Sen koşacaksın duymadan olumsuz telkinleri, önüne konan engelleri aşarken erteleyeceksin engelleri koyanlarla hesap görmeyi, tuzakları göreceksin çok çok uzaktan, ihaneti sezeceksin vuku bulmadan, oturduğun her insanı tanıyacaksın dahi daha merhaba yapmadan-elini sıkmadan, gözlerin gülecek ciğerin yansa da çünkü bir Necip Millet'in yarınısın sen ve cehenneminden tek çıkışı tek çaresisin belki, umutsun yiğidim umutvar olabildiğin kadar, cesursun dahi korkakların gözlerine alev bakışlarınla taarruz edebildiğin kadar ve gençsin yorulmamak üzere koşmaya başladığında dinlenmek için hiç ama hiç durmayacak kadar...
Hani hep dersin ya sen;
Türk'ün mücadelesidir efsane olan
Zafermiş yenilgiymiş bundan bana ne
Ve haykırırsınya arada bir;
Hesapsız koşanı Hâkim muzaffer kılan
O demişler bu demişler sanki bana ne
İşte tamda bu değil mi sağlam itikadın ifadesi ki sonrasında korkmak da ne bil ki kabuldür işte amelin böylesi...
Zaman; tik-tak diye usul usul hızlı hızlı ilerler iken, herkes ustaca(!) hesap yapıp tuzak kurarken, gecenin son anında tan ağarırken;
Açta ellerini gök kubbeye titret onu bir sefer
Gör bak rahmet ağacından payına neler düşer
derken, ekleyeceksin iki mısra daha;
Biz inandığımız yolda koşar gideriz
Engel tanımayız aşar geçeriz
ve bitirmeden son sözünü patlat ciğerlerini çatlat gök kubbeyi alnın secdede iken;
Öyle bir haykırış ki ölüm sessizliğini bir çırpıda bozarken;
Zafer! Allah'ındır!
ve dökülsün sonrasında dudaklarından son sözün;
Çalışalım, görelim...
Gürkan Karaçam