Pazar günü sabah erken saatlerde İstanbul-Halaskargazi Caddesi'nde gazete aramaya çıktım.. Gazeteciyiz ya.. Gazeteye dokunarak okuma alışkanlığımız sürüyor..
Apartmanın kapısından çıkar çıkmaz sabah-sabah kıymalı börek kokusu ile karşılaştım.. Çünkü binanın hemen altında iki ünlü zincir cafenin şubeleri vardı..
Yolun her iki tarafını da kontrol ederek Gazete satan bir yer aramaya başladım.. Az sonra bütün caddeye yayılan döner kokularıyla karşılaştım.. Sabahın bu saatinde içimde tuhaf birşeyler hissettim..
Halaskargazi caddesinde, sağlı sollu muhallebici, dönerci, börekçi, terlikçi, telefoncu, giyim-kuşam dükkanlarıyla birlikte yürüdüm..
Bir süre sonra ise gazete kokusu yerine, simit kokuları gelmeye başladı..
Yol boyunca, adım başına Simit SARAY'ları karşıma çıktı... Henüz kahvaltı yapmamıştım. Ancak önce gazete bulmakta kararlıydım..
Gazete kokusu derken, yanlış birşey söylemiyorum.Gazetelerin de bir kokusu vardır.. Bu burunlar, gazeteciliğe başladığı 1970'li yılların sonunda sabaha karşı matbaalarda yeni çıkmış gazeteleri koklayarak kontrol ettiği için hassastı...O nedenle nerede olsa bulurdu..
Ancak hayır, bu defa yanıldılar.. Gazete kokusu yerine Halaskargazi Caddesi'ndeki 5 kilometrelik bir alanda gazete kokusu yerine, bol bol, simit, döner,kıymalı börek dahil mide ile ilgili her kokuyu kokladılar..
Ancak gazete kokusuna rastlamadılar..
Artık mide zamanıydı.. Doymak bilmeyen ve giderek genişleyen vücutlara hizmet veriliyordu..
Okumayı, yazmayı bilmeyen bir toplumun bir üyesi olarak iki simit alarak eve dönmek zorunda kaldım..
Çaresiz zamana uyarak, dizimin üzerine aldığım bilgisayardan Türkiye ve dünyada gece boyunca neler yaşandığını aradım, durdum..
O nedenle Halaskargazi caddesine adını veren bir Halaskar arıyorum.. Caddeye adını veren Halaskar kelimesine sonradan eklenen Gazi olmadığına göre kim yardımcı olacak bilmiyorum..
Saygılarımla