Çanakkale Haber

Dr. Hasan YAĞAR
Köşe Yazarı
Dr. Hasan YAĞAR
 

Dr.Hasan YAĞAR- KUR’AN VE OKUYUCULARI

Bilindiği üzere 06.06.2016 günü, Kur’an’ın nazil olduğu Ramazan ayına giriyoruz. Bu ay içinde bulunan Kadir gecesinde, biz muhataplarına indirildiği ayetle sabit olan Kur’an, bizzat kendisinin beyanlarından anlaşıldığına göre dünyadaki münasebetleri, yani yaşantıyı düzenlemektedir. Ama bizler Onu daha çok ölülerimize okumaktayız. Bunun sebebi ise Onu, özellikle ve ısrarla anlamadığımız bir dille okuyor olmamızdan ötürü ne dediğini anlamıyor olmamızdır. Bu beyandan bendenizin orijinal metin üzerinden Kur’an okumaya karşı olduğum asla anlaşılmamalıdır. Bilenler tabi ki bu şekliyle Kur’an’ı okumalıdır. Ama mutlaka onun ne dediğini de anlayarak okumalıdır. Aksi halde yapılan iş tamamen Kur’an’ın içerdiği mesaja aykırılık arz eder. Ve böylece İlahî murada da ters düşülmüş olur. Keza hemen herkesin malumu olduğu üzere, Ey İnsan! Mealindeki Yâsin başlığını taşıyan Sure ölülere okunmaktadır. Lütfen merak edilip o surenin, muhtelif meal kitaplarındaki anlamlarına bir bakıldığında, oradaki ayetlerin tamamının dünya işleriyle ilgili olduğu; ölüm ve ölülerle ilgili hiçbir beyanın bulunmadığı anlaşılmış olacaktır. Buradan da anlaşılacağı üzere Hz.Kur’an’ın salikleri (bağlıları) olan bizler bu İlahî mesajdan bihaber yaşamaktayız. Ve dahi bunun içindir ki her gün akla hayale gelmez eylemler icra etmekteyiz.   Başta erkek eşlerin hanımlarını katletmekten tutunuz da birbirimizi envai şekilde aldatıp dolandırmakta olduğumuzun haddi hesabı yok gibidir.   Bu okuma işinin bilimsel yanını tespit edecek olursak şöyle bir sonucun ortaya çıktığını görürüz: a) Tilavet: Lafızları yani Kur’an’daki sözleri birbiri ardına dizerek okumak. b) Kıraat: Anlamaya çalışarak okumak.(Bkz. İslamoğlu, s.866). Anlaşılan o ki Kur’an’ın ne dediğini anlayacak kadar Arapça bilmeyenlerin, Kur’an’ı orijinal diliyle okuması tilavet olmaktadır. Bunun, okuyucuya, Kur’an’ı anlayarak okuma anlamında hiçbir faydası yoktur. Hâlbuki anlayarak okuma, bizzat Kur’an’ın emridir. Kıraat ise sözün başından beri söylemeye çalıştığımız şeklidir ki, bu maalesef pek dikkate alınmamaktadır. Bu nedenle biz Müslümanların başı bir türlü beladan kurtulmamaktadır. Şayet böyle devam edilecek olursa başı beladan kurtarmak pek mümküne benzememektedir. Şimdi bu söylediklerimizi doğrular mahiyette bazı ayetleri künyeleri ile birlikte vermek suretiyle sözü tamamlamaya çalışacağız: “Yazıklar olsun yolsuzluk yapanlara! Kendileri başkalarından alacakları zaman noksansız isterler; ama başkaları için ölçüp tarttıkları zaman hak yerler. Onlar sanmazlar mı ki tekrar diriltilecekler ve dehşetli bir günde hesaba çekilecekler.” ( Mutaffifin suresi,1-5.ayetler). “…Kâfirlerin entrikası asla hedefine ulaşamayacaktır.” (Mü’min,25). “ Bu dünya hayatı sadece kısa vadeli bir hazdır. Bir de öteki (hayat)var. Kalıcı diyar işte orasıdır.” (Mü’min, 39).  “Neticede görenle görmeyen bir olmaz”. (Mü’min, 58).  “ Ve Rabbiniz şöyle buyurur. Bana dua edin ki ben de kabul edeyim! Bana kulluk yapmayı kendisine yedirmeyenler rezil rüsva olarak cehenneme girecekler” (Mü’min, 60). Açıklama: Cehennem: Dipsiz kuyu, uçurum. (İslamoğlu, s.1241). “…Allah yalanı tabiat haline getiren hiçbir nankörü asla doğru yola yöneltmez.” Zümer,3).  “ O sizi annelerinizin karınlarında üç kat karanlığın göbeğinde birbirini izleyen yaratma aşamalarından geçirerek halk etmektedir.” (Zümer, 6). Açıklama: Embriyolojik açıdan “üç kat karanlık” rahim içinde olup, cenini saran ve amniyon, korıyon, decidua denilen üç koruyucu zarı ifade eder. (İslamoğlu, s, 913). “… Deki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?  Ne var ki sadece akleden kalbe sahip olanlar bunu kavrayabilir”. (Zümer, 9).     “ Yine deki, Bu, muazzam bir haberdir. Sizse Ondan yüz çeviriyorsunuz”. (Sad, 67,68). “ Ne ki bu (vahiy), bütün âlemler için serapa bir uyarıdır. Ama Onun verdiği haberin (gerçek olduğunu) bir zaman sonra mutlaka öğreneceksiniz”. (Sad, 67, 68). “… O kuluna şah damarından daha yakındır”. Sebe, 50).  Açıklama: Buna rağmen kendisine kurtarıcı anlamında şeyh vs. arayanlara ithaf olunur.   “…Unutmayın ki Allah, kendini beğenmiş küstahları sevmez.” (Nisa, 36) “… Bir de anne babaya iyilik etmeyi… Eğer onlardan biri ya da ikisi senin yanındayken yaşlanırsa, sakın onlara “Üf” bile deme ve onları azarlama! Aksine onlara gönül okşayıcı şeyler söyle. Dahası, o ikisine alçak gönüllü davranarak merhametle kol kanat ger ve deki: ‘Rabbim! O ikisi beni küçüklüğümde sevgiyle görüp gözettikleri gibi, sen de onları merhametinle kolla”. (İsra, 23,24).  “ Siz ey iman edenler! Kendinize ait olmayan evlere, sahiplerinden izin almadan ve selam vermeden girmeyiniz. Düşünecek olursanız sizin yararınıza olan da budur. Buna rağmen eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Dahası eğer size “dönün” denilirse, siz de hemen dönün. Bu davranış sizin için daha nezihtir. Zira Allah yaptığınız her şeyi bilmektedir.” (Nur,27,28).  Açıklama: Bu beyan, en eski tabiriyle adabı muaşeretin ta kendisi değil midir? “ Siz ey iman edenler! Meşru bir biçimde sahip olduğunuz kimseler ve içinizden ergenlik çağına ulaşmış olanlar dahi, günün şu üç vaktinde yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkarıp istirahata çekildiğiniz vakit ve yatsı namazından sonra. Bu üç vakit sizin için mahremiyet vakitleridir. Bu vakitler dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda, sizler için de onlar için de her hangi bir beis yoktur.” ( Nur,58). Açıklama: İşte, başka bir adabı muaşeret ilkesi.   “Hem iki denizi birbirine salan, hem de biri tatlı-susuzluğu giderici ve diğeri tuzlu-acı olduğu halde bu ikisi arasına karışmalarını önleyici ve görünmez bir perde ve aşılmaz bir engel koyan yine O’dur”. (Furkan, 53). Açıklama: Bu mucizeyi, kalipso isimli araştırma gemisiyle tespit eden ünlü Fransız araştırmacı kaptan Kusto bu sayede Müslüman olmuştu. “ Ölçüp biçerken ölçüyü tam tutun. Hak yiyenlerden olmayın. Ve doğruluktan şaşmayan bir terazi ile tartın. İnsanları hakları olan şeylerden mahrum bırakmayın ve kötülüğü yaygınlaştırarak yeryüzünde ahlakî çürümeye meydan vermeyin”. (Şuara,181). “ İşte orada-bir de-âhiret yurdu var. Biz orayı, yeryüzünde büyüklük taslamayan ve fesat çıkarmak istemeyen kimselere tahsis ederiz. Zira mutlu son sorumlu davrananların olacaktır”. (Kasas,83). “ Yine yeri göğü yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun mucizevî işaretlerinden biridir. Şüphesiz bunda farklılığın değerini bilenler için mutlaka alınacak dersler vardır”. “ (Rum, 22). “ Kim kendini geliştirip arındırırsa, o kesinlikle ebedi mutluluğa ulaşacaktır. Kim de kendini geliştirmeyip (içindeki iyilik tohumunu çürütürse) o kesinlikle kaybedecektir”. (Şems, 9,10). Son Söz: Bilindiği üzere 6000 küsur ayeti içinde barındıran Kur’an’dan ancak bunları örnekleyebildik. Hiç şüphesiz insan hayatını baştan aşağı tanzim eden daha nice ayetler mevcuttur. Yukarıda da vurgulandığı üzere, Kur’an her bir beyanıyla tas tamam dünya hayatına hitap etmektedir. Bunun böyle bilinerek buna göre tavır alınması gerekten öte bir zorunluluk olsa gerek. Ama genel olarak insanımız şu veya bu saikla maalesef Kur’an’ın bu nimetinden yoksun kalmıştır ve dahi kalmaktadır. Dileriz bu yolda emek ve çaba harcansın.    Kaynakça: Mustafa, İslamoğlu, Hayat Kitabı KUR’AN, Gerekçeli Meal-Tefsir. Düşün Yayıncılık, Yayın No: 65. 12. Baskı, Haziran, 2011.
Ekleme Tarihi: 31 Mayıs 2016 - Salı
Dr. Hasan YAĞAR

Dr.Hasan YAĞAR- KUR’AN VE OKUYUCULARI

Bilindiği üzere 06.06.2016 günü, Kur’an’ın nazil olduğu Ramazan ayına giriyoruz. Bu ay içinde bulunan Kadir gecesinde, biz muhataplarına indirildiği ayetle sabit olan Kur’an, bizzat kendisinin beyanlarından anlaşıldığına göre dünyadaki münasebetleri, yani yaşantıyı düzenlemektedir. Ama bizler Onu daha çok ölülerimize okumaktayız. Bunun sebebi ise Onu, özellikle ve ısrarla anlamadığımız bir dille okuyor olmamızdan ötürü ne dediğini anlamıyor olmamızdır. Bu beyandan bendenizin orijinal metin üzerinden Kur’an okumaya karşı olduğum asla anlaşılmamalıdır. Bilenler tabi ki bu şekliyle Kur’an’ı okumalıdır. Ama mutlaka onun ne dediğini de anlayarak okumalıdır. Aksi halde yapılan iş tamamen Kur’an’ın içerdiği mesaja aykırılık arz eder. Ve böylece İlahî murada da ters düşülmüş olur.
Keza hemen herkesin malumu olduğu üzere, Ey İnsan! Mealindeki Yâsin başlığını taşıyan Sure ölülere okunmaktadır. Lütfen merak edilip o surenin, muhtelif meal kitaplarındaki anlamlarına bir bakıldığında, oradaki ayetlerin tamamının dünya işleriyle ilgili olduğu; ölüm ve ölülerle ilgili hiçbir beyanın bulunmadığı anlaşılmış olacaktır. Buradan da anlaşılacağı üzere Hz.Kur’an’ın salikleri (bağlıları) olan bizler bu İlahî mesajdan bihaber yaşamaktayız. Ve dahi bunun içindir ki her gün akla hayale gelmez eylemler icra etmekteyiz.  
Başta erkek eşlerin hanımlarını katletmekten tutunuz da birbirimizi envai şekilde aldatıp dolandırmakta olduğumuzun haddi hesabı yok gibidir.  
Bu okuma işinin bilimsel yanını tespit edecek olursak şöyle bir sonucun ortaya çıktığını görürüz: a) Tilavet: Lafızları yani Kur’an’daki sözleri birbiri ardına dizerek okumak. b) Kıraat: Anlamaya çalışarak okumak.(Bkz. İslamoğlu, s.866). Anlaşılan o ki Kur’an’ın ne dediğini anlayacak kadar Arapça bilmeyenlerin, Kur’an’ı orijinal diliyle okuması tilavet olmaktadır. Bunun, okuyucuya, Kur’an’ı anlayarak okuma anlamında hiçbir faydası yoktur. Hâlbuki anlayarak okuma, bizzat Kur’an’ın emridir. Kıraat ise sözün başından beri söylemeye çalıştığımız şeklidir ki, bu maalesef pek dikkate alınmamaktadır. Bu nedenle biz Müslümanların başı bir türlü beladan kurtulmamaktadır. Şayet böyle devam edilecek olursa başı beladan kurtarmak pek mümküne benzememektedir.
Şimdi bu söylediklerimizi doğrular mahiyette bazı ayetleri künyeleri ile birlikte vermek suretiyle sözü tamamlamaya çalışacağız:
“Yazıklar olsun yolsuzluk yapanlara! Kendileri başkalarından alacakları zaman noksansız isterler; ama başkaları için ölçüp tarttıkları zaman hak yerler. Onlar sanmazlar mı ki tekrar diriltilecekler ve dehşetli bir günde hesaba çekilecekler.” ( Mutaffifin suresi,1-5.ayetler).
“…Kâfirlerin entrikası asla hedefine ulaşamayacaktır.” (Mü’min,25).
“ Bu dünya hayatı sadece kısa vadeli bir hazdır. Bir de öteki (hayat)var. Kalıcı diyar işte orasıdır.” (Mü’min, 39). 
“Neticede görenle görmeyen bir olmaz”. (Mü’min, 58). 
“ Ve Rabbiniz şöyle buyurur. Bana dua edin ki ben de kabul edeyim! Bana kulluk yapmayı kendisine yedirmeyenler rezil rüsva olarak cehenneme girecekler” (Mü’min, 60). Açıklama: Cehennem: Dipsiz kuyu, uçurum. (İslamoğlu, s.1241).
“…Allah yalanı tabiat haline getiren hiçbir nankörü asla doğru yola yöneltmez.” Zümer,3). 
“ O sizi annelerinizin karınlarında üç kat karanlığın göbeğinde birbirini izleyen yaratma aşamalarından geçirerek halk etmektedir.” (Zümer, 6). Açıklama: Embriyolojik açıdan “üç kat karanlık” rahim içinde olup, cenini saran ve amniyon, korıyon, decidua denilen üç koruyucu zarı ifade eder. (İslamoğlu, s, 913).
“… Deki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?  Ne var ki sadece akleden kalbe sahip olanlar bunu kavrayabilir”. (Zümer, 9).
    “ Yine deki, Bu, muazzam bir haberdir. Sizse Ondan yüz çeviriyorsunuz”. (Sad, 67,68).
“ Ne ki bu (vahiy), bütün âlemler için serapa bir uyarıdır. Ama Onun verdiği haberin (gerçek olduğunu) bir zaman sonra mutlaka öğreneceksiniz”. (Sad, 67, 68).
“… O kuluna şah damarından daha yakındır”. Sebe, 50). 
Açıklama: Buna rağmen kendisine kurtarıcı anlamında şeyh vs. arayanlara ithaf olunur.
  “…Unutmayın ki Allah, kendini beğenmiş küstahları sevmez.” (Nisa, 36)
“… Bir de anne babaya iyilik etmeyi… Eğer onlardan biri ya da ikisi senin yanındayken yaşlanırsa, sakın onlara “Üf” bile deme ve onları azarlama! Aksine onlara gönül okşayıcı şeyler söyle. Dahası, o ikisine alçak gönüllü davranarak merhametle kol kanat ger ve deki: ‘Rabbim! O ikisi beni küçüklüğümde sevgiyle görüp gözettikleri gibi, sen de onları merhametinle kolla”. (İsra, 23,24). 
“ Siz ey iman edenler! Kendinize ait olmayan evlere, sahiplerinden izin almadan ve selam vermeden girmeyiniz. Düşünecek olursanız sizin yararınıza olan da budur. Buna rağmen eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Dahası eğer size “dönün” denilirse, siz de hemen dönün. Bu davranış sizin için daha nezihtir. Zira Allah yaptığınız her şeyi bilmektedir.” (Nur,27,28). 
Açıklama: Bu beyan, en eski tabiriyle adabı muaşeretin ta kendisi değil midir?
“ Siz ey iman edenler! Meşru bir biçimde sahip olduğunuz kimseler ve içinizden ergenlik çağına ulaşmış olanlar dahi, günün şu üç vaktinde yanınıza girmeden önce sizden izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkarıp istirahata çekildiğiniz vakit ve yatsı namazından sonra. Bu üç vakit sizin için mahremiyet vakitleridir. Bu vakitler dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda, sizler için de onlar için de her hangi bir beis yoktur.” ( Nur,58). Açıklama: İşte, başka bir adabı muaşeret ilkesi.  
“Hem iki denizi birbirine salan, hem de biri tatlı-susuzluğu giderici ve diğeri tuzlu-acı olduğu halde bu ikisi arasına karışmalarını önleyici ve görünmez bir perde ve aşılmaz bir engel koyan yine O’dur”. (Furkan, 53). Açıklama: Bu mucizeyi, kalipso isimli araştırma gemisiyle tespit eden ünlü Fransız araştırmacı kaptan Kusto bu sayede Müslüman olmuştu.
“ Ölçüp biçerken ölçüyü tam tutun. Hak yiyenlerden olmayın. Ve doğruluktan şaşmayan bir terazi ile tartın. İnsanları hakları olan şeylerden mahrum bırakmayın ve kötülüğü yaygınlaştırarak yeryüzünde ahlakî çürümeye meydan vermeyin”. (Şuara,181).
“ İşte orada-bir de-âhiret yurdu var. Biz orayı, yeryüzünde büyüklük taslamayan ve fesat çıkarmak istemeyen kimselere tahsis ederiz. Zira mutlu son sorumlu davrananların olacaktır”. (Kasas,83).
“ Yine yeri göğü yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun mucizevî işaretlerinden biridir. Şüphesiz bunda farklılığın değerini bilenler için mutlaka alınacak dersler vardır”. “ (Rum, 22).
“ Kim kendini geliştirip arındırırsa, o kesinlikle ebedi mutluluğa ulaşacaktır. Kim de kendini geliştirmeyip (içindeki iyilik tohumunu çürütürse) o kesinlikle kaybedecektir”. (Şems, 9,10).
Son Söz: Bilindiği üzere 6000 küsur ayeti içinde barındıran Kur’an’dan ancak bunları örnekleyebildik. Hiç şüphesiz insan hayatını baştan aşağı tanzim eden daha nice ayetler mevcuttur. Yukarıda da vurgulandığı üzere, Kur’an her bir beyanıyla tas tamam dünya hayatına hitap etmektedir. Bunun böyle bilinerek buna göre tavır alınması gerekten öte bir zorunluluk olsa gerek. Ama genel olarak insanımız şu veya bu saikla maalesef Kur’an’ın bu nimetinden yoksun kalmıştır ve dahi kalmaktadır. Dileriz bu yolda emek ve çaba harcansın. 
 
Kaynakça: Mustafa, İslamoğlu, Hayat Kitabı KUR’AN, Gerekçeli Meal-Tefsir. Düşün Yayıncılık, Yayın No: 65. 12. Baskı, Haziran, 2011.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.