Gazetecilik yaşantımın 3 te 2 si Süleyman Demirel’i takip etmekle geçti..
1977 yılında, “ Süleyman Demirel ABD Başkanı Carter’ın masasına yumruk vurdu..” tartışmasının yaşandığı bir dönemde mesleğe başladım.
Anadolu Ajansı Genel Müdürü Atilla Onuk, ABD’ye resmi bir ziyaret yapan Başbakan Süleyman Demirel’in, Kıbrıs ambargosu nedeniyle Başkan Carter’ın masasına yumruğunu vurduğunu iddia ediyordu..Bir kısım medya da “ hayır vurmadı” diyordu.
O tarihte de bugünkü gibi “lider sempatizanı” gazeteciler vardı. Atilla Onuk da bu isimlerden biriydi..
Tesadüfe bakın ki o genel müdür döneminde ben Anadolu Ajans’ta gece stajı yapmaya başladım.. Gazetecilik 2. sınıfındaydım ve akşam 06’da Ajansa geliyor, Yusuf Turan’ın yanında mesleğe ilk adımımı atıyordum...
1974 Kıbrıs Barış Harekatı olmuş ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, arkasına aldığı rüzgarla 1977 seçimlerine iddialı giriyordu.. Havaalanından Kızılay’a saatler süren gelişini unutmam mümkün değil..
İşte böyle bir ortamda 1977 seçimleri geldi..
Seçim gecesi, Anadolu Ajans’ın taşra muhabirlerinden sonuçlar gelmeye başladı.. CHP önde gidiyordu.. Gece yarısına geldiğimizde Genel Müdür Atilla Onuk istihbarata indi.. O ana kadar gelen sonuçlarla CHP’nin iktidar olduğunu öğrenince bu defa o masaya vurdu ve “Olamaz.. Oyları tekrar sayın” diye bağırarak odasına çıktı..
İşte Süleyman Demirel’le böyle tanıştım..
Günaydın Gazetesi’ne geçince daha da yakından tanımaya başladım. Yazımın başında söylediğim gibi gazetecilik yaşantımın 3 te 2 si O’nunla geçecekti..
Adalet Partisi Genel Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in programlarına gidiyor ve fotoğraflarını çekerek haber yapıyordum.. Bazen de yurt dışı ve yurt içi gezilerine gidiyordum..
Dün sabahtan bu yana Güniz Sokağa gidemedim.. Her zaman olduğu gibi bu sabah kalktığımda da yine “ dün gece dünyada neler olmuş” diyerek başucumdaki radyoyu açtım. Sonra da televizyonu. Süleyman Demirel’in ölümüyle ilgili dolu haberleri dinleyemedim..Çayı demlerken Süleyman Demirel’i düşündüm.. Gözlerim doldu.. Bu meslekte izlediğim liderleri tek tek kaybetmiştim..
Önce Alpaslan Türkeş.. Soğuk karlı bir kış günü uğurladık..TBMM’nin çatısından yayın yaparken çok üşüdüğüm aklıma geldi, ürperdim..
Ardından Turgut Özal.. Brüksel’de görevli olmama rağmen o gün Ankara’ya gelmiştim.. Zafer Mutlu da “çok emek verdin cenazeyi izle sonra Brüksel’e dön” dedi.. Bahar mevsiminde Nisan ayında İstanbul’da toprağa verdik..
Ardından Bülent Ecevit.. Evinde birlikte çay içtiğimiz bu büyük devlet adamını da bir başka BÜYÜK ADAM Babam, Mustafa Varol’la aynı gün toprağa verdim.. Mezarlığa giden yollar tıkalı olduğu için Babamın cenazesini arka yollardan götürmüştük..
Kenan Evren.. Bu meslekte duygularına esir düşenlerden değilim. En azından insan olduğu için saygı duyuyorum Ölenin arkasından kötü anıları ön plana çıkartarak konuşanlardan da değilim.. Kendimi bu şekil bir entelektüel de saymıyorum.. Tatbikatlarda ve birçok programında birlikte olduğumuz Paşa’yı da birkaç ay önce toprağa verdik..
Şimdi de Süleyman Demirel.. Zincirbozan’dan çıkmış.. Memleketi Isparta’yı köy köy geziyor ve hasret gideriyordu.. Ben o tarihte Turgut Özal’ı izliyordum.. Temsilcimiz Rahmetli Muammer Yaşar Bostancı’ya “Ağbi izin verirseniz Demirel’i Isparta’da ben izlemek istiyorum” dedim. Neden? Diye sorduğunda ise “Sabah-akşam Özal’ı izliyorum.. Şartlanıyorum.. Bir de ağbisi Demirel’i izleyeyim de bakalım o Turgut özal’ın politikalarına ne diyor.. Daha kolay karşılaştırma yaparım ve gazeteci olarak da Özal’dan etkilenmem..” dedim..
Demirel, Isparta’da orta boy bir otobüsle yolculuk ediyor, ön tarafta tek başına oturuyordu. Bir ara beni yanına çağırdı.. “Emin gel yanıma otur” dedi. Karşımıza da foto muhabiri... Demirel, elini omuzuma atarak “Şimdi çek bakalım Özal çatlasın” dedi ve kahkaha attı.. Benim Başbakanlık muhabiri olduğumu ve Özal’ı takip ettiğimi bildiğini anlamıştım..
İslamköy’e kaç defa geldiğimi hatırlamıyorum.. Demirel Külliyesi’nin yapılışını temelinden itibaren bilirim. Külliye’den önce Süleyman beyin heykeli yapılmış ve İslamköy’ün girişine yerleştirilmişti.. Hatta Demirel’in doğduğu evi restore ettirmeden önce birlikte gezmiştik.. O yıkılmak üzere olan eve girdiğimizde duvar diplerinde oturan köylülerini öperken mutluydu..
Demirel projesi olan Isparta-Alanya yolunun her evresinde vardım. Çok emek verdi, çok ödenek ayırdı bu yola.. Çok da eleştirildi.. İş makinalarının açtığı son delikte yine Isparta’daydık.. Demirel delikten karşı tarafa bakarak “Tünelin ucunda ışık göründü” diyordu.. Ardından bu yolun açılışı..
Isparta Hava Alanını da yine çok eleştirilen bir Demirel projesiydi.. Havaalanının hem temel atma hem de açılış töreninde birlikteydik rahmetli Süleyman Demirel’le.. Kelaynak kuşları nedeniyle havaalanına karşı çıkan çevrecilere “Biz Kelaynak Kuşu muyuz?” diye soruyordu..
Demirel’in yarın defnedileceği yeri de çok iyi bilirim. Her Isparta gezisinde buraya gider, karşıda yeni ağaçlandırılan, ismini şimdi unuttuğum tepeyi ve ağaçları seyrederdi. Küçük bir de çardak yapılmıştı oraya.. Ellerini arkasında bağlayarak bir süre burada dolaşır sonra da gözlerini o tepeye dikerek dakikalarca bakardı..
Gıdıklama Emin..
Latin Amerika gezimiz bir başka güzeldi.. Sabah gazetesi ve Can Ataklı, 12 gün sürecek Nijerya-Şili ve Brezilya’yı kapsayan Latin Amerika gezisine karşı çıkıyor ve manşetten eleştiriyordu.. Üstelik muhalefet ettiği bu geziyi, gazete adına benim takip etmemi istemişlerdi..Demek ki gezinin her noktasında aleyhte haber yazılacak ve Süleyman Demirel de bunu okuyacaktı.. Demirel’in yüzüne nasıl bakacaktım, bilmiyordum. Ama mecburen gidecektim.. Düşündüğümün tam aksine Süleyman bey beni büyük bir sevgiyle karşıladı.. Aleyhteki sorularıma “ Gıdıklama Emin ” diye gülümseyerek yanıtlar verdi.. Bugün hala geziye katılanlar beni gördüklerinde “Gıdıklama Emin” diye takılırlar..
Dönüşümüzdeki heyecan ise biraz fazla geldi.. Latin Amerika gezisini iki gün erken bitiren Süleyman Demirel, Brezilya’dan Türkiye’ye dönüyordu.. Uçak yeni havalanmış ve Demirel yolculara “ uğurlar olsun” diyerek sohbet turuna başlamıştı..Ancak tam o sırada uçak türbülansa girmiş ve iki kez sarsılarak düşmeye başlamıştı. Demirel, koltukların arasına oturmuş, başını iki elinin arasına almıştı.. Kırılan şişe ve bardak gürültülerine karışan dua sesleri arasında uçak yeniden düzeldi ve Demirel de oturduğu yerden kalkarak önce eşi Nazmiye Demirel”i sordu. Sonra da neden yere oturarak, önce başını korumaya çalıştığını anlattı.. Sonra da “uğurlar olsun” turuna devam etti..
Uğurlar Olsun Süleyman Demirel..