrali’nin önündeki meydana getirildi. Mahkûmiyet kararı yüzüne okundu.  Ertesi gün, Seine Nehri’nin ortasındaki iki adadan Ile Saint Louis’nin küçük meydanında yakılarak idam edildi. Jacques de Molay, alevler vücudunu sararken: “Ey Papa Clemente! Ey Kral Philippe! Sizleri bir yıla kalmadan Tanrı’nın mahkemesine, hak ettiğiniz cezayı almaya çağırıyorum! On üçüncü soyunuza kadar lanetliyorum! Lanet olsun, lanet olsun!” diye haykırdı. Garip ama gerçektir, aynı yıl 20 Nisan’da Papa Clemente yemek yerken boğularak; 27 Kasım’da Kral Yakışıklı Philippe beyin kanamasından öldü. Fransa kralının üç oğlu vardı. Büyüğünden küçüğüne Molay’ın idamını izleyen 12 yıl içinde sırayla tahta çıktılar ve hiçbiri erkek vâris bırakmadan, peş peşe öldüler. Fransa’daki Kapesyen hanedanlığı böylece sona erdi. (MİNE G. KIRIKKANAT) Ve Yine Mustafa Kemal Amasya Müftüsü Abdurrahman Kamil Efendi'dir. Milli Mücadeleye destek olmuş, hutbe ve vaazlarında mili mücadele çağrısı yapmış bir din adamıdır.  Mustafa Kemal Amasya'ya geldiğinde hocanın desteği ile Beyazıt Camii avlusunda halka hitaben milli mücadeleye çağrıda bulunmuştur. .Arkasından Abdurrahman Kamil efendi Mustafa Kemal Paşa'ya tabi olduklarını vaaz etmiştir.  Aralarında şu konuşma geçer ; -Baba bu işte muvaffak olmakta var, olmamakta var.  İnşallaholacağız.  Eğer olamazsak bizi asarlar, kelle gider ne dersin?  Hocanın cevabı ; - Hey oğul sen ki genç yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Koy benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun şeklindedir.. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk'ün Amasya ziyareti sırasında ilk görmek istediği kişi olan Abdurrahman Kamil Efendi' dir. Paşa'yla birlikte fotoğrafları vardır. Cehalet!   Savaşılması gereken tek şey cehalet..!!! "Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur...  'Tavuk toplum', önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz!" Üniversite'de ,bilim ve sanat adına güzel şeyler yapmak için çalışırken hem bilimin hem de sanatın dumura uğratılması için çalışan Rektörler görmüştüm. Taleplerimizi karşılama konusunda kaynak bulamayan rektör efendiler,yurt dışı seyahatlere ve akşam ziyafetlerinde "Rakı parası" bulabiliyorlardı. Bir rektör yardımcısı,yılan yavrusu da ,akademik kurulda,tüm öğretim elemanlarını tehdit ediyor ve herkes susuyordu. Ben ,karşı gelip gerekli cevabı verince de soruşturma açıp Üniversite'den ilişiğimi kesiyorlardı. Siz, üniversitesi böyle olan bir ülkeden ,hayır beklemeyin. Entelektüel bir ortam beklemeyin! Cehaletle mücadele beklemeyin! Ha! Bizim durumumuzu ve başörtüsünü kaşıyan zihniyet, bunu ranta çevirirken bizim gibi olanlar hakkında, itibarı iade işlemleri yapmadılar. Sadece bizim üniversitemizden 185 kişi gönderildi,atıldı. Bu kadar kişi toplumun gündemine hiç gelmedi. Şimdi iki kişi için ,yer gök inliyor. Dünya görüşü size uygun,sahip çık! Dünya görüşü size uygun değil ,görmezden gel! Yok böyle bir şey! Şimdi,biz tüm akademik dünyaya zulmedilmesin ,diyoruz. Dünya görüşü bize uysada uymasada zulmetleyim,derim... Evet, biz demokratız,siz de ceberut bir baskının maşasıydınız,sayın yılan yavrusu. Cehaletle mücadele mi? Bu kadro mu yapacak? Güldürmeyin beni... Not: bu yazıda bazı sözcükler özellikle öyle yazılmıştır. Bu yazım tarzı Türkçe' de yok. Küçük adamlara bir mesaj.    
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2017 - Cumartesi
Bünyamin Nami Tonka

'Tapınağın Kılıçdarları' diye de anılan Tapınak Şövalyeleri,

Hıristiyanlık tarihinin en önemli tarikatlarından biri olan ve “Tapınağın Kılıçdarları” diye de anılan Tapınak Şövalyeleri, 1128 yılında Filistin’deki kutsal toprakları korumak için kurulmuş, bir din ordusuydu. Son derece fanatik ve örgütlü bu askeri güç; Katolik Avrupa’nın başta Kontantinopolis, Anadolu ve Ortadoğu’da çıktığı tüm Haçlı Seferleri’ne katıldı. Papalık tarafından “vergiden muaf” tutulan Tapınak Şövalyeleri tarikatı, fethettiği yöreleri yağmalayarak kısa zamanda büyük bir servet edindi. Ve kaderin cilvesine bakınız ki, Haçlı orduları toplayıp finanse etmekten yoksul düşen Avrupa krallıklarına faizle borç vererek başladığı tefecilik mesleğinde, bugünkü ‘modern’ bankacılığın ve ‘kredi’ uygulamasının temelini attı ! 14. yüzyılın başında, Tapınak Şövalyeleri’ne en borçlu ülke olan Fransa Kralı, “Yakışıklı Philippe” diye anılan 4. Philippe, Tapınak Şövalyeleri’ni bitirmeye ve örgütün servetine el koymaya karar verdi. Tarikat, Fransa Krallığı baş savcısı tarafından hazırlanan “kumpas” iddianameyle, kutsal haçı müstehcen amaçlarla kullanmak, kediye tapmak ve makattan cinsel ilişkiye girmek gibi o çağda cezası ölüm olan tüm “günahlarla” suçlandı. 
Yakışıklı Philippe’in baskısıyla Papa 4. Clemente, ki adının anlamı “bağışlayıcı” idi, 3 Nisan 1312 tarihinde bir Ad Providam yayımlayarak hedefteki tarikatı afaroz etti. Tarikat üyeleri, Fransa’nın kurduğu komploya sarılan tüm borçlu devletler tarafından tek tek yakalanıp, işlemedikleri suçları itiraf edene kadar işkence gördükten sonra yakılarak öldürüldüler. Sonuncu infaz, tabii ki Fransa’da ve tabii ki tarikatın en önemli şahsiyeti, Tapınak Şövalyeleri’nin Büyük Üstadı, Fransız baş kılıçdarı, Jacques deMolay’inki oldu. 
1304 Ekim ayından beri Paris’te hapsedilen Jacques de Molay, 18 Mart 1314’te, Notre Dame Katedrali’nin önündeki meydana getirildi. Mahkûmiyet kararı yüzüne okundu. 
Ertesi gün, Seine Nehri’nin ortasındaki iki adadan Ile Saint Louis’nin küçük meydanında yakılarak idam edildi. Jacques de Molay, alevler vücudunu sararken: “Ey Papa Clemente! Ey Kral Philippe! Sizleri bir yıla kalmadan Tanrı’nın mahkemesine, hak ettiğiniz cezayı almaya çağırıyorum! On üçüncü soyunuza kadar lanetliyorum! Lanet olsun, lanet olsun!” diye haykırdı. Garip ama gerçektir, aynı yıl 20 Nisan’da Papa Clemente yemek yerken boğularak; 27 Kasım’da Kral Yakışıklı Philippe beyin kanamasından öldü. Fransa kralının üç oğlu vardı. Büyüğünden küçüğüne Molay’ın idamını izleyen 12 yıl içinde sırayla tahta çıktılar ve hiçbiri erkek vâris bırakmadan, peş peşe öldüler. Fransa’daki Kapesyen hanedanlığı böylece sona erdi. (MİNE G. KIRIKKANAT)

Ve Yine Mustafa Kemal

Amasya Müftüsü Abdurrahman Kamil Efendi'dir. Milli Mücadeleye destek olmuş, hutbe ve vaazlarında mili mücadele çağrısı yapmış bir din adamıdır. 
Mustafa Kemal Amasya'ya geldiğinde hocanın desteği ile Beyazıt Camii avlusunda halka hitaben milli mücadeleye çağrıda bulunmuştur. .Arkasından Abdurrahman Kamil efendi Mustafa Kemal Paşa'ya tabi olduklarını vaaz etmiştir. 
Aralarında şu konuşma geçer ;
-Baba bu işte muvaffak olmakta var, olmamakta var. 
İnşallaholacağız. 
Eğer olamazsak bizi asarlar, kelle gider ne dersin? 
Hocanın cevabı ;
- Hey oğul sen ki genç yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Koy benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun şeklindedir..
Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk'ün Amasya ziyareti sırasında ilk görmek istediği kişi olan Abdurrahman Kamil Efendi' dir.
Paşa'yla birlikte fotoğrafları vardır.

Cehalet!

 

Savaşılması gereken tek şey cehalet..!!!

"Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar.
Uçamayanlar ise tavuk olur... 
'Tavuk toplum', önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz!"
Üniversite'de ,bilim ve sanat adına güzel şeyler yapmak için çalışırken hem bilimin hem de sanatın dumura uğratılması için çalışan Rektörler görmüştüm.
Taleplerimizi karşılama konusunda kaynak bulamayan rektör efendiler,yurt dışı seyahatlere ve akşam ziyafetlerinde "Rakı parası" bulabiliyorlardı.
Bir rektör yardımcısı,yılan yavrusu da ,akademik kurulda,tüm öğretim elemanlarını tehdit ediyor ve herkes susuyordu.
Ben ,karşı gelip gerekli cevabı verince de soruşturma açıp Üniversite'den ilişiğimi kesiyorlardı.
Siz, üniversitesi böyle olan bir ülkeden ,hayır beklemeyin.
Entelektüel bir ortam beklemeyin!
Cehaletle mücadele beklemeyin!
Ha!
Bizim durumumuzu ve başörtüsünü kaşıyan zihniyet, bunu ranta çevirirken bizim gibi olanlar hakkında, itibarı iade işlemleri yapmadılar.
Sadece bizim üniversitemizden 185 kişi gönderildi,atıldı.
Bu kadar kişi toplumun gündemine hiç gelmedi.
Şimdi iki kişi için ,yer gök inliyor.
Dünya görüşü size uygun,sahip çık!
Dünya görüşü size uygun değil ,görmezden gel!
Yok böyle bir şey!
Şimdi,biz tüm akademik dünyaya zulmedilmesin ,diyoruz.
Dünya görüşü bize uysada uymasada zulmetleyim,derim...
Evet, biz demokratız,siz de ceberut bir baskının maşasıydınız,sayın yılan yavrusu.

Cehaletle mücadele mi?
Bu kadro mu yapacak?
Güldürmeyin beni...

Not: bu yazıda bazı sözcükler özellikle öyle yazılmıştır. Bu yazım tarzı Türkçe' de yok.
Küçük adamlara bir mesaj.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.