Çanakkale Haber

Dr. İzzet Akın TÜTÜNCÜLER
Köşe Yazarı
Dr. İzzet Akın TÜTÜNCÜLER
 

Yazı Da İyi Gelmeyebilir

Güneş gözlükleri takılmaya başlandı. Güneş fırsatı ile araya gene mesafeler ve kaçak gözler girdi. Havalı tavırlar.Mı acaba ???   Türlü çiçek rengarenk. Kokular, hava ısındıkça dağılıyor. Bir hafta önce ancak yanından geçerken kokusunu aldığım yarı açmış çiçekler bugün kendilerini göremediğim uzaklardan bile kokuyor. "Bu adam şu kıyafetiyle  nasıl pişmiyor" diye düşündüm kravat ceketli bir amcanın asık suratına bakarken. Zıplayarak yürüyen,  çanta askısını göğüslerinin ortasından çaprazlamış üniversiteliler.    Kaldırımlar daha da hareketli. Daha çok insan var ve daha hızlı yürüyorlar.Daha hızlı ve daha hızlı... En son "daha" kelimesinin bu denli sık tekrarında uyumuştum. Su çiçeğe, kadın adama, güneş canlıya, ruh sıkıntıya(bu denli büyük mutluluğun sonu olsa olsa bu olur) koşuyor.   Gene bahar geldi... Büyük büyük mutluluk ve coşkuların suyunu sıkacak beynin süngeri. Hepsini birden sıkacak, önce çok mutlu olacağım ama sonra elimde birşey kalmayacak.Gülümseyecek kadar bile.     Tedbirimi alıp,  yazıyorum o yüzden. Ama yazmak da yazı da iyi gelmeyebilir.Ki gelmedi işte.       Daha çok motor sesi yollardan, daha çok müzik sesi dışarılara salınan perdelerden. Daha fazla ve daha fazla... Buradan anlıyorum o süngeri baharda herkesin çok sıktığını. Sizinki tekrar çabucak emiyor sıkıldıktan sonra mutlulukları, şanslısınız.    Bu kez yazı da iyi gelmiyor. Hatta eskiden yazarken beğenir bitirdiğimde beğenmezdim; bu kez yazarken bile nefret ediyorum kelimelerden. Sizin kelimelerinizle işim yok kendi kelimelerimle sorunum. Aslında 35 ten sonra şunu fark ettim: Dünyayla aramda değil sorun kendimle aramda.       Bana olanları en iyi anlatsa anlatsa şu elleri titreyen bembeyaz saçlı bembeyaz yün çoraplı kahverengi çizgili takım elbiseli sallanarak yürüyen dede anlatır.PUff çiz üstünü. Bu da çok boktan oldu.Dedenin konuşmayacağı da belli.        Gene bahar geldi. Çok uyuyup sonra uykusuz kalmak gibi. Patlarcasına çarpan bir kalbin seslerinin birden kesilmesi gibi.         Gibi den de nefret ediyorum. Ama çok kullanıyorum işte. Ne kadar kısır bir kelime " gibi".İmdat çekici beceriksizliklerin.2 yaşında çocuklar GİBİyim. Hem "anne git" hem " anne dur".             Gene bahar geldi ve yazı bile  iyi gelmeyebilir. Kesinlikle mutsuz değilim ya da karamsar. Hatta tam tersi çılgınca keyifliyim. Avuçlarında kara toprak ufalayan, buğday hasadı yapan adamlardan bile mutluyum. İşte sorun da bu : ya bu büyük mutluluk biraz bile olsa azalırsa...
Ekleme Tarihi: 08 Nisan 2016 - Cuma
Dr. İzzet Akın TÜTÜNCÜLER

Yazı Da İyi Gelmeyebilir

Güneş gözlükleri takılmaya başlandı. Güneş fırsatı ile araya gene mesafeler ve kaçak gözler girdi. Havalı tavırlar.Mı acaba ???

 

Türlü çiçek rengarenk. Kokular, hava ısındıkça dağılıyor. Bir hafta önce ancak yanından geçerken kokusunu aldığım yarı açmış çiçekler bugün kendilerini göremediğim uzaklardan bile kokuyor. "Bu adam şu kıyafetiyle  nasıl pişmiyor" diye düşündüm kravat ceketli bir amcanın asık suratına bakarken. Zıplayarak yürüyen,  çanta askısını göğüslerinin ortasından çaprazlamış üniversiteliler. 

 

Kaldırımlar daha da hareketli. Daha çok insan var ve daha hızlı yürüyorlar.Daha hızlı ve daha hızlı... En son "daha" kelimesinin bu denli sık tekrarında uyumuştum. Su çiçeğe, kadın adama, güneş canlıya, ruh sıkıntıya(bu denli büyük mutluluğun sonu olsa olsa bu olur) koşuyor.

 

Gene bahar geldi... Büyük büyük mutluluk ve coşkuların suyunu sıkacak beynin süngeri. Hepsini birden sıkacak, önce çok mutlu olacağım ama sonra elimde birşey kalmayacak.Gülümseyecek kadar bile.

    Tedbirimi alıp,  yazıyorum o yüzden. Ama yazmak da yazı da iyi gelmeyebilir.Ki gelmedi işte.

 

    Daha çok motor sesi yollardan, daha çok müzik sesi dışarılara salınan perdelerden. Daha fazla ve daha fazla... Buradan anlıyorum o süngeri baharda herkesin çok sıktığını. Sizinki tekrar çabucak emiyor sıkıldıktan sonra mutlulukları, şanslısınız.

   Bu kez yazı da iyi gelmiyor. Hatta eskiden yazarken beğenir bitirdiğimde beğenmezdim; bu kez yazarken bile nefret ediyorum kelimelerden. Sizin kelimelerinizle işim yok kendi kelimelerimle sorunum. Aslında 35 ten sonra şunu fark ettim: Dünyayla aramda değil sorun kendimle aramda.

 

    Bana olanları en iyi anlatsa anlatsa şu elleri titreyen bembeyaz saçlı bembeyaz yün çoraplı kahverengi çizgili takım elbiseli sallanarak yürüyen dede anlatır.PUff çiz üstünü. Bu da çok boktan oldu.Dedenin konuşmayacağı da belli.

       Gene bahar geldi. Çok uyuyup sonra uykusuz kalmak gibi. Patlarcasına çarpan bir kalbin seslerinin birden kesilmesi gibi.

        Gibi den de nefret ediyorum. Ama çok kullanıyorum işte. Ne kadar kısır bir kelime " gibi".İmdat çekici beceriksizliklerin.2 yaşında çocuklar GİBİyim. Hem "anne git" hem " anne dur".

 

          Gene bahar geldi ve yazı bile  iyi gelmeyebilir. Kesinlikle mutsuz değilim ya da karamsar. Hatta tam tersi çılgınca keyifliyim. Avuçlarında kara toprak ufalayan, buğday hasadı yapan adamlardan bile mutluyum. İşte sorun da bu : ya bu büyük mutluluk biraz bile olsa azalırsa...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.