Bedava Peynir Fare Kapanında Bulunur
Türk vatandaşlığı kanunu temel olarak dünyanın %80’inde olduğu gibi Jus Sanguinis ilkesine dayanır ve kalan %20’sinde Jus Soli geçerlidir. Sangu-Soli de mi ne?
Latince hak anlamına gelen jus ile kan anlamına gelen sanguinisin birleşmesinden oluşan jus sanguinis en geniş anlamda ‘’kan bağına dayanan’’ hak-haklar anlamına gelirken jus soli; toprak bağına dayanan hak-haklar demektir…
Kanada ve ABD gibi ülkelerde geçerli olan jus soli prensibi, Fransa-İtalya-Yunanistan-Almanya-Türkiye vs… gibi ülkelerde geçerli değildir. Özetle vatandaşları için ‘’lı-li’’ takıları kullanabileceğiniz ( Amerikalı-Kanadalı vs..) ülkelerde geçerlidir fakat İtalyalı-Fransalı-Yunanistanlı-Japonyalı-Almanyalı-Türkiyeli vs… diyemeyeceğiniz , bu kavramlar yerine İtalyan-Alman-Japon-Fransız-Yunan-Türk gibi isimleri kullanabildiğiniz ülkelerde jus sanguinis ilkesi yani kan bağına bağlı haklar prensibi geçerlidir. Soru şu ki dünyanın %80’i kendi gerçeklerinin farkında olarak yaptıkları bu tercihle aptallıklarını(!) mı afişe etmiştir? Kan bağına dayalı cümlesi birilerine ırkçı bir söylemmiş gibi görünse de bunun uygulanış biçimleri ülkemiz anayasasında ve medeni(!) Avrupa da nasıldır bir bakalım ki daha sağlıklı bir analiz yapabilmemiz mümkün olsun…
Yürürlükteki 1982 tarihli anayasamızın 66. Maddesine göre ‘’ Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.’’ Yine aynı kanuna göre Türk vatandaşı olan ve evlilik birliği içinde ki anne ve babanın çocukları da Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında veya dışında doğmasına bakılmaksızın Türk vatandaşı olur. Serbest dolaşım hakkına, mülk edinme hakkına tüm vatandaşlar eşit düzeyde sahiptir vesselam…
Oysa AB üyesi Yunanistan’da Türkçe deki vatandaşlık kavramı yerine ırkçı bir yaklaşım ‘’asıllılık’’-‘’köken’’ anlayışı benimsenmiştir. Bu bağlamda Yunanistan da sınır bölgelerinde taşınmaz menkul kazanma hakkına kanunen ‘’ Ellines İthagenis’’ yani yunan asıllılar-kökenliler sahipken (işte demokrasi?) ‘’Ellines İpikoi’’ olan yunan uyruklular sahip değildir. %22 si farklı etnik unsurlardan oluşan(Makedon-Türk vs…) Yunanistan’ı her ne hikmetse bu yüzyılda uyguladığı bu faşist politikadan ötürü kimse kınamaz ve vazgeçirmeye çalışmaz.
Bir kaç yıl önce Fransa da yasallık kazanan bir kanunla, Fransa vatandaşı olacaklara asimile olduğunu kanıtlama zorunluluğu getirilmesi de faşistlik değil de demokrasinin gereği olarak algılanmalıdır her halde? Sürekli olarak değişime-gelişmeye-medenileşmeye bizim ihtiyacımızın olduğunun söylenmesi zorunuza gitmiyor mu? Sivil bir anayasaya evet fakat 1982 anayasası mı ırkçıdır yoksa bizi ırkçılıkla yaftalayanlar mı faşisttir sizce? Fransızca-İngilizce-İspanyolca konuşulan coğrafyalardaki halkların-milletlerin kendi dilleri yok muydu ya da bu milletler bu dillerin büyüsüne(!) kapılmış olabilir mi?
Ben Osmanlıyım demek farklı ben Türküm demek farklı diyenlerin, bir ailenin(Osmanoğulları) nüfuzuna girmedeki tereddütsüzlüğüne rağmen İslam’a yüzlerce yıl bayraktarlık-sancaktarlık-hamilik yapmış bir Milletin mensubu olmaktan kaçınıyor olmalarını, mütedeyyinliklerine mi yoksa içlerinde taşıdıkları şurası beylerbeyi olma arzularına mı bağlamak gerek? Bir de Osmanlı döneminde isyan edenlerin bu kalkışmalarını yaparken , kılıç çektikleri gücün Halife olduğunu bilmediklerini düşünemeyiz her halde? (Halife malife tanımam, ben önümdeki kemiğe bakarım durumu değişmiyor anlayacağınız)
İsteyen, çalışan her Türk vatandaşının arzuladığı makama gelebildiği, istediği yerden mülk alabildiği, dünyada bizim gibi kaç ülke vardır acaba? ( alabilmelidir de) Koyu kalemlerle farklılıklarımızın(!) üstünden geçerek bizleri bir yapacağını iddia edenler, bu yaptıklarıyla kastedilen-kastettikleri farklılıklarında(!) daha önce göremeyen-görmek istemeyen odaklar tarafından görülmesini-kaşınmasını sağlayacaklarının farkına varamıyorlar mıdır ki?
Atalarımızdan Selçuklular farsça kullanırken Orta Asya Türkçe sinde diretmeyerek Türklüklerini mi inkar etmiştir de bu gün birileri varlık sebeplerini Türk-Türkçe düşmanlığına endekslemektedir?
Türk’ten ne bir Cengiz Han çıkar ne de bir Hitler, hamuru Yeseviyle-Yunusla-Mevlanayla yoğrulmuş bir milletten ırkçılık beklemek ya da ırkçılıkla suçlamak abes değil kanaatimce günahtır.
Tarihte dinden bihaber halifelerin uyguladığı İslam faşizminden bahsedilebilir fakat Türk faşizminden asla! Aksini iddia edenler bunu ispata mecburdur dahi Hallaç-ı Mansur’a, İmam-ı Azam Ebu Hanefi’ye reva görülenlere-işkencelere Obama veya İngiltere Kraliçesi destur vermedi herhâlde?...
Bizi İslam birliğine davet edenler ya da inandırmak isteyenler. K.K.T.C. ‘nin tanınmasını bir kenara koyarak dahi Filistin meselesinde bile omurgadan yoksun olan İslam(!) devletlerinin ( ki Filistinliler soydaşlarıdır bir yerde) halini nasıl-neyle izah ediyorlar acaba…
Bir çok alimce Mehdi Aleyhisselam’ın ordusunun omurgasını oluşturacak askerlerin Türkler olduğu ifade edilmişken , Türk=İslam ve İslam=Türk algısı batıya hakimken, Türk’e ve Türkçe’ye düşman olanlar kime-neye hizmet ettiklerinin,düşman olduklarının sizce ne kadar farkındadır?
Demokrasinin ve özgürlüğün vatanı(!) , savunucusu(!) olan AB , bağrında barındırdığı ırkçı vatandaşlık kanunu bilinen Yunanistan’a demokrasinin(!) geleceği adına ses etmeyerek, Rönesansın efendileri de(Fransa) asimile olduğunu kanıtla derken kişi hak ve özgürlüklerinden ne anladıklarını da göstermiş olmuyorlar mı?
Birileri sürekli şuran bozuk, bu sana yakışmadı, şöyle daha iyi olur derken bizden istediklerinin binde birini dahi kendileri yapmıyorsa ve bünyesine aldıklarından da istemiyorsa nasıl olurda halen dost olarak adledilebilirler?
İstikbalimiz için yanıp tutuşan(!) peynirci babalarına karşı dikkatli-uyanık olmamız gerekmez mi? Ve son cümle, Türk unutma !
Bedava peynir fare kapanında bulunur…
Gürkan Karaçam