Nefes almak için, gülmek için, güldürmek için… Konuşmak, dokunmak, koklamak, görmek, çiçek sulamak, ağaç ekmek, çimlere basmak, dondurma yemek, kitap okumak, film izlemek, güzel bir mesaj göndermek, şiir okumak, bir romanın satırlarında düş kurabilmek, sokaklarda aylak aylak dolaşabilmek için çok az zamanımız kaldı. Belki de sevdiğimize son kez dokunma fırsatımız olamayacak kadar az bir zaman geriye kalan.
Çocuklarımızı kucaklamak, büyüklerimizin ellerinden öpebilmek için. Kimsesiz bir çocuğun başını okşamaya fırmatımız olamayabilir. Çok çok az zamanımız kaldı. Belki yıllar var daha ama su gibi akıp giden. Belki de sadece birkaç gün. Bilemiyoruz. Hangisi olursa olsun bildiğimiz tek şey var ki akıp gidiyor zaman. Bi düşünün.
Düşen birini kaldırmak, karşıdan karşıya geçen bir yaşlıya yardım etmek için çok az zamanımız var. Dünyayı kurtarmaya, iyi şeyler yapmaya, sokak hayvanlarını beslemeye, arkadaşlarla buluşmaya, kardeşlerle görüşmeye, bir el tutmaya, yüzümüzü güneşe dönmeye çok az zamanımız var. Denize ayaklarımızı bir kez daha sokup sokabileceğimize emin olmadan geçip gidiyor yaz. Yağmurda yürümeye erinmeyin, belki de son kez düşecek o damla saçlarınıza. Yağmur diyorum. Az diyorum. Çok az diyorum. Ne kadar olsa, o kadar az.
Anasayfa
Yazarlar
Erdoğan AKTAŞ
Yazı Detayı
Bu yazı 816+ kez okundu.
Çok az vaktimiz kaldı
Nerede ve nasıl biteceğini bilmediğimiz bir yolda, son sürat gidiyoruz. Öyle bir yol ki, hem hiç bitmiyor, hem de her an bitebilir. Bilemiyoruz. Fakat bildiğim bir şey var ki, çok az vaktimiz kaldı. Size tam olarak ne kadar, kaç yıl, kaç ay, kaç gün, saat ve hatta dakikamız kaldığını söyleyemem. Bu mümkün değil. Ancak şunu söyleyebilirim; çok az kaldı. Hem de çok çok az. İster yıllar olsun kalan zaman, yine de az.
Nefes almak için, gülmek için, güldürmek için… Konuşmak, dokunmak, koklamak, görmek, çiçek sulamak, ağaç ekmek, çimlere basmak, dondurma yemek, kitap okumak, film izlemek, güzel bir mesaj göndermek, şiir okumak, bir romanın satırlarında düş kurabilmek, sokaklarda aylak aylak dolaşabilmek için çok az zamanımız kaldı. Belki de sevdiğimize son kez dokunma fırsatımız olamayacak kadar az bir zaman geriye kalan.
Çocuklarımızı kucaklamak, büyüklerimizin ellerinden öpebilmek için. Kimsesiz bir çocuğun başını okşamaya fırmatımız olamayabilir. Çok çok az zamanımız kaldı. Belki yıllar var daha ama su gibi akıp giden. Belki de sadece birkaç gün. Bilemiyoruz. Hangisi olursa olsun bildiğimiz tek şey var ki akıp gidiyor zaman. Bi düşünün.
Düşen birini kaldırmak, karşıdan karşıya geçen bir yaşlıya yardım etmek için çok az zamanımız var. Dünyayı kurtarmaya, iyi şeyler yapmaya, sokak hayvanlarını beslemeye, arkadaşlarla buluşmaya, kardeşlerle görüşmeye, bir el tutmaya, yüzümüzü güneşe dönmeye çok az zamanımız var. Denize ayaklarımızı bir kez daha sokup sokabileceğimize emin olmadan geçip gidiyor yaz. Yağmurda yürümeye erinmeyin, belki de son kez düşecek o damla saçlarınıza. Yağmur diyorum. Az diyorum. Çok az diyorum. Ne kadar olsa, o kadar az.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
Ekleme
Tarihi: 08 Kasım 2015 - Pazar

Çok az vaktimiz kaldı
Nerede ve nasıl biteceğini bilmediğimiz bir yolda, son sürat gidiyoruz. Öyle bir yol ki, hem hiç bitmiyor, hem de her an bitebilir. Bilemiyoruz. Fakat bildiğim bir şey var ki, çok az vaktimiz kaldı. Size tam olarak ne kadar, kaç yıl, kaç ay, kaç gün, saat ve hatta dakikamız kaldığını söyleyemem. Bu mümkün değil. Ancak şunu söyleyebilirim; çok az kaldı. Hem de çok çok az. İster yıllar olsun kalan zaman, yine de az.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.