Çanakkale Haber

Dr. Hasan YAĞAR
Köşe Yazarı
Dr. Hasan YAĞAR
 

DÜŞMAN YİNE YOLLARI KESMEK SEVDASINDA

Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın, ABD’nin Newyork kentinde, yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantının hemen akabinde Moody’s Coorporatin, Türkçesiyle Moody’s Şirketi/Kurumu denilen bir Batılı şirket, derhal Türkiye’nin kredi notunu düşürdü ve güzelim Türkiye’yi yatırım yapılamaz bir devlet olarak dünya yatırımcılarına lanse etti. Kısacası ekonomik bir darbe yapmaya teşebbüs etti. Ancak yaptı yapmasına da, dediği yani yapmak istediği pek tutmadı. Gerek döviz yükselmelerinde ve gerekse borsa düşüşlerinde cuz’i olarak nitelenebilecek oynamalar oldu. Bu sonuç herhalde değil, mutlak surette bu düşman kurumu sükûtu hayale uğratmıştır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğunun aynı Batılılar tarafından Tarihe tevdii ve Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Harbini kazanıp maşalarını denize döktüğünden beri Türkiye Cumhuriyeti Devletini hem içerden hem dışarıdan oyunlar tertipleyerek yıkmak emelindeler. Cephede yapamadıklarını desise ve entrikalarla yapmak sevdasına düşmüş durumdalar. Bilindiği üzere Batılı dostlarımız (!?) I. ve II. Dünya Savaşlarından aldıkları derslerden sonra cephelerde pek başarılı olamadıklarını ve olamayacaklarını anladıktan sonra adına Birleşmiş Milletler denen ne idüğü pek belli olmayan bir teşkilat kurdular. Güya uluslar arası problemleri halletsin gayesi ile kurulan bu teşkilatın ne denli oyalamalar yaptığı cümlenin malumudur. Sıkça dile getirilişine tanık olduğumuz üzere bu teşkilatın “BEŞİBİRYERDE”lerinin hegemonyası ise dillere destan olmuş bulunmaktadır. Şimdi buradan da anlıyoruz ki Batılı dostlarımızın(!?) her bir hamlesi bir hileye dayanmaktadır. Şimdi bakınız bu meşum Moody’s ile birleikte bir de adına Standart&Poors ve Fitche Groop denilen iki kurum daha var. Diğer ikisi konusunda pek araştırma yapmadım ama bu melanet Moody’s Şirketi 28 ülkede 6.400 çalışanı ile yer kürede arzı endam etmektedir. Kuruluş amacını da: a) Kredi derecelendirmesi yapmak b) Ekonomik araştırmalar yapmak c) Analizler yapmak şeklinde lanse etmektedir. Tabiidir ki bunların her birinde siyasi kokular mutlak surette vardır, var olmuştur bundan sonra da var olacaktır. Zira bu ve emsali olan diğer her iki şirketin de maalesef GBT’si bu doğrultuda sabıka doludur. İşte tüm bu oluşum ve onların gündeme getirdiği her bir olgu konusunda bizlerin mutlak surette uyanık olmamız gerekir. Kısacası Batılı dendiği zaman akıllara derhal ŞEYTAN ve şeytanın dahi aklına gelmeyen İBLİSLİKLER gelmelidir. Bu, onların adeta genetiği mesabesinde bir nitelikleridir. Güzelim Türkiye’nin etrafını ateş çemberine çevirenler bunlar değiller mi? Irak’ı, Suriye’yi, Mısır’ı, Libya’yı ve daha nice devletleri başsız bırakmak pahasına halkını demokrasi ile müjdeleyenler (!?) bunlar değil midir? Daha düne kadar devleti ile barışık olup asla ayrı gayrı yapmayan ve dahi yekdiğerinden kız alıp verenlerden birisi olan Kürt vatandaşlarımızı şu veya bu saikla devletine isyan ettirme hilekârlığında olanlar bunlar değil midir? Bu konuda ısrar ve iştiyakla diyoruz ki a bire hilebazlar şayet Kürtleri bu derece seviyorsanız onların yaşadıkları beldelere fabrikalar ve dahi iş yerleri kurmaya destek verseniz olmaz mı? Olmaz. Zira onların derdi Kürtler değil. Onların derdi bulunduğumuz bölgeyi kendileri için at oynatma yeri yaratmada kendilerine ayak bağı olarak sadece Türkiye’yi görüyorlar da ondan. Ne hazindir ki onlar ilim, yani fen ile meşgul iken bizler safsata ile meşgul olduk. Onlar o sayede her türlü teknik cihaz ve teçhizat üretirken, bizler de dedikodu ile meşgul olduk.”İlim Çin’de dahi olsa onu öğrenmeye çalışın” ve dahi “ İlim Müslüman herkesin yitiğidir onu arayıp bulsun” bir de “Ben öyle bir ümmete dargınım ki çağdaşlarının gerisinde kalmıştır” diyen bir Peygamber’in ümmeti olan bizler; kendi peygamberlerine İlah diyen esas safsatacıların oyuncağı olduk. İşte bunun içindir ki silahlar onların, cesetler bizlerin olmaktadır. Bu asla tesadüf değildir. İşte ilimde bu denli geri kalmışlığın hazin bir neticesi olarak bizler dostumuzu düşmanımızdan seçmek zorunda kaldık. Onların bu sıralarda Türkiye için ciddi manada ve her yönden taarruza geçmelerinin nedeni ise Türkiye insanının ayılıp kendisine gelmiş olarak her manada atılım yapmaya aday olduğunu göstermeye çalışmasıdır. Türkiye’nin gündeme getirdiği bazı büyük projeler onları ciddi manada ürkütmektedir. Haklılar. Zira Viyana önlerine kadar gelmiş olan nal seslerini unutmak kolay olmasa gerek. Bu aziz dostlarımızın (!?) her türlü desteği verdiği hainler yine 10 gencimizi şehit ettiler. Rahmet-i Rahman’ın kucağına uçmuş bulunan ve hayatının baharında bu fani dünyadan koparılarak ebediyete uçmalarına sebep olan o melunları lanetliyor ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Makamları cennet arkadaşları Hz.Muhammed Mustafa olsun. Onların Rableri katındaki eşsiz benzersiz makam ve mekânlarını Hz.Kur’an müjdelemektedir. İstiklal Savaşında olduğu gibi bu şer güruhu, yine bu aziz milletin yolunu kesmeye çalışmaktadır. Ama beyhude. O gün çarık potine; kağnı kamyona; iman da hırsa galip geldi. Bugün artık bu aziz millet çağdaşları bulunan birçok milletin önünde seyrü sefer etmektedir. Yolumuzu yokuşa sarmak isteyenler beyhude uğraşlarının tanığı bizzat kendileri olacaktır. Bunu, bizden fazla ömre aday olanlar pekâlâ görebileceklerdir. Dileriz bizim gibi merdivenin 73’üncü basamağında olanlar da bu mutlu günü görmüş olsunlar. İstiklal Marşımızda da dile getirildiği üzere bu günler belki yarından da yakındır. Kim Bilir. Her hilebazın bir hesabı var ise de, hiç kimsenin aklının ermediği Yüce Yaratıcı’nın da bir hesabı mutlaka vardır. Ehli Salibin korkulu rüyası olan bu necip millete O mutlaka destek verecektir. O ki Hz. Yusuf’u kuyudan çıkarıp Mısır’a sultan kılmış, O ki bir yetimden, kovulduğu şehre fatih yapan odur, biz inanıyoruz ki O bu millete mutlaka destek verecektir. Bu hissiyatımız dileriz hoş karşılanır. Zira düşmanımız Bedir’de, Uhud’da ve Hendek’teki düşmanlardan daha da maddi güce sahiptir. Diğer taraftan, temeli akil ve izan olan dinini bırakıp hurafe ile meşgul olanımız pek çoktur. Onların aklını başlarına devşirmeleri ise pek kolay gözükmemektedir. Bir devletin temel öğesi ise, malum olduğu üzere insan/beşer faktörüdür. Yani bir devletin maddi manevi olarak güç kazanması bu faktörün kalitesine bağlıdır. Esasen bu husus dinimizin anayasasının da öngördüğü bir koşuldur. Kemiyete değil kaliteye değer verilmektedir. Oysa dinimizin birçok bağlısı bundan maalesef bihaberdir. Kanaatimizce uyanışın başlama noktası burasıdır. Unutmayalım ki Batılı dostlarımız bu öğeye önem atfetmiş durumdalar. Bu söylemden dolayı dileriz birileri, şiddetle nefret ettiğim ve artık tarihte kalmış şeriatçılıkla bizi itham etmez. O başka bir şey, bendenizin söylediği daha başka bir şey. Cümle âlem bilir ki din, insanoğlunun hiçbir zaman ayrı düşmek istemediği bir faktördür. Kaldı ki bizim dinimiz, merhum Atatürk’ün de beyan ettiği gibi akla ve mantığa en uygun bir dindir. Zaten öyle olduğu için en son din olmuştur. Bu itibarla dinimizin anayasası olan Kur’an 100’den fazla yerinde aklı önermektedir. İşte biz de bundan dolayı bu güzergâhtan bahsetmekteyiz. Akıl ise Yüce Yaratıcının yarattıkları içerisinde sadece insanoğluna bahşetmiştir. Her defasında vurguladığımız üzere, Yüce Yaratıcı, aklını kullanmayanlar üzerine pislik/RİCS boca edeceğini beyan etmektedir. İşte bizler anlaşılmadık bir dille Kitabımızı okuduğumuz için tüm bunlardan bihaber bulunmaktayız. Dileriz bir an önce bu yola gireriz. Amacımız asla ve asla din propagandası yapmak değil. Safsata ve hurafeden kurtulmanın yolunun bu yol olduğunu naçizane olarak arz etmeye çalışmaktayım. Yegâne yolun akıl yolu olduğunu vurgulamak emelindeyim. Başka hiçbir gayemiz yok ve olamaz da. Düşmanımızın yolumuzu kesmek istemesini defetme yolu, mutlak surette aklımızı kullanmaktan geçer. Gerisi lafı güzaf olsa gerek. O ki onlar vakti zamanında aklını kullanmayı; bizim, yani İslamî kaynakları Haçlı Seferleri ile birlikte memleketlerine götürerek onlardan esinlenip Yeniden Doğuşu (Rönesans/Rennetre Fr.) öğrendiler. Biz de aslımıza dönerek aklımızı yeniden keşfederek düşmanın yolumuzu kesmek emelini bozacağız. Dileriz o günler “Yarından da yakın olsun”. Aklıselim her vatandaşımıza selam olsun.      
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2016 - Salı
Dr. Hasan YAĞAR

DÜŞMAN YİNE YOLLARI KESMEK SEVDASINDA

Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın, ABD’nin Newyork kentinde, yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantının hemen akabinde Moody’s Coorporatin, Türkçesiyle Moody’s Şirketi/Kurumu denilen bir Batılı şirket, derhal Türkiye’nin kredi notunu düşürdü ve güzelim Türkiye’yi yatırım yapılamaz bir devlet olarak dünya yatırımcılarına lanse etti. Kısacası ekonomik bir darbe yapmaya teşebbüs etti. Ancak yaptı yapmasına da, dediği yani yapmak istediği pek tutmadı. Gerek döviz yükselmelerinde ve gerekse borsa düşüşlerinde cuz’i olarak nitelenebilecek oynamalar oldu. Bu sonuç herhalde değil, mutlak surette bu düşman kurumu sükûtu hayale uğratmıştır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğunun aynı Batılılar tarafından Tarihe tevdii ve Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Harbini kazanıp maşalarını denize döktüğünden beri Türkiye Cumhuriyeti Devletini hem içerden hem dışarıdan oyunlar tertipleyerek yıkmak emelindeler. Cephede yapamadıklarını desise ve entrikalarla yapmak sevdasına düşmüş durumdalar.

Bilindiği üzere Batılı dostlarımız (!?) I. ve II. Dünya Savaşlarından aldıkları derslerden sonra cephelerde pek başarılı olamadıklarını ve olamayacaklarını anladıktan sonra adına Birleşmiş Milletler denen ne idüğü pek belli olmayan bir teşkilat kurdular. Güya uluslar arası problemleri halletsin gayesi ile kurulan bu teşkilatın ne denli oyalamalar yaptığı cümlenin malumudur. Sıkça dile getirilişine tanık olduğumuz üzere bu teşkilatın “BEŞİBİRYERDE”lerinin hegemonyası ise dillere destan olmuş bulunmaktadır. Şimdi buradan da anlıyoruz ki Batılı dostlarımızın(!?) her bir hamlesi bir hileye dayanmaktadır.

Şimdi bakınız bu meşum Moody’s ile birleikte bir de adına Standart&Poors ve Fitche Groop denilen iki kurum daha var. Diğer ikisi konusunda pek araştırma yapmadım ama bu melanet Moody’s Şirketi 28 ülkede 6.400 çalışanı ile yer kürede arzı endam etmektedir. Kuruluş amacını da: a) Kredi derecelendirmesi yapmak b) Ekonomik araştırmalar yapmak c) Analizler yapmak şeklinde lanse etmektedir. Tabiidir ki bunların her birinde siyasi kokular mutlak surette vardır, var olmuştur bundan sonra da var olacaktır. Zira bu ve emsali olan diğer her iki şirketin de maalesef GBT’si bu doğrultuda sabıka doludur.

İşte tüm bu oluşum ve onların gündeme getirdiği her bir olgu konusunda bizlerin mutlak surette uyanık olmamız gerekir. Kısacası Batılı dendiği zaman akıllara derhal ŞEYTAN ve şeytanın dahi aklına gelmeyen İBLİSLİKLER gelmelidir. Bu, onların adeta genetiği mesabesinde bir nitelikleridir.

Güzelim Türkiye’nin etrafını ateş çemberine çevirenler bunlar değiller mi? Irak’ı, Suriye’yi, Mısır’ı, Libya’yı ve daha nice devletleri başsız bırakmak pahasına halkını demokrasi ile müjdeleyenler (!?) bunlar değil midir? Daha düne kadar devleti ile barışık olup asla ayrı gayrı yapmayan ve dahi yekdiğerinden kız alıp verenlerden birisi olan Kürt vatandaşlarımızı şu veya bu saikla devletine isyan ettirme hilekârlığında olanlar bunlar değil midir? Bu konuda ısrar ve iştiyakla diyoruz ki a bire hilebazlar şayet Kürtleri bu derece seviyorsanız onların yaşadıkları beldelere fabrikalar ve dahi iş yerleri kurmaya destek verseniz olmaz mı? Olmaz. Zira onların derdi Kürtler değil. Onların derdi bulunduğumuz bölgeyi kendileri için at oynatma yeri yaratmada kendilerine ayak bağı olarak sadece Türkiye’yi görüyorlar da ondan.

Ne hazindir ki onlar ilim, yani fen ile meşgul iken bizler safsata ile meşgul olduk. Onlar o sayede her türlü teknik cihaz ve teçhizat üretirken, bizler de dedikodu ile meşgul olduk.”İlim Çin’de dahi olsa onu öğrenmeye çalışın” ve dahi “ İlim Müslüman herkesin yitiğidir onu arayıp bulsun” bir de “Ben öyle bir ümmete dargınım ki çağdaşlarının gerisinde kalmıştır” diyen bir Peygamber’in ümmeti olan bizler; kendi peygamberlerine İlah diyen esas safsatacıların oyuncağı olduk. İşte bunun içindir ki silahlar onların, cesetler bizlerin olmaktadır. Bu asla tesadüf değildir.

İşte ilimde bu denli geri kalmışlığın hazin bir neticesi olarak bizler dostumuzu düşmanımızdan seçmek zorunda kaldık. Onların bu sıralarda Türkiye için ciddi manada ve her yönden taarruza geçmelerinin nedeni ise Türkiye insanının ayılıp kendisine gelmiş olarak her manada atılım yapmaya aday olduğunu göstermeye çalışmasıdır. Türkiye’nin gündeme getirdiği bazı büyük projeler onları ciddi manada ürkütmektedir. Haklılar. Zira Viyana önlerine kadar gelmiş olan nal seslerini unutmak kolay olmasa gerek.

Bu aziz dostlarımızın (!?) her türlü desteği verdiği hainler yine 10 gencimizi şehit ettiler. Rahmet-i Rahman’ın kucağına uçmuş bulunan ve hayatının baharında bu fani dünyadan koparılarak ebediyete uçmalarına sebep olan o melunları lanetliyor ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Makamları cennet arkadaşları Hz.Muhammed Mustafa olsun. Onların Rableri katındaki eşsiz benzersiz makam ve mekânlarını Hz.Kur’an müjdelemektedir.

İstiklal Savaşında olduğu gibi bu şer güruhu, yine bu aziz milletin yolunu kesmeye çalışmaktadır. Ama beyhude. O gün çarık potine; kağnı kamyona; iman da hırsa galip geldi. Bugün artık bu aziz millet çağdaşları bulunan birçok milletin önünde seyrü sefer etmektedir. Yolumuzu yokuşa sarmak isteyenler beyhude uğraşlarının tanığı bizzat kendileri olacaktır. Bunu, bizden fazla ömre aday olanlar pekâlâ görebileceklerdir. Dileriz bizim gibi merdivenin 73’üncü basamağında olanlar da bu mutlu günü görmüş olsunlar. İstiklal Marşımızda da dile getirildiği üzere bu günler belki yarından da yakındır. Kim Bilir. Her hilebazın bir hesabı var ise de, hiç kimsenin aklının ermediği Yüce Yaratıcı’nın da bir hesabı mutlaka vardır. Ehli Salibin korkulu rüyası olan bu necip millete O mutlaka destek verecektir. O ki Hz. Yusuf’u kuyudan çıkarıp Mısır’a sultan kılmış, O ki bir yetimden, kovulduğu şehre fatih yapan odur, biz inanıyoruz ki O bu millete mutlaka destek verecektir. Bu hissiyatımız dileriz hoş karşılanır. Zira düşmanımız Bedir’de, Uhud’da ve Hendek’teki düşmanlardan daha da maddi güce sahiptir. Diğer taraftan, temeli akil ve izan olan dinini bırakıp hurafe ile meşgul olanımız pek çoktur. Onların aklını başlarına devşirmeleri ise pek kolay gözükmemektedir. Bir devletin temel öğesi ise, malum olduğu üzere insan/beşer faktörüdür. Yani bir devletin maddi manevi olarak güç kazanması bu faktörün kalitesine bağlıdır. Esasen bu husus dinimizin anayasasının da öngördüğü bir koşuldur. Kemiyete değil kaliteye değer verilmektedir. Oysa dinimizin birçok bağlısı bundan maalesef bihaberdir. Kanaatimizce uyanışın başlama noktası burasıdır. Unutmayalım ki Batılı dostlarımız bu öğeye önem atfetmiş durumdalar. Bu söylemden dolayı dileriz birileri, şiddetle nefret ettiğim ve artık tarihte kalmış şeriatçılıkla bizi itham etmez. O başka bir şey, bendenizin söylediği daha başka bir şey. Cümle âlem bilir ki din, insanoğlunun hiçbir zaman ayrı düşmek istemediği bir faktördür. Kaldı ki bizim dinimiz, merhum Atatürk’ün de beyan ettiği gibi akla ve mantığa en uygun bir dindir. Zaten öyle olduğu için en son din olmuştur. Bu itibarla dinimizin anayasası olan Kur’an 100’den fazla yerinde aklı önermektedir. İşte biz de bundan dolayı bu güzergâhtan bahsetmekteyiz. Akıl ise Yüce Yaratıcının yarattıkları içerisinde sadece insanoğluna bahşetmiştir. Her defasında vurguladığımız üzere, Yüce Yaratıcı, aklını kullanmayanlar üzerine pislik/RİCS boca edeceğini beyan etmektedir. İşte bizler anlaşılmadık bir dille Kitabımızı okuduğumuz için tüm bunlardan bihaber bulunmaktayız. Dileriz bir an önce bu yola gireriz. Amacımız asla ve asla din propagandası yapmak değil. Safsata ve hurafeden kurtulmanın yolunun bu yol olduğunu naçizane olarak arz etmeye çalışmaktayım. Yegâne yolun akıl yolu olduğunu vurgulamak emelindeyim. Başka hiçbir gayemiz yok ve olamaz da.

Düşmanımızın yolumuzu kesmek istemesini defetme yolu, mutlak surette aklımızı kullanmaktan geçer. Gerisi lafı güzaf olsa gerek. O ki onlar vakti zamanında aklını kullanmayı; bizim, yani İslamî kaynakları Haçlı Seferleri ile birlikte memleketlerine götürerek onlardan esinlenip Yeniden Doğuşu (Rönesans/Rennetre Fr.) öğrendiler. Biz de aslımıza dönerek aklımızı yeniden keşfederek düşmanın yolumuzu kesmek emelini bozacağız. Dileriz o günler “Yarından da yakın olsun”.

Aklıselim her vatandaşımıza selam olsun.


 


 


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.