ARAFAT’TA, DÖNMELER;
Türk Milleti’nin ekmeğinden aşından kesilen vergiler, doğandan,ölenden ve de evlenenden devşirilen paralarla beslenip,Türk düşmanlığının, Din olarak yine Türk’lere yutturulduğu,Kürtçülüğün, Arapçılığın ve Judahcılığın en büyük kalesi,Türk’ten başka her türlü ırk, kabile ve aşiret Milliyetçilerinin oluşturduğu Diyanetin BAŞ’ı yozlaşmış GÖRMEZ,soyadına inat uzakları görür hem de ne görme.!!
Kocatepe’den ta Kandile kadar kartal misali şöyle bir bakar.Güneydoğuda Camilerde Kürtçülüğü içselleştirememiş, acemi İmamları ve Dağlarda sıkışmış din kardeşi katil Karayılanları,Türk Yurdunu bölme ve emperyalistlere yem etme savaşında,darda ve zorda görür.
Kürtçü eşkiyalar Türk’e ve Türk Cumhuriyeti’ne karşı isyanlarını,düşmanlıklarını tabana iyice yaymak ve son darbeyi İndirmek için,ehli imandan görünüp dincileri de dindarları da silahlı ve silahsız isyana dahil etmeleri gerektiğini bilirler.
Ama bir sorun vardır. O bölgede görev yapan din adamları,Devletin kutsal(!) dili Kırmanço’yu yeterince bilmezler.Dolayısıyla da, din üzerinden etkili bir Kürtçülük de yapamazlar.
Onun için de Diniyle,Diliyle Kürtçülük yapacak din adamı kılıklı Kürtçü, isyancı ve uşak Mollalara ihtiyaç vardır.Ve bu arada Kutsal(!) Adanın Yosması Aysel ferman eyler; "Dün Şeyh Sait ne ise, bugün de önder Öcalan aynıdır."
Şeyh Sait’i, Kürt yalakası Üstad’ı gibi zulme uğramış sayan ve gizliden gizliye Hayranlık duyan Görmez,bunu duyunca frenleri boşalır.Yetişir imdadına, Ehli Sünnet ve Cemaat bağlısı imanı bütün Din kardeşleri, Şehit MEMET’lerin eli kanlı katilleri,yeni Şeyhler Öcalan ve Karayılanların.
Görmez, İsyancı Kürt Sait, Şeyh Sait ve Seyit Rıza müridi,1000 cahil mollayı Sözleşmeli olarak Diyanete alır.Bu molla sürüleri de Kürtçe hutbe, vaaz ve irşat ne varsa verirler.Yeterince hurafe ve uydurma Kürt hikâyelerini dinden ve isyancı hain sahtekar Kürt şeyhlerini de Keramet ehli evliyadan olduğunu yutturan Kürtçü MEEE’ler, camilerde mescitlerde Kürtleri meeeletip, imanlarına iman(!) isyanlarına isyan katarlar.
PKK ya yeterince hizmetle vicdanını rahatlatan Görmez, başka ulu(!) hedeflere yönelir.Bu sefer Mübarek(!) Görmez, madde aleminden ruh alemine yönelir.
Daha henüz kendinden habersiz sabi sübyan Türk Çocuklarının iç dünyasını görebilme ululuğuna erer.Türk’ün Milli bayram Törenlerinde üşüyen(!) ve günaha(!) giren, daha kıçını temizlemekten aciz masum ilkokul ve ortaokul öğrencisi Türk Çocuklarını ısıtmak(!) ve pisliklerden(!) arındırmak için,yarıyıl tatilinde Arabistan’a Umre seferi düzenler.
Bin üçyüz yıldır Tarihten silinmeye çalışılan Kara Yazgılı Türk’ün adını,ve Türklük Bilincini Türk evlatlarının kafasına yerleştirmek,bir daha çıkmamak üzere yeniden ruhuna kazımak için, sabahları okulda gururla ve de onurla,"Türküm Doğruyum Çalışkanım.." diye AND’ımızı okuyan Türk Çocukları, meğer günah işliyorlarmış, hem de çok büyük günah!!
Andımızı okumak ırkçılıkmış,bölücülükmüş!!
Irkçılık harammış.
İbrani’si Arab’ı Fars’ı ve hatta Tarihte, izi esemesi olmayan kıytırık ırkların mensupları bile kendi ırklarıyla övünürken, milliyetçilik, ırkçılık yaparken,kitaplar da yeri vardır, Sevaptır, Vaciptir, Farzı Ayındır ama,Tarihle var olan, Soylu,Yalın, Duru, Saf ve Din için Kırıla kırıla tükenen, sürülen, dönüştürülen Türk Ulusunun Evlatları öz yurdunda kendine ait ve kendi ruhuna hitap eden AND’dımızı okuması, ne hikmetse(!) gene aynı Kitaplar’a göre ırkçılıktır(!), haramdır(!).
Türk olmanın övüncünü yaşayabilmek, Türk Kahramanlığına,Türk Bayrağına ve Türk Yurduna ait bir şiiri, veya Kemal’in Gençliğe Hitabe’sini göğsünü gere gere okuyabilmek,ya da Türk Folklorundan bir halayı oynayabilmek için,23 Nisan’ı 19 Mayıs’ı dört gözle bekleyip iple çeken ve heyecandan uyuyamayan Türk Çocukları,meğer zorla bekliyor ve de seviniyormuş(!)
23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerinde kendini göstereceğim,Türk’ün ve Türk Cumhuriyetinin bir parçası olacağım diye,içi içine sığmayan Türk Çocuğunun,içine de baskı yapılmış Resmi Tarih ve olması gereken ama,olmayan hayali Derin Devlet tarafından.
Türk’ün yeniden dirilişinin Anadolu direnişinin mihenk taşı sadece Türk’ün değil bütün mazlum ulusların,ilk Ulusal Kurtuluş savaşı başkaldırısının şanlı tarihi 19 Mayıs’lar,On yıllardır…Eli kanlı istilacı tecavüzcü Batılı Eşkıyalara, Türk Düşmanı dünkü devşirmelere, yerli işbirlikçilere ve bu sinsi hainlerin,bugün ki torunlarına, yalçın dikitler ve eğri hançer sarkıtlar gibi batar,Evlat acısı gibi oturur yüreklerine.
Sinelerinde onarılmaz bir yaradır, Kurtuluş Savaşı ve adı Türk olan Türk Cumhuriyeti. Hınçları vardır önünde diz çöktükleri,Türk’e Türklüğe ve Kemal’e.
Öyle ki, Devşirmeler, işbirlikçiler, Baş olurlar, Otağ verilir kıçlarına,Tuğ dikilir başlarına, Yıldızlar verilir omuzlarına ama, Türk’e ait ne varsa silerler yasadan kanundan nizamdan.Onlar sildikçe, yok ettikçe, aşağıladıkça, horladıkça,Sürüleşmiş,Müritleşmiş Türk Milleti onları yine baş tacı yapar,yalanırlar arkalarından…
Kutsarlar, Türk’e kinleri azgın sel olan İblisin Askerlerini.
Ama yinede sönmez nefretleri, dinmez Türk’e olan hınçları.
İşbirlikçi ve devşirme Dedeleri de istilacı katiller gibi diz çöktükleri için midir nedir? bilinmez,Batıcılık, çağdaşlık dindarlık maskesi altında iki yüzlülükte, şirretlikte,sözde küfrettikleri İbni Sebe’ye rahmet okuturlar.
Türk’ün 23 Nisan’larını, 19 Mayıs’larını çağ dışıdır günahtır(!) diye yasaklarlar.Ve intihalci (Hırsız) çakma Prof. Ömer’e göre, 19 Mayıs törenlerinde,Antalya’da İzmir'de Çocuklar üşümüş hasta olmuşlardır.
Törenlerde Üşüyen hasta olan Şanssız(!) Çocuk,Dini Mübin(!) Ailesinin yardımıyla, Şubat Ayında, Görmez Amca’nın Umre seferine yazılıp ısınmak için,Sıcak Suudi Arabistan’a gider Şanslı(!) olur.
Şanslı(!) Çocuk varır Kabe’ye ,Döner etrafında Kabe’nin, kelebeğin, ışığın etrafında döndüğü gibi.360'tan teke indirilen kutsallara dokunur, yüz sürer,içten içe yanar, yandıkça da Türk’e ait ırkçı(!) törenlerde üşüyen iliği kemiği Isınır(!)
Çok ısınıp yanmaya başlayınca da, Melek kanadıyla çıkarılan Kutsal sudan kana kana içer, söner ciğer yangını Şanslı Çocuğun.Hicret gecesinde yedi kat arşı aşıp gelirken yolunu şaşırmayıp akıllı davranan, ama Kabe’de, bir yerlere kaçmasın diye,direğe bağlandığı söylenen, Eşekten büyük Attan küçük kutsal binek hayvanı Burak’ın bağlandığı direğe sarılır,sarıldıkça öptükçe, 1400 yıldır kaybolmayan,Kutsal binek Burak’ın kokusunu alır. Ötelerden gelen kokuyu aldıkça da dağılır Şanslı Çocuk.
Kabe duvarındaki siyah taşa varır. Elini sürer, dokunur, okşar.Oyuktan içeri kolunu sokar, heyecan kaplar içini,dayanamaz, kafasını sokmaya çalışır. Arap polis “Haram haram!” diye bağırsa da, direnir, kafasını sokup kutsanmak ister.
Tanrının yasakladığı nesnelere taparak Yaratana eş koşarken nasıl kurtuluşa erişilirmiş öğrenir Şanslı Çocuk.Kadınların, sadece cinsel tatmin ve üreme aygıtı olarak kabul edildiği, Şeytan sınıfından görülüp insan sayılmadığı,onun içinde, kimlik dahi verilmeğe değer bulunulmadığı,siyasi iktidar için,Sıffın ve Camel savaşlarında sahabenin sahabeyi kılıçtan geçirdiği,binlerce kişinin ölümüne mezar olan,kendi kanından canından bir bebeği annesiyle beraber,uçsuz bucaksız çöle bırakıp arkasına bakmadan gidenler tarafından,Tapınaklar inşa edilen, Kutsal topraklara giden Şanslı Çocuk,kutsiyet kazanır, çağdaşlık nedir?, özgürlük nedir? Kadın nedir?Ana nedir? bacı nedir? Ve de insanlık neymiş öğrenir!!!
Dinci partiye ait soysuz ve sefil bir vekil;
“Kurtuluş Savaşı diye bir şey yoktur Şehitlikler uydurmadır demiş”
Herhalde kendi gibi soysuz olan dedesi, kurtuluş savaşında sıçan gibi bir deliğe saklanmış, Ya da Pontus’çu eşkıyalarla,yol kesip tecavüz ediyor, düşmana yalanıyor olmalı ki, kör gözleri ve katran vicdanıyla salyalar akıtıyor bu alçak.
Dış'ta yedi düvele iç'te yetmiş türlü işbirlikçi kalleşe karşı savaşan ,Trablus’ta,Şam’da ,Halep’te,Balkan’larda, Çanakkale’de,Sakarya’da, Kocatepe’de,Dumlupınar’da mevziden mevziye koşan,ömrünü, itilmiş ,horlanmış aşağılanmış,Türk Irkının adını yeniden diriltmek ve yüceltmek için harcayan,Türk’ün ölümle dalga geçen Direniş ve Kurtuluş Önderi,Tarihte, ikinci kez göğsünü gere gere utanmadan,korkmadan,onurla,gururla kurduğu devlete TÜRK adını veren Mustafa Kemal’de yalanmış(!) Daha 16'sında göğüslerini,düşman kurşunlarına, şarapnellerine, süngülerine siper eden,gök ekinken biçilen,Şehit MEMET’ler de ve onların katıldığı savaşlarda yalanmış(!) Olmayan savaşları, hayali şehitleri ve Kurtuluş önderlerini anan, onlarla övünç ve gurur duyan, bıraktıkları eserlerine sahip çıkan,saygı ve minnetle yad ederken günaha(!) batan Türk Çocukları,Umreye gidince,hanı,hamamı, kaşığı, tabağı, yalağı, Kıçını koyduğu Klozeti bile altın olan, Kutsal toprakların korunmasını Amerikan Eşkıyasına bırakan, Libya’da Irak’ta mazlumlar üzerine bomba yağdıran, yüz binlerce mazlum kadın, kız ve çocuklara tecavüz eden eli kanlı katil Amerika’ya yalanan,Amerikan uşağı,Suud’lu büyük Demokrat(!) Büyük savaşçı(!) Abdullah’tan ve ülkesinden,emperyalizme karşı direniş nedir,vatan sevgisi ve vatan için din için savaş nedir, kimsesizlerin kimi, umudu ve düşü, lider nasıl olurmuş öğrenir(!)
Ve dahası,
Dedelerimiz Kara yazgılı MEMET’ler Arap çöllerinde İngiliz’e karşı Arapların vatanını namusunu hatta kıçlarını korurken,bugünkü Abdullah’ın dedeleri Şerif Hüseyinler İngiliz’le işbirliği yapıp,binlerce masum ve mazlum Türk evladı MEMET’leri sırtından vurup Çöllerde Kurda Kuşa yem etmişlerdi.
Kutsal topraklara gitmişken, Şehit dedelerinin kalleş katili Şerif Hüseyin’leri de ziyaret eder minnetle yad eder Çocuk(!) Büyük lider Şerif Hüseyin’den Kurtuluş savaşı nedir, Şeref nedir,Din kardeşliği nedir, mertlik nedir vefa nedir öğrenir Şanslı Çocuk(!)
Milli bayramlarda, fes, çarşaf, şalvar, sarık ve cüppe giymediği,yüzünü peçelemediği,evde oturup bir mübarek(!) kırmanço Şeyhe, ya da, Lud kavminden kalma keramet ehlinden görünen aşağılık bir ite mürit olup, el ayak öpüp aile boyu kadın erkek düzülmek yerine,Şeytana uyup okullara gitmek, ilim irfan öğrenmek, edepsizlik(!) edip Türkün milli bayramlarına katılmak, İmansızlıkmış, çağ dışılıkmış, büyük günahlardanmış(!)
Onun için Şanslı Çocuk Umreye gittiğin de,Atina senatörleri gibi, bir omuzun çıplak olduğu, avrat yerlerinin havalandığı, dikişsiz beyaz bez parçasını, günaha girmiş Cehennemlik bedenine aşkla dolayarak tesettüre bürünür.Zayıflayan imanı yavaş yavaş geri yüklenir arınır günahlardan(!)Kesilir ayakları yerden(!), kanatlanır(!) sanki Şanslı Çocuk.
23 Nisan Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı,29 Ekim Türk'ün Cumhuriyet Bayramı, ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” derken ırkçılık yapıp, şeytana uyan, uymakla da kalmayıp,Şeytanı içselleştirip, şeytanlaşan, Günahkar Çocuk(!)
Mısırlı Taharetsiz işçilerin dokuduğu bezlere el yüz sürüp,gözyaşlarına boğulup masumlaşır günahsızlaşır.
Yarım hoca; “şimdi Mina’ya gidiyoruz” dediğinde değişir masum Çocuk düzelir boynu, gerilir yüz hatları, gözlerini kan bürür, hızlanır damarlarında kanı, nefes alışlar sıklaşır. Şimdi taşlama, başka bir deyişle intikam vaktidir diye.
Varır şeytan Mahalline…
Pakistanlı işçilerin yaptığı beton sütun ve duvarlardan oluşan,Küçük Şeytan, Orta Şeytan ve Büyük Şeytana bakar bir an için,Şeytanların önünde şeytana uyarak itiraz eder içinden,duvardan da şeytan olur mu? diye.Sonra kendini günahkar hisseder, tövbe yarabbi der.Taşlamak ister şeytanları, ama yasaktır. Çünkü Şeytan taşlama mevsimi değildir.Büyük bir hınç ve imanla, fırlatır hayali taşları Beton Şeytanlara. Öyle bir kuvvetle nefretle taşlar ki, yorgun düşer, sonunda öldürür,yoldan çıkaran günaha sokan içinde ki şeytanı.Anadan doğmuş gibi günahsız olur şanslı Çocuk.
Ve şanslı Çocuğun beyni,Umre sürecinde müritleşmiş çeyrek hoca ve cahil mollalar tarafından,kirli ve de düşmanca bilgilerle öyle bir yıkanır,Irkı, Kimliği, Dili öyle bir aşağılanır öyle bir horlanır ki,başı döner,midesi bulanır kusmak ister, göğüs kafesi daralır, nefes alamaz kimsesiz garip.Ve kahreder kendi kendine.
Niye?
Benim de Dilim Cennet dili Arapça değil ?
Niye ?
Dokunacağımız kafamızı sokacağımız bir Hacerul Esved diye kutsal taşımız yok?
Niye?
Tapınacağımız etrafında döneceğimiz her an yönümüzü çevirip ibadet Edeceğimiz bir Kabemiz yok?
Niye?
Kana kana, içeceğimiz bin bir derde şifa sonsuz varlık kutsal su Zemzem’imiz yok?
Niye?
İçimizde ki şeytanı çıkarmak öldürmek için taşlayacağımız taştan da olsa betondan da olsa bir Şeytan’ımız yok?
Ve niye?
Türk Milletinden de, sülale boyu Baba Oğul Torun Peygamberler yok? diye,aşağılık duygulara kapılır.
Boynu bükülür mahzun ve mahcup olur ve birazda utanarak,alçalarak yüzü kızararak içinden geçirir.
Niye?
Bende Arap değilim ki?
Isınmak için gittiği Suud’da kimsesizleşen,kimliksizleşen,çıplaklaşan Şanslı(!) Çocuk.
Asıl şimdi üşüyorum titriyorum diye kıvrandığında,Bir Türk fidanını daha kuruttuk dönüştürdük yozlaştırdık diye kınalanırlar sevinirler,Görmez'ler, Gülen'ler, Gül'ler ve Erdoğanlar.
Ve hoş geldin.
İbranileşmeyi ve Araplaşmayı;din, dindarlık, çağdaşlık ve insanlık gören, kendi Diline, Kültürüne, Töresine ve Irkına hor bakan,İsrail Oğullarına ve türevlerinin bugünkü torunlarına imrenen,öykünen, ağıtlar yakan,dönüşmüş, kutsanmış(!) yeni mahsul, yarınların işbirlikçisi,Türkiyeli(!), Şanslı(!) ve Dindar(!) Çocuk,
Hoş geldin.