Çanakkale Haber

Hayrettin Geçkin
Köşe Yazarı
Hayrettin Geçkin
 

NEBİH NEFİLE

Bazı insanlara imrenirsiniz: Ondaki zekiliğe, çalışkanlığa, yeteneğe; onun insan yanına, birikimine, dostluğuna, sıcaklığına,  ilişki zenginliğine... Bu imrenme sağlıklıysa sizi varsıllaştırır ve ruhunuza iyi gelir. Kendinizi tanımanızın yolunu genişletir ve insan yanınızı artırır. Dahası kendinize götürür sizi. Ne istiyorsunuz! Kendinizi keşfetmenizde etkili olur bakarsınz.   Alman hezarfen; edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğabilimci Goethe, boşuna söylememiş, “İnsan kendini insanda tanır,” diye. İnsanın kendini tanıma süreçlerini asla kimse hafife almasın. Aslında insan  yarım! Her şeyi bildiğini sananların dışında herkes farkında bunun. Bu yarımlığı çevrenizde bulunan insanlar, okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz filimler, katıldığınız söyleşiler, işiniz, eşiniz kapatamaz her zaman. Diyeceğim; birisi, birileri olmadan tamamlanamazsınız.  Bazı insanları özellikle tanımanız gerekir bu yüzden.  Özellikli birilerini….Onların yaşam biçimleri, birikimleri, dünyayı anlama ve algılama yöntemleri, insan ilişkileri size yeni bir öz katar. Yaşama tutunmanız için halkalar sunar. Sağlamlaştırır, sıkılaştırır sizi.  Onlardan biriyle, birkaçıyla dostsanız hele…Bir dost bir dünyadır zaten! Nebih Nefile, anlatmaya çalıştığım  o özellikteki insanlardan biri.  İzmit’te yaşadığım sıralar adını Şair Ruhan Odabaş’tan duymuştum Nebih Nefile’nin. Hatay Defne’de yaşadığını; şiirle edebiyatla ve müzikle uğraştığını da ondan öğrenmiştim. Ha, gazetecilik de yaptığını bu arada...Aralarındaki dostluğun derinliğinden de haberdardım bir şekilde.  Yanılmıyorsam iki yıl önceydi aradı beni Nebih Nefile…Dostluğu başlatan telefon konuşmasıydı bu. Yazdığı gazetede kitaplarımı tanıtmak, şiir ve edebiyat üstüne düşüncelerimi okurlarına aktarmak istemişti. Öyle de yaptı.  Bir iki görüşme daha oldu aramızda. Birinde de sosyal medya özerinden beni konuklarıyla buluşturmuş, şiir  üzerine güzel bir söyleşi gerçekleşmişti. Bir gün televizyon karşısındayken ne göreyim: Görkemli Hatıralar programında Serhan Asker’in konuğu Nebih Nefile. Oğluyla beraber yaptıkları müzik, çalıp söyledikleri parçalar bir  güzeldi ki anlatamam. O sahne kulaklarımda, gözlerimin önünde hâlâ. 6 Şubat’ta, 10 ili kapsayan o büyük depremde binlerce, on binlerce insan gibi o da  bütün geçmişini kaybetti bir bakıma. Bereket üç katı zemine çakılan evlerinden eşi ve çocuklarıyla sağ çıktılar ve  yeniden yaşama tutunmaya çalışıyorlar şimdi. Nebih Nefile  yıkılan hayatlara, sönen ocaklara, toprak altında kalan hatıralara o korkunç olayı yaşayan biri olarak çok üzüldü kuşkusuz. Göçük altında kalan binlerce kitabı için de  çok üzüldü…  Sanatçı yüreği, zamanla iyileşmeyecek yaralar aldı Nebih Nefile’nin. Onun edebiyatın, sanatın iyileştirici gücüne yeniden sarılması ve üretimlere geçmesi çok değerli. Çok umut verici. Felaketin yaşandığı  kentlerin yeniden yaşanır hale gelmesi için de zorunlu ayrıca. Şair Ruhan Odabaş’ın ifadesiyle: “Zor olanı ama yakışanı yaptı ve bizleri şaşırtmadı Nebih Nefile.” Bir güzel tarafı daha var işin: Nebih Nefile aynı zamanda öğretmen. Öğrencilerinin karşısına geçip yaşamı savunmaya devam edecek okullar açıldığında da. Böyle bir insanın aramızda olması, bir direnç gülü gibi yaşamın içinde  yeniden açması kendi adıma benim duyarlıklarımı çiçeklendirdi çoktan. Dikenler arasında gülü sevmek gibi bazı şeyler. Dün  güzel mi güzel bir öykü kitabı geçmişti elime, onu  okuyordum… İzzet Akın Tütüncüler’in Başıbozuk Öyküler’i… Kitabın içinden beni büyüleyen Müzik Dükkanı adlı  öyküyü bitirmiş, bu öyküyü  herkesin okuması gerek diye düşünürken kapımın zili çalmıştı üst üste. “Kargo!”  Kargonun birini açtım içinde iki kitap: Güneş Hepimizin ve  Gecenin Resmi….İkisi de yeni baskı, ikisi de Nebih Nefile’nin şiir kitapları.  Diğer kargo da ise Eylül-Ekim sayısı Çini Kitap Dergisi’nin… İlk defa kendime bir sınır koydum okuma konusunda. Üçlü okuma yapacağım: İzzet Akın Tütüncüler’in öyküleri, Nebih Nefile’nin şiirleri, zaman zaman yazılarımın da yayımlandığı ve beğenerek takip ettiğim ÇiniKitap Edebiyat ve Sanat Dergisi…Bunları tamamen okuyup bitirmeden bu kez yeni bir kitaba başlamayacağım.   Nebih Nefile…Şiir adam, şarkı adam…Benim güzel dostum…Direnç Gülü olmak çok yakıştı sana. Henüz yan yana gelmemiş olsak da;  yaşanır kentler, adil, demokratik ülkeler ve barış içinde bir yeryüzü özlemi taşıyan yüreklerimiz birlikte atıyor. İyi kalpli şiirler, iyi kalpli öyküler ve duyarlıklarımızı güzelleyen şarkılar, türküler buluşturuyor zaten bizi.   Hayrettin Geçkin
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2023 - Çarşamba
Hayrettin Geçkin

NEBİH NEFİLE

Bazı insanlara imrenirsiniz: Ondaki zekiliğe, çalışkanlığa, yeteneğe; onun insan yanına, birikimine, dostluğuna, sıcaklığına,  ilişki zenginliğine... Bu imrenme sağlıklıysa sizi varsıllaştırır ve ruhunuza iyi gelir. Kendinizi tanımanızın yolunu genişletir ve insan yanınızı artırır. Dahası kendinize götürür sizi. Ne istiyorsunuz! Kendinizi keşfetmenizde etkili olur bakarsınz.   Alman hezarfen; edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğabilimci Goethe, boşuna söylememiş, “İnsan kendini insanda tanır,” diye. İnsanın kendini tanıma süreçlerini asla kimse hafife almasın.

Aslında insan  yarım! Her şeyi bildiğini sananların dışında herkes farkında bunun. Bu yarımlığı çevrenizde bulunan insanlar, okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz filimler, katıldığınız söyleşiler, işiniz, eşiniz kapatamaz her zaman. Diyeceğim; birisi, birileri olmadan tamamlanamazsınız.  Bazı insanları özellikle tanımanız gerekir bu yüzden.  Özellikli birilerini….Onların yaşam biçimleri, birikimleri, dünyayı anlama ve algılama yöntemleri, insan ilişkileri size yeni bir öz katar. Yaşama tutunmanız için halkalar sunar. Sağlamlaştırır, sıkılaştırır sizi.  Onlardan biriyle, birkaçıyla dostsanız hele…Bir dost bir dünyadır zaten!

Nebih Nefile, anlatmaya çalıştığım  o özellikteki insanlardan biri. 

İzmit’te yaşadığım sıralar adını Şair Ruhan Odabaş’tan duymuştum Nebih Nefile’nin. Hatay Defne’de yaşadığını; şiirle edebiyatla ve müzikle uğraştığını da ondan öğrenmiştim. Ha, gazetecilik de yaptığını bu arada...Aralarındaki dostluğun derinliğinden de haberdardım bir şekilde.

 Yanılmıyorsam iki yıl önceydi aradı beni Nebih Nefile…Dostluğu başlatan telefon konuşmasıydı bu. Yazdığı gazetede kitaplarımı tanıtmak, şiir ve edebiyat üstüne düşüncelerimi okurlarına aktarmak istemişti. Öyle de yaptı.  Bir iki görüşme daha oldu aramızda. Birinde de sosyal medya özerinden beni konuklarıyla buluşturmuş, şiir  üzerine güzel bir söyleşi gerçekleşmişti. Bir gün televizyon karşısındayken ne göreyim: Görkemli Hatıralar programında Serhan Asker’in konuğu Nebih Nefile. Oğluyla beraber yaptıkları müzik, çalıp söyledikleri parçalar bir  güzeldi ki anlatamam. O sahne kulaklarımda, gözlerimin önünde hâlâ.

6 Şubat’ta, 10 ili kapsayan o büyük depremde binlerce, on binlerce insan gibi o da  bütün geçmişini kaybetti bir bakıma. Bereket üç katı zemine çakılan evlerinden eşi ve çocuklarıyla sağ çıktılar ve  yeniden yaşama tutunmaya çalışıyorlar şimdi. Nebih Nefile  yıkılan hayatlara, sönen ocaklara, toprak altında kalan hatıralara o korkunç olayı yaşayan biri olarak çok üzüldü kuşkusuz. Göçük altında kalan binlerce kitabı için de  çok üzüldü…  Sanatçı yüreği, zamanla iyileşmeyecek yaralar aldı Nebih Nefile’nin. Onun edebiyatın, sanatın iyileştirici gücüne yeniden sarılması ve üretimlere geçmesi çok değerli. Çok umut verici. Felaketin yaşandığı  kentlerin yeniden yaşanır hale gelmesi için de zorunlu ayrıca. Şair Ruhan Odabaş’ın ifadesiyle: “Zor olanı ama yakışanı yaptı ve bizleri şaşırtmadı Nebih Nefile.” Bir güzel tarafı daha var işin: Nebih Nefile aynı zamanda öğretmen. Öğrencilerinin karşısına geçip yaşamı savunmaya devam edecek okullar açıldığında da.

Böyle bir insanın aramızda olması, bir direnç gülü gibi yaşamın içinde  yeniden açması kendi adıma benim duyarlıklarımı çiçeklendirdi çoktan. Dikenler arasında gülü sevmek gibi bazı şeyler.

Dün  güzel mi güzel bir öykü kitabı geçmişti elime, onu  okuyordum… İzzet Akın Tütüncüler’in Başıbozuk Öyküler’i… Kitabın içinden beni büyüleyen Müzik Dükkanı adlı  öyküyü bitirmiş, bu öyküyü  herkesin okuması gerek diye düşünürken kapımın zili çalmıştı üst üste. “Kargo!” 

Kargonun birini açtım içinde iki kitap: Güneş Hepimizin ve  Gecenin Resmi….İkisi de yeni baskı, ikisi de Nebih Nefile’nin şiir kitapları.  Diğer kargo da ise Eylül-Ekim sayısı Çini Kitap Dergisi’nin…

İlk defa kendime bir sınır koydum okuma konusunda. Üçlü okuma yapacağım: İzzet Akın Tütüncüler’in öyküleri, Nebih Nefile’nin şiirleri, zaman zaman yazılarımın da yayımlandığı ve beğenerek takip ettiğim ÇiniKitap Edebiyat ve Sanat Dergisi…Bunları tamamen okuyup bitirmeden bu kez yeni bir kitaba başlamayacağım.
 
Nebih Nefile…Şiir adam, şarkı adam…Benim güzel dostum…Direnç Gülü olmak çok yakıştı sana. Henüz yan yana gelmemiş olsak da;  yaşanır kentler, adil, demokratik ülkeler ve barış içinde bir yeryüzü özlemi taşıyan yüreklerimiz birlikte atıyor. İyi kalpli şiirler, iyi kalpli öyküler ve duyarlıklarımızı güzelleyen şarkılar, türküler buluşturuyor zaten bizi.

  Hayrettin Geçkin

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.