“Eğer kitaba, edebiyata ve sanata yönelebilirse, silahların arkasına sığınmış cesaretinden ve sürmekte olan ilkel iletişimlerinden kurtulup barış ve aşk yüzlü bir dünya kurabilir insanlık. Yeryüzü her düşünceden, her kültürden ve her renkten bir çiçek tarlasına dönüşebilir.”
Kitap tam olarak bu sözlerle mi bitiyor?
O halde kitaptan ne anladığın üzerine küçük bir deneme yapalım mı? Ne dersin? ... Önce aklında bir sayı tutman gerekiyor. Tuttun mu?
Şimdi, aklında tuttuğun sayının sağına bir tutam gökyüzü, soluna da 3-5 turuncu çiçeği getir.
Gözlerini hiç açmayacaksın ama. Az sonra birkaç yıldız ötede bir düşte konaklayacaksın, Sonra’ya ve Sonsuz’a dokunacaksın ardından da...
Dün gece yazdığın şiir cebinde mi? Bak bu çok iyi işte! Yavaşça onu cebinden çıkar ve bir paraşüt gibi boşluğa doğru bırak şimdi de. İçinde sen varsın, içinde düşlerin var, içinde sevdiğin kadın, özlemlerin... Bunu yaparken mümkün olduğu kadar yüzünü hep aşk tut ve düşürmemeye çalış gülüşlerini. Hayır, hayır hiç de zor değil. Peki, biraz mavi bul sağında solunda. Evet, evet! Yıldızları, yemişleri, yaşamı aynı anda koklamaya yetecek kadar.
“Kala kala ben / süzüle süzüle yalnızlığım / ter basmış aklımı / üşüyorum” da ne demek? Yalnız değilsin.
Şimdi oldu. Nasıl da güzel değil mi? Bir süre sonra ne yapacaksan kendin yapacaksın, ben hiç karışmayacağım. Ayakların çocukların öldürülmediği dizelere denk geldiğinde orda dur.
Beni duyabiliyorsun değil mi? Aramızda düşuçumu uzaklığı hesabet ve bana sonucu söyle.
(...) Yok, yok acele etme! Tamam, harika! Öyle kal!
Derin nefes almaya çalış belli aralıklarla. Karaların, suların, göklerin aşkı yanı başında olmalı. İnsanları dinlerin en büyüğü ile yani aşkla sevebilmen için bir engelin olmadığından emin ol. (...) Tam istediğim gibi gidiyor. Harikasın!
Sınır kasabası mı görüyorsun? Nerden çıktı şimdi? Savaş uçakları mı? Yo hayır!!! Ne yaptın!!! Bir kıyıdan bütün denizlere, bir tepeden bütün insanlara kardeş yüreğini devreye sok.
Covid 19 da ne demek? Ne demek olmuyor? Olacak, olacak! Olmalı! “Bir umudum sende anlıyor musun?” dizesine tutun. Başarmalısın. Çünkü senin bin dermana değişmeyeceğin bir derdin var. Bak dinle beni: Bolca mavilerle destekle yüreğini. Savaş uçakları görünmemeli kesinlikle. Bombalarla parçalanmış çocuk cesetleri ve mayınlar olmamalı çevrende. Ne emreden, ne itaat eden!
Son bir şey isteyeceğim senden: Aklında tuttuğun sayı şimdi işe yaramalı. Gelecekten şimdiye öyle bir bakmalısın ki bütün açlar doyabilmeli, bütün yoksullar giyinebilmeli, nesli tükenmeli bütün kötülüklerin ve de. Herkesin kendisini aşarak gerçekleştirebileceği bir sonucu elde edebilmelisin. Bir aksilik olursa öteki ellerini kullan!
İnsanı diğer canlılardan ayırt edebilecek ileri ve en uç noktaya varmalısın: Güçlünün güçsüze zulmetmediği, sömürmediği, yiyip bitirmediği bir noktaya... Daha doğrusu bir mümküne!
Duyarlıklarınla dokun göreceksin. Ten ötesi sevişmeler dene kendine. Az ötende kendine, başkalarına ve doğaya yabancı olmayacağın bir yer de bulacaksın.
Sanırım oldu! Ne güzel! Tekrar bir aksilik çıkarsa öteki ellerini kullanabilirsin. Varlığından rahatsız olmayacağın ikinci bir dünyaya çok yakınsın. Nerden nereye! Biraz önce herkesin kendisine yabancı olduğu, herkesin bir başkası olduğu yerdeyken, şimdi bak neredesin, nereye geldin! Bütün Yeryüzülüler, Gökyüzülüler, Deniziçililer komşun olacak, hem de ateş komşun.
Anımsadın mı? Ateşli bir hastalığa yakalandığında ve “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine” dizelerini sayıklarken sana eşlik etmiştim. Kendine geldiğinde “su” diye çığlık atmıştın. Anımsamaya çalış lütfen! Korkma demiştim ben de, kimse kimseyi yok sayamayacak, ötekileştiremeyecek artık. Evet, barış ve aşk yüzlü bir dünyadan söz ediyorum.
Şimdi neyin aksiliği? Ne diyorsun? Hani iyi gidiyordu! Kollarım yetişmiyor da ne demek! O halde yeniden başla. “Yine dene yine yanıl!” Değmez mi?
Evet, başlıyoruz: Önce aklında bir sayı tut! Tuttun mu? Şimdi, o sayının sağına bir tutam gökyüzü, soluna da üç beş turuncu çiçeği getir. Gözlerini hiç açmayacaksın ama. Az sonra birkaç yıldız ötede bir düşte konaklayacaksın. Sonra’ya ve Sonsuz’a dokunacaksın ardından da. Dün gece yazdığın şiir yanında değil mi? Çok iyi!
Bir hata yapmak istemiyorsan bir gemici feneri gibi yanmalı bu şiir, bir çoban ateşi gibi hiç sönmemeli.(…)
Ben mi? Ne zaman bir gül ıslık çalsa, sokakta olacağım.
Hayrettin Geçkin