Her bayramda olduğu gibi, geçtiğimiz Ramazan Bayramında da, tüm uyarılara rağmen altmışı aşkın insanımız hayata veda ederken, iki yüzü aşkın insanımız da yaralandı. Ve muhtemeldir ki bunlardan bazıları belki eski hayat konforları zedelenmiş olarak yaşamaya devam edeceklerdir.
Ben yaşta olanların bileceği üzere, eski adı “Ehliyet” olup yeni adı “Sürücü Belgesi” olan araç sürme izin belgesi; başlangıçtan beri, Polis+Karayolları Teşkilatı+Şoförler Cemiyeti mensuplarından oluşan üç kişilik bir heyet tarafından verilmekteydi. Bu heyetin başkanlığını da heyette bulunan rütbeli veya rütbesiz polis görevlisi temsil ediyordu. Hem ortalıkta dolaşan bazı şaibelerin defi, hem de bilimsel olması bakımından bu iş daha sonra Milli Eğitim Bakanlığına devredildi. İyi de oldu. Lakin bu konuda dağ fare doğurdu dense yeridir. Zira pek umulan sonuç elde edilmedi. Edilemedi ve dahi edilememektedir. Hiç şüphesiz bunun birçok sebebi vardır ve tartışılmaya da maruzdur. Burada her hangi bir kuruluşa bir şeyler atfetmek asla niyetimiz değildir. Ama konu fevkalade can acıtıcı bir durum arz etmektedir. Şayet şu bela nitelikli terör olmasa, hiç şüphesiz, üzerinde bulunduğumuz bu konu, gündemdeki ilk sırayı işgal edecektir.
Milli Eğitim Bakanlığını temsilen açılan dershaneler, örgün eğitim bazında bu işin üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. Naçizane kanaatimize göre bu pek yeterli olmamaktadır. Bu işin bir de yaygın eğitim yanı vardır ki bu, yasa hükmüne rağmen ihmal edilmektedir. Zira bu devir sırasında yaygın eğitimle ilgili olarak ve destek mahiyetinde olmak üzere 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’a bir hüküm eklenerek bir bakıma bu işin üstesinden gelmeye çalışıldı. Ama ne yazık ki fevkalade isabetli ve dahi o derece önemli olan bu hüküm her nedense uygulanmamaktadır.
Şimdi bu kanun hükmünü; 3201 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 125. Maddesine eklenmiş haliyle okuyucunun nazarı dikkatlerine sunmak istiyorum:
“Madde 125- (Ek:17.10.1996-4199/41 md) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonlar, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 4. Maddesinin birinci fıkrasının (p) bendi gereğince yapacakları haftalık eğitim programlarının en az 30 dakikasını trafik eğitimi ile ilgili programlara ayırmak ZORUNDADIRLAR. (Ek Cümle: 21/5/1997-4262/4 md.) Bu fıkra hükümlerine uymayan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonlar hakkında 13.4. 1994 tarih ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun hükümleri uygulanır”
İşte bakın bu asla yorum götürmeyen ve apaçık bir kanun hükmü. Ve elan da yürürlükte bulunmaktadır. Ama ne hikmetse uygulanmamaktadır.
Ama buna rağmen Evlendirme Programları ve benzerleri, revaç bulmuş bir vaziyette sür git devam etmektedir. Bu konu elbette bizi şu veya bu şekilde asla ilgilendirmemektedir. Madem halk arasında revaç bulmuştur, buna benim ve benim gibi sade her bir vatandaşın asla bir diyeceği olamaz. Ve dahi olmamalı da. Ancak hemen her gün can almaya devam eden trafik terörü, her halde Evlendirme programlarından daha az ihtiyaç ve önemde olmasa gerek.
Evlendirme Programları ve benzerleri bendenizi asla rahatsız etmiyor ve etmez de. Ancak emek verdiğim geçmişteki mesleki gözlemlerimin bana hatırlattığı o fevkalade elim durumların çağrıştırdığı zihinsel tespitlerime bu gün de tanık olmak bendenizi ciddi manada etkilemektedir. İşte bunun içindir ki, bu yazının başlığını böyle koyarak, yukarıdan beri söylediklerimi aklıselim insanımızın idrakine sunmada fayda olacağı düşüncesiyle bu satırlar karalanmıştır. Amacımız, bu ciddi konuya dikkat çekmekten öte bir şey değildir.
Ama lütfen bu yaklaşımımız işgüzarlık olarak kabul edilmesin. Cidden yazık oluyor. Çok kıymetli canlar bu sebeple terk-i hayat etmektedir. Ve bunların çoğu da başkalarının sorumsuzluk kokan davranışlarına kurban gitmektedir. Bendenize göre bu durum, ciddi bir
vebaldir. Bu vebalin Türkçesi kul hakkıdır. Bu işin yetkili ve sorumluları behemehâl ve en kısa zamanda bu işe el atmalıdır. Aksi halde bu vebalden kurtulmak, hiç mümkün olmasa gerek. Bilindiği üzere kul hakkından kurtulmak ise hiç mümkün değildir.
Yukarıdaki kanun hükmünü tesis edenlerin düşüncelerini de dikkate alarak, göze hitap etmenin, kulağa hitap etmekten daha etkili olduğu, sahanın uzmanlarınca da sıklıkla telkin edilen bir husus olduğuna göre, bu konuya münhasır TV programlarının bir an önce devreye sokulmasında ciddi fayda olduğunu düşünmekteyiz. Esasen bu kanun hükmü ilk zamanlarda güya uygulandı. Güya diyorum, zira bu tür programlar her kesin yatmakta olduğu saatler olan saat 24.00 ve sonrasına münhasır olarak uygulandı. Şimdilerde ise tamamen terk edildi. Demek ki kanun yapmak yetmiyor. Behemehâl onun uygulanması gerekir. Tabii olarak; tespit ve tensip, saha yetkili ve sorumlularının takdirine maruzdur.
Sayın Başkanımızın konu üzerindeki hassasiyeti cümlenin malumudur. Dileriz bu beyan kendilerine ulaşır da konudan haberdar olur. Ulaştığında ise mutlaka bu yasa hükmünü uygulatacağına inancım tamdır. Zira trafik konusunda yurt içinde ve yurt dışında ciddi emek sarf ederek uzmanlaşmış birçok insanımız, emeklisi ve elan çalışanı olarak atıl vaziyette beklemektedir. Bu insanlara müracaat edilmesi halinde bu konuda dikkate şayan ve dahi sadra şifa çok şeyin söyleneceğinden asla şüphem yoktur. O günlerin yakın olması yegâne temennimizdir.
Caydırıcılık bakımından Türk Ceza Kanununa da bazı ağırlaştırıcı hükümler kondu ama bunlar da derde deva olamadı. Demek oluyor ki mesele bu yolla halledilemiyor. O halde ve tüm bunlara ilave olarak mesele, insanımıza sorumluluk bilinci kazanmaya matuf olarak gündem bulmalıdır. Aksi halde bu gidiş ve gidişatla daha çok canlar feda edebiliriz.
Sözün sonunu, hayatını bu yolla kaybedenlere rahmet dileyerek bağlamak istiyorum. Çoğu kusursuz olarak başkalarının sorumsuz davranışları sebebiyle hayata veda eden tüm insanlarımıza Allah’tan rahmet ve geride kalanlarına da sabrı cemil niyaz ediyorum. Ruhları şad mekânları cennet olsun.
Aklıselim herkese selam ediyor ve kangren olmuş bu konuya maddi-manevi destek vermelerini temenni etmekteyim.