Çanakkale Haber

Filiz Yıldız Arçukoğlu
Köşe Yazarı
Filiz Yıldız Arçukoğlu
 

DÜNYA TARİHİNDE YER ALAN KADINLAR---DİĞER YARIMIZ

DÜNYA TARİHİNDE YER ALAN KADINLAR---DİĞER YARIMIZ…. Dünya kurulduğundan beri yeryüzünde varlığını bildiğimiz tüm canlılar iki ayrı biyolojik farklılıkla dünyaya gelir. Erkek ve Kadın (dişi). Birbirini tamamlama, varlığını-soyunu sürdürmek için. Kadın varoluşunu ‘Ben Varım ‘ diyerek ilk haykırışını daha çok eskilerden yazılı tarihten çok önce ‘ sözel tarihin , nesilden nesile aktarılarak günümüze gelen dönemlerden ,biraz mitolojiden, biraz  İnsan topluluklarının göç ediş, yurt arayış dönemlerinden ,  biraz yakın tarihimizden , ülkelerin kuruluş tarihlerinden ve dinler tarihinde konu olan efsanelerden, günümüze aktarılanlardan başlayarak hatırlayalım… Hatırlamak ve anmak hiç unutmamak ve geleceğe bu gerçekle yön verebilmek hepimiz için yaratılış adına varoluş adına bir olarak bakabilirsek, diğer yarımızla savaşmadan barışabilirsek dünya daha anlamlı olacağını düşünüyorum… Kadındı adı… Can oldu, Eş oldu… Ana oldu, Kimine göre hayat arkadaşı , yoldaş oldu. Ana yarısı oldu…Abla oldu…. Sevgi doğdu, Aşk oldu, Kabul etmeseniz de dünyanın diğer yarısı , yariniz oldu. Adına şarkılar yazıldı, efsanelere konu oldu Savaşlar yapıldı… Bazen en önde oldu, bazen diğer yarının yanında, bazen arkasında oldu ama ne olursa olsun onsuz hiç bir şey olmadı, olamadı. Adı Kadın’dı; her yerdeydi…. Bir mitolojiye göre ‘Tanrı ilk insanı yarattı önce Adam yada diğer adıyla Adem ve Ona eş olsun diye, varlığını devam ettirsin diye bir melek indirdi… Adı Lillyn. Yaşadıkları zamanda eş olan bu ilk insanla başlar kadın erkek arasındaki erk- Ben mücadelesi. Adam her istediğini karşı çıkılmadan yapılmasını isterken Lillyn ‘’ ben varım, duygularım, düşüncelerim bir iradem aklımla varım ‘’ diyerek karşı çıkar. Sözde Lillyn yaratıcıya şikayet edilerek yeryüzünden kovulur. Ve erkeğe itaat eden bir kadın yaratılır. Ya da öyle sanılsın istenilmekte….. Kovulmaz onurlu Lillyn kendi isteği ile Adamın yanından ayrılır…Hatta kadından kadına dayanışma içinde Yeniden yaratılan Havva’ya ben yanındayım diyerek ilk mücadelesinin tohumlarını atarak gider . Söyledikleri gibi kovulsaydı, ‘ Ben kadınım irademle, aklımla, duygularımla, bedenimle varım diyen Lillyn in dayanışma ve var olma mücadelesi bu güne kadar gelemezdi diye düşünüyorum. Evrende her şey birbirini tamamlıyor, Kadın ve Erkek de öyle. Ve varoluş sürecinde Kadın her alanda kendini ve yaptıklarını kabul ettirme mücadelesi verirken daha da güçleniyor.. Bu yazı dizimizi de daha dünyadaki ilk zamanlardan başlayarak günümüze gelen yaptıkları ile tarihe yön veren, efsane olan unutmadığımız unutamadığımız, kadınların hikayelerinden başlayarak bir yoculuk yapalım istiyorum. Neleri değiştirmiş, neleri başlatmışız ve sonlandırmışız. Adımız hangi efsanelere, varlığımız, bilgimiz, emeğimiz hangi anı değiştirmiş ve yaratmış ve neye konu olmuşuz… Biraz geçmişten, biraz günümüzden ama hepsi biz kadınlardan tekrar tekrar hatırlamak – hatırlatmak adına dillendirecek ve yazacağız…Tıpkı Havva’ yı anlatırken Lillyn ‘ı hatırlayıp anmak gibi… İlk zamanlardan başlayıp hatırlamak adına … İhtiyacımız var barışa…ihtiyacımız var sevgiye, birlikteliğe diyerek başlayalım…ve…. Grek yada Anadolu Mitolojisinde Kadın farklı değildi…. Herşeyin doğal döngüsünde yalın gerçek zamanda var olduğuna inanılan söylemler günümüze ‘Kadın ‘ demeden nasıl aktarılmış, Ama önce şu sözü hatırlayalım tekrardan. ’ Kadın ve Erkek insandı önce’…Ve kaldığımız yerden devam edelim. Anadolu’nun bereket tanrıçası, Anası, Kadını, vereni, verimkârı…Bir memesinden sevgi- Aşk, diğer memesinden rızk , bereket… Hep veren dolu dolu veren olmuş… Kibele ... Ana,  demişler adına büyük güçler yüklemişler.Tanrıça demişler ama kadın diyememişler aktaranlar… Uğruna kaybetmekten korktukları erkekliklerini feda edebilecek kadar sevmişler, yer göğe sığdıramamışlar. Bir kadının yaratmasından, üretmesinden kendilerini yetersiz görmelerinin bilinmesinden korkarak ‘ Kadın ‘ diyemeden o bir tanrıça demişler. Tıpkı kılgamış destanındaki bilgeliği, iradesi, gücü, cesareti kabul edilen Sümerlerde adına Aşk ve Savaş tanrıçası denilen İnanna gibi… Dişiliğini, güzelliğini kullanarak elde etti hüküm sürecek toprakları için demişler destanda… Bu kadın sanatın, bilgeliğin, silahlar ve yöneticiliğin tüm formüllerini almış hükmettiği şehri için daha da ileri bir medeniyeti düşlemiş. Cesaret, Azim, Bilgelik , güzellikle tanımlanmış ve Kadin yerine adına Tanrıça diyerek olağan üstüleştirmişler… O zamanlarda saygı duyulmuş, dünya onlarla var olmuş, doğal olarak kabul görülmüş gücü paylaşmaktan, yüceltmekten korkmamışlar. Günümüze aktaranlar ise dişi, tanrıça, bakire diyerek günümüze taşımayı yeğlemişler…Onlara bir kadındı diyememişler… Kabul etmeseler de memelerinden beslendiklerini, ruhu ve bedenine erkekliklerini feda edecek kadar aşkla bağlandıklarını ve lider olarak arkasından gittiklerini. inkar edebilme güçleri olsaydı bu efsane diyerek kadim zamanların gerçekleri günümüze kadar gelebilir miydi ?… Efsane, masal işte denilse de geçmişimizde aşkları, cesareti, aklı, azmi ile yaşayan, yaşadıkları döneme adını dağlara , taşlara , kitaplara yazdıran kadınları dünya yok sayamıyor…İlk çağlardan bu güne ışık tutan arkeolojik buluntularda yer alanlara , gün yüzüne çıkanlara inkar edemeyecek kadar çok yaygınlaşmış bilinen üzerine yol alınmakta…üzgünüz ama daha ilk zamanlardan beri vardık…Yada çok mutluyuz daha ilk zamanlardan beri  hala güçlüyüz, durmadan  ilerliyoruz…
Ekleme Tarihi: 20 Nisan 2020 - Pazartesi
Filiz Yıldız Arçukoğlu

DÜNYA TARİHİNDE YER ALAN KADINLAR---DİĞER YARIMIZ

DÜNYA TARİHİNDE YER ALAN KADINLAR---DİĞER YARIMIZ….
Dünya kurulduğundan beri yeryüzünde varlığını bildiğimiz tüm canlılar iki ayrı biyolojik farklılıkla dünyaya gelir. Erkek ve Kadın (dişi). Birbirini tamamlama, varlığını-soyunu sürdürmek için.

Kadın varoluşunu ‘Ben Varım ‘ diyerek ilk haykırışını daha çok eskilerden yazılı tarihten çok önce ‘ sözel tarihin , nesilden nesile aktarılarak günümüze gelen dönemlerden ,biraz mitolojiden, biraz  İnsan topluluklarının göç ediş, yurt arayış dönemlerinden ,  biraz yakın tarihimizden , ülkelerin kuruluş tarihlerinden ve dinler tarihinde konu olan efsanelerden, günümüze aktarılanlardan başlayarak hatırlayalım…

Hatırlamak ve anmak hiç unutmamak ve geleceğe bu gerçekle yön verebilmek hepimiz için yaratılış adına varoluş adına bir olarak bakabilirsek, diğer yarımızla savaşmadan barışabilirsek dünya daha anlamlı olacağını düşünüyorum…

Kadındı adı…

Can oldu,

Eş oldu… Ana oldu,

Kimine göre hayat arkadaşı , yoldaş oldu.

Ana yarısı oldu…Abla oldu….

Sevgi doğdu, Aşk oldu,

Kabul etmeseniz de dünyanın diğer yarısı , yariniz oldu.

Adına şarkılar yazıldı, efsanelere konu oldu

Savaşlar yapıldı…

Bazen en önde oldu, bazen diğer yarının yanında, bazen arkasında oldu ama ne olursa olsun onsuz hiç bir şey olmadı, olamadı.

Adı Kadın’dı; her yerdeydi….

Bir mitolojiye göre ‘Tanrı ilk insanı yarattı önce Adam yada diğer adıyla Adem ve Ona eş olsun diye, varlığını devam ettirsin diye bir melek indirdi…

Adı Lillyn.

Yaşadıkları zamanda eş olan bu ilk insanla başlar kadın erkek arasındaki erk- Ben mücadelesi.

Adam her istediğini karşı çıkılmadan yapılmasını isterken Lillyn ‘’ ben varım, duygularım, düşüncelerim bir iradem aklımla varım ‘’ diyerek karşı çıkar. Sözde Lillyn yaratıcıya şikayet edilerek yeryüzünden kovulur. Ve erkeğe itaat eden bir kadın yaratılır.

Ya da öyle sanılsın istenilmekte…..

Kovulmaz onurlu Lillyn kendi isteği ile Adamın yanından ayrılır…Hatta kadından kadına dayanışma içinde Yeniden yaratılan Havva’ya ben yanındayım diyerek ilk mücadelesinin tohumlarını atarak gider .

Söyledikleri gibi kovulsaydı, ‘ Ben kadınım irademle, aklımla, duygularımla, bedenimle varım

diyen Lillyn in dayanışma ve var olma mücadelesi bu güne kadar gelemezdi diye düşünüyorum.

Evrende her şey birbirini tamamlıyor, Kadın ve Erkek de öyle. Ve varoluş sürecinde Kadın her alanda kendini ve yaptıklarını kabul ettirme mücadelesi verirken daha da güçleniyor..

Bu yazı dizimizi de daha dünyadaki ilk zamanlardan başlayarak günümüze gelen yaptıkları ile tarihe yön veren, efsane olan unutmadığımız unutamadığımız, kadınların hikayelerinden başlayarak bir yoculuk yapalım istiyorum. Neleri değiştirmiş, neleri başlatmışız ve sonlandırmışız.

Adımız hangi efsanelere, varlığımız, bilgimiz, emeğimiz hangi anı değiştirmiş ve yaratmış ve neye konu olmuşuz…

Biraz geçmişten, biraz günümüzden ama hepsi biz kadınlardan tekrar tekrar hatırlamak – hatırlatmak adına dillendirecek ve yazacağız…Tıpkı Havva’ yı anlatırken Lillyn ‘ı hatırlayıp anmak gibi…

İlk zamanlardan başlayıp hatırlamak adına … İhtiyacımız var barışa…ihtiyacımız var sevgiye, birlikteliğe diyerek başlayalım…ve….

Grek yada Anadolu Mitolojisinde Kadın farklı değildi….

Herşeyin doğal döngüsünde yalın gerçek zamanda var olduğuna inanılan söylemler günümüze ‘Kadın ‘ demeden nasıl aktarılmış,

Ama önce şu sözü hatırlayalım tekrardan. ’ Kadın ve Erkek insandı önce’…Ve kaldığımız yerden devam edelim.

Anadolu’nun bereket tanrıçası, Anası, Kadını, vereni, verimkârı…Bir memesinden sevgi- Aşk, diğer memesinden rızk , bereket…

Hep veren dolu dolu veren olmuş…

Kibele ...

Ana,  demişler adına büyük güçler yüklemişler.Tanrıça demişler ama kadın diyememişler aktaranlar…

Uğruna kaybetmekten korktukları erkekliklerini feda edebilecek kadar sevmişler, yer göğe sığdıramamışlar. Bir kadının yaratmasından, üretmesinden kendilerini yetersiz görmelerinin bilinmesinden korkarak ‘ Kadın ‘ diyemeden o bir tanrıça demişler.

Tıpkı kılgamış destanındaki bilgeliği, iradesi, gücü, cesareti kabul edilen Sümerlerde adına Aşk ve Savaş tanrıçası denilen İnanna gibi…

Dişiliğini, güzelliğini kullanarak elde etti hüküm sürecek toprakları için demişler destanda…

Bu kadın sanatın, bilgeliğin, silahlar ve yöneticiliğin tüm formüllerini almış hükmettiği şehri için daha da ileri bir medeniyeti düşlemiş. Cesaret, Azim, Bilgelik , güzellikle tanımlanmış ve Kadin yerine adına Tanrıça diyerek olağan üstüleştirmişler…

O zamanlarda saygı duyulmuş, dünya onlarla var olmuş, doğal olarak kabul görülmüş gücü paylaşmaktan, yüceltmekten korkmamışlar. Günümüze aktaranlar ise dişi, tanrıça, bakire diyerek günümüze taşımayı yeğlemişler…Onlara bir kadındı diyememişler…

Kabul etmeseler de memelerinden beslendiklerini, ruhu ve bedenine erkekliklerini feda edecek kadar aşkla bağlandıklarını ve lider olarak arkasından gittiklerini. inkar edebilme güçleri olsaydı bu efsane diyerek kadim zamanların gerçekleri günümüze kadar gelebilir miydi ?…

Efsane, masal işte denilse de geçmişimizde aşkları, cesareti, aklı, azmi ile yaşayan, yaşadıkları döneme adını dağlara , taşlara , kitaplara yazdıran kadınları dünya yok sayamıyor…İlk çağlardan bu güne ışık tutan arkeolojik buluntularda yer alanlara , gün yüzüne çıkanlara inkar edemeyecek kadar çok yaygınlaşmış bilinen üzerine yol alınmakta…üzgünüz ama daha ilk zamanlardan beri vardık…Yada çok mutluyuz daha ilk zamanlardan beri  hala güçlüyüz, durmadan  ilerliyoruz…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

27
Temmuz
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.