Rahmetli Turgut Özal, Bodrum’u çok severdi.. Ak-Tur’da mütevazi bir evi vardı.. Denizi ve tatili çok seven eski Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız Turgut Özal’la birlikte bizde de bir Bodrum sevgisi o tarihlerde başladı.. Şortlu en son Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız olan Turgut Özal’la AK-Tur’da birlikte denize girerdik.. Suda, sulu röpörtajlar yapardık.. Hafızanın dolduğu yerde dışarı çıkar, konuştuklarımızı yazıya döker, sonra tekrar yanına giderdik.. Sahur’da evinin balkonuna çağırırdı.. Malatya’dan gelen kayısı, ceviz ve kiraz yer sohbet ederdik.. Bodrum’un en hızlı yatlarıyla O, bizden kaçar, biz O’nu kovalardık.. Ancak hiçbir zaman gazeteci-politikacı sınırlarını aşmadan yapardık bunları.. Gördüklerimizin, duyduklarımızı hepsini de yazardık, yazabilirdik.. Halikarnas Disco’da yakalardık. Eşi Semra Özal’a sarılır, yanında Kaya ve Sevil Erdem’le tribünlerin en üstüne oturur müzik dinlerdi..Biz de uzaktan seyreder gördüklerimizi not alırdık. Bizi Disco’dan çıkarttırmazdı.. Sanırım Halikarnas Disco’nun sahibi Süleyman beydi..Aşırı bir sevgisi vardı Özal’a ve eşine.. Ancak buna rağmen bize hiçbirşey demez, engellemezdi.. Kızı Zeynep’le Bodrum’un orta yerinde tartışmasını unutamam. Disco’ya gitmek isteyen Zeynep, babasıyla sokak ortasında herkesin gözü önünde kavga ederdi. Rahmetli de yumuşak ifadelerle Zeynep’e, “kızım gel eve bir gidelim sonra Discoya gidersin” derdi. Ancak sözünü dinletemez ve tartışma uzamasın diye eve dönerdi.. Bodrum sokaklarında haşlanmış mısır yerdi. Ara sıra da eşi Semra Özal’a yedirirdi.. (Bunun da fotoğrafı olacaktı ama nerede bilmiyorum..) En sevdiği yer Barlar Sokağı’ydı.. Buradaki müzikli, içkili restoranlara girer, konuklar tarafından “ tonton” diye karşılanır ve birlikte şarkılar söylerdi.. Tabii fotoğraflardaki gibi yanında, önünde, arkasında hep biz vardık.. Akreditasyon-yasak-patrona söyleyerek işten atılma tehlikesi yoktu.. Plaj-propagandası yapardı.. Kiralanan bir balıkçı kayığı ile sahile yakın gider ve elindeki megafonla ANAP’ın propagandasını yapardı.. Böyle günlerden biriydi. Güneş Taner’le birlikte plaj-propaganda kayığına binerek yola çıktık.. Yine sahile yakın gidiyorduk.. Bikinili bir kadın nefes nefese kayığa yetişti. Amacı Özal’ın elini sıkmaktı. Özal yine iki dizinin üzerine çökerek elini kadına uzattı. Kadın ise Özal’ın elini tutarak yukarı çıkmak istedi. İşte bu sırada kadının bikinisi kayığa takılarak ters döndü ve kadının sağ memesi ortaya çıktı.. Bunu gören Özal, kadının elini bırakıverdi ve kadın suya düştü.. Ancak fotoğraf benim tarafımdan çekilmişti. Ertesi günkü gazetenin manşetiydi… Turgut Özal ise sitem bile etmedi.. Biz gazetecilerin bu kadar yakınına kadar girebildiğimiz son Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dı Turgut Özal.. Bu nedenlerle bu iki fotoğrafa çok takıldım.. Uzun yıllar oldu. Gazeteciler böyle fotoğraflar çektirmeyeli.. Böyle güler yüzlü yöneticilerle sohbet etmeyeli.. Mayoyla denize giren rahat görünümlü Başbakanları Cumhurbaşkanları görmeyeli.. Allah Rahmet Eylesin..