Kendilerini "Osmanlı" olarak tanıtıyorlar. Hangi padişaha ait olduğunu bilmedikleri Tuğralı motiflerle işlenmiş tespihleri sallayarak dolaşıyorlar.
DİVAN-I HÜMAYUN' u bilir misin diye sorsan "Mobilyacıya sipariş verdik. En kısa zamanda teslim edecekler" dedikten sonra oturmanız için koltuk veya kanepeyi gösteriyorlar. TUĞ nedir diye sorduğunda ise "Kafayı üşütmemek lazım. Rus pazarından tüylü deriden yapılmış olanını buldum ve aldım" cevabını veriyorlar. Mehter marşı dinliyorlar. Favori parçaları ise "Ceddin deden neslin baban /Hep kahraman Türk milleti" sözleriyle başlayan marş.
Oysa " Osmanlının böyle bir marşı olmadığını bu marşın 1910 yılında başlayan Türkçülük akımında bestelendiğini asla ve kat'a bilemezler. " Ceddi Dede" sözcüğünü büyük büyük babaları olarak algılarlar. Bunun anlamının dede değil "Tarih" olduğunu akıllarına dahi getiremezler.
Kim bunlar ?
Sizlere bizzat tanıdığım bu insanların kim olduklarını anlatmak istiyorum. Bugün çakma Osmanlının Kapıkulu komutanını yazacağım.
-------
Erzurum’da "Tosya" denilen bir mahalle vardır. 23 Nisan Ortaokulunun bulunduğu yerden başlayıp Mahalle başı denilen semte kadar uzanan genelde gecekonduların bulunduğu mahalledir. Sağ tarafında yine gecekondulardan oluşan "Kumlu dere", sol tarafında ise sigorta evleri bulunur.
Hikâyemiz burada başlıyor.
Sizlere mahallelinin "kefen Ali" lakabıyla anılan bakkalının yanındaki iki göz gecekonduda yaşayan 12 çocuklu bu aileden bahsedeceğim.
Tarih: 1977
İki göz gecekonduda 12 çocuğu ile birlikte yaşardı. Bir At Arabası vardı. Geçimini iki atın çektiği bu arabada bir tür nakliyecilik yaparak sağlardı. Her sabah mahallelinin "Kefen Ali" dediği bakkalından bir kasa ( yaklaşık 30 ekmek) ekmeği evine götürür sonrada at arabasına binerek uzaklaşırdı. Çok sevilen bir insan değildi. Geçmişinde hırsızlıktan dolayı sabıka kayıtları vardı. Bu yüzden samimi olduğu biri yok gibiydi. Bir sabah atının biri öldü. Bir süre tek atla işini yapmaya çalıştı. Diğer at' da fazla dayanamadı. Oda ölünce at arabasını satarak seyyar satıcılık yaptı. Oğulları aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışmaya başlamışlardı. Söylentilere göre babalarının sabıka kaydı aldığı mesleği icra ediyorlardı. Bir süre sonra Tebriz kapı çarşısında küçük bir market açmışlardı.
Hikâye burada bitmiyor.
Geçen gün Erzurum’da çok asil bir ailenin çocuğu olan ve gazetemizin de köşe yazarı çok sevdiğim bir kardeşim, arayarak bu kişiyi tanıyıp tanımadığımı sordu.
Bana ilettiği isimden tanımıştım. Yine de emin olmak istedim. Küçük araştırma yaptım. At arabacısı Kemalin oğullarından en küçük olanıydı. Ama şimdi çok prestijli bir konuma gelmiş. Kendisini "Osmanlı" olarak tanıtmış hatta "Osmanlı" adıyla başlayan bu ocağın kuruculuğunu bile yapmış.
Osmanlı ile tek alakası babasının ölen AT’ları olan bu şahıs ülkemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla aynı fotoğraf karelerine bile girmeyi başarmış.
Ne diyelim. Y A K I Ş I R.........
Vah Türkiye’m Vah.
Haftaya Yeniçeri Erzurumlu Kel Hürriyet
Sevgilerimle