Konuşmak düşüncenin ifadesi ise;
Bu kadar çok düşünce üreten Türkiye nin bilim, sanat, teknoloji alanında daha iyi bir konumda olması gerekmez miydi?
Ama maalesef öyle değil..
Biz Türkler çok konuşuruz. Günlük hayatta, arkadaş toplantılarında, çay-kahve molalarında, kahvede, restaurantta ve hatta sinema salonların da hemen, hemen her yerde...
Bu benim dikkatimi çeken bir ayrıntıdır. Hangi kapalı mekana gitsem fena bir uğultu..
Konuşmak çok önemli ve gereklidir. Ama dinlemeyi de bilirsek ancak bir anlam ifade eder.
Bakın şunu hemen hemen herkes yapar..
Arkadaşlarınızla bir masa etrafinda hoş sohbettesinizdir. Biri başından geçen bir konuyu anlatmaktadır. Gülmeler, kahkahalar yorumlar arasında tam cümle tamamlanmak üzeredir ki, aynı masada oturan bir başka şahıs ortadan cümleye girerek;
"YA ONU BUNU BIRAKIN da GEÇEN GÜN NE OLDU BİLİYOR MUSUN?" diye sorar ve kendi başından geçeni, diğer arkadaşın konusuna bağlayacak bir başka hikaye anlatmaya başlar. Çoğu zaman da tüm çabalarına rağmen bunu başaramaz... Konu da karışır. Hikayeler yarım kalır.
Tam o sırada zaten garson araya sokulmuş çaylar, kahveler tazelenmiştir..
OLDU MU BU ŞİMDİ!
Hayır olmadı.
Ne kadar samimi olursan ol lütfen ama lütfen bunu yapma! Birilerini konuşurken kesmek toplumsal bir saygısızlıktır. Adab-ı muaşeret ve görgü kurallrına aykırı bir durumdur.
Maalesef ki bu bize ait toplumumuzun büyük bir oranına has bir özelliktir..
Konuşurken dikkat etmemiz gereken en önemli husus kullandığımız DİL'dir.
Türkçede bir çok konuşma dili ve ağzı bulunsada bir tek yazı dili vardır.
Yazi dili ve konuşma dili ne kadar yalın, açık ve basit olursa o kadar temiz ve net anlaşılır.
Yazı dili'nin akışkanlığını, doğru yerde doğru kelimeyi kullanarak, "imla" yani DİL BİLGİSİ KURALLARI na göre, belirli çerçevede tutarak, giriş, gelişme, sonuç bölümlerine ayırarak yaparız.
Türkçe de konuşma dilindeki ses ve özelliklerine göre vurgulanmasın da "İSTANBUL AĞZI" esas alınır. Sebebi de Konuşma dilinde KÜLTÜR"ÜN önemli olması ve Istanbulun bulunduğu bölge bakımından, çeşitliliği ileTürkiyenin kültür bakımından en gelişmiş, en zengin kenti olmasıdır.
Belki herkes yazamaz.
AMA;
HER BİREY DOĞUŞTAN KONUŞMA YETENEĞİNE SAHİPTİR.
Her konuda olduğu gibi bu yeteneğinin de hakkını vererek koruna bilmesi için eğitim şarttır .
Doğumdan/ ilkokul çağına kadar evde kullanılan dil çok önemlidir..
Çocuk bebeklikten, okul çağına kadar o dili esas alır..
İlkokul ile başlayan yapıcı ses, vurgu hatta sesin özelliklerini daha sonra öğreniriz..
Ben yazmaya ve konusmaya fazlasıyla önem veren ve Türkçeye sahip çıkan bir baba ile büyüdüm. Babam benim aynı zananda diksiyon hocamdı..
Küçüklüğümden beri bazen tatlı dille bazende de sinirlenerek uyarılarda bulunur, tabir yerindeyse adeta kafama vura vura uyarırdı.
"Kızım anlattığından hiç bir şey anlamadım. Bütün kelimeler ağzının içinde mırıl, mırıl.. Düzgün bir şekilde şu kelimeleri yutmadan bir anlat da bizde anlayalım.."
Bazen üç kere içimden kızsam da mecbur tekrarlardım ..
Bu gün anladım ki babamın bu çabası
Konuyu anlamadığından değil/ benim kelimelere anlam yüklememi istediğinden ve beklediğinden miş/
Geç de olsa fatkettim ki bu büyük sabır ve özveri istiyormuş .
Neydi gerçek aile içi eğitimi?
(Babam'ın kafama vura vura öğretmeye çalıştığı)
Adab-ı muaşeret ve görgü kurallarıydı.
Güzel konuşmak dört madde ile mümkündür.
Alfabemizde bulunan 29 harfin 28 inin sesleri (Yumusak G haric) Dil ve damak ilişkisi..
Dudaklari kullanmak
Nefes (Konuşma sesinin diyaframdan gelmesi gerekir, burun yada geniz değil)
Konuşurken sözcüklere duygu katmak
Özellikle okul çağındaki çocuklarınız ile geçirdiğiniz zamanlarda, DERS HAVASINDA DEĞİL de, oyunlarına buna benzer faaliyetler katılmanızı öneriyorum.
Zira Türk ailelerinin yaşam alanlarının içinde hemen hemen bütün gün açık olan Televizyonlar da "zayıf Türkçe" sergileniyor..
Eğer mümkünse;
"TELEVIZYONLARINIZI ÇOCUKLARINIZIN ULAŞAMAYACAĞI YERLERDE SAKLAYIN!"
içTen