Bu iğrenç siyasetin ortasında..
Bu rezalet çekişmeler arasında..
Bu haysiyetsizce devam eden ikiyüzlülük furyasında;
Bizler de Doğuda, çamurlu bir yol kenarında ayaklarında eski kara lastik ayakkabilar ile bileklerine kadar balçık ve çamur içinde olan, zar zor bulabildiği bir duvar dibindeki daracık zemin de, beş taş oynamaya çalışan küçücük Kürt Kızı ile aynı his ve duyguları yaşıyor ve onunla aynı korkuları paylaşıyoruz.
HEPİMİZ KİRLİ OYUNLARIN KURBANIYIZ.
Benim gençlik dönemime denk gelir Kürtleri tanımam.
Ankara'nın orta yerinde onlarla yaklaşık beş yıl kadar çalıştım.
Geniş den de geniş bir aileydi. Bana sahip çıkarken gösterdikleri incelik ve naiflikleri, bağlılıkları, saygıları, dürüstlükleri nice değerler kattı.
Onları en çok, "Yapılan bir iyiliğin göze sokulması!" rahatsız ederdi.
Her ne olursa olsun tek kelime ile gözleri dönerdi ve biz çalışanlar havada uçuşan küfürlerden kendimizi korumak için kaçacak yer arardık..
Diyeceğim şu ki, GENELİ onurlu insanlardı..
Ne bir bayramı mı, ne yılbaşı mı ihmal etmediler. Ben memur kızıydım bizim ölçü birimimiz 1paket, 1-2-3 kg, 150, 250 gram ken onlarda ölçü birimi çuvaldı. Dolayısıyla dini bayramlarda payıma, yerinden tek başıma kaldıramayacağım çuvallar düşerdi.
Ne günlerdi..
Ve hatırlıyorum, hiç bir zaman dizimizin boyunda olmadı etek boyumuz.
Yan gözle bile süzülmedik. Kendi aramızda konuşulurken hitap şekli de "BACIM"dı ve onun hakkını da tam olarak verir bacım sözcüğünün altını doldururlardı.
Duygusal insanlardı. Annem kalp krizi geçirmişti de oturup ağlamışlardı benimle..
NE OLDU PEKİ
BU KADAR DUYGUSAL CÖMERT Ve SAYGILI KÜRT VATANDAŞLARIMIZA NE OLDU????
KIRDILAR ONLARI
KİMİ BİLİNÇLİ, KİMİ RUHSUZCA, KİMİ KENDİSİ GİBİ SANARAK..
Onurlarının orta yerinden kırdılar. Yeri geldi, kirli iç ve dış siyasetimize ortak edilerek birbirlerine kırdırıldı.
Bizi bize düşman etmek pahasına.
Hatırlıyorum , gazeteciliğin çok daha cesaretli olduğu yıllardı. Özellikle ve yalnızca seçim arifelerinde, bölge halkı ile kucaklaşma adı altında ziyaretler yapılırdı. Mevcut iktidar partisi ve muhalefette olanlar görüş olarak yakın gazetecileri yanlarına alır, muhabirleri ile birlikte, belirli plan çerçevesinde halka inerlerdi.!!
İşte böyle bir seçim propagandası/ ekranlarda boy boy, çarşaf çarşaf gösterilmişti..
"Secim arefesinde sekiz çocuklu bir ailenin evine dayanmışlardı. Pirinç, nohut, makarna, erik, şeker, mandalina..
Artık Allah!!! ne verdiyse, bildiğiniz bakkalı o pikap kamyonete sığdırmışlardı.
YILLARIN AYNI KAFASIYLA!! CİNNET GEÇİRTMİŞLERDİ o sekiz çocuklu babaya..
Baba haykırıyordu:
"Siz bana erzak değil , iş verin kendi çocuğumun rızkını kendim eve getireyim"
Sanki bu haykırışı hiç duymamış gibi baba'nın omzunu sıvazlayıp yürümüşlerdi..
Nice ailelerin evlerine gittiler.
Aynı kafa ile elbette ki.
Ne şehit evi kaldı
Ne geçim derdinde utancından intihar edenin evi..
MADEM YÜZLERİNİZ KIZARMADAN İÇİNDE FERYAD KOPAN EVLERE GİTTİNİZ...
Bari, elleriniz boş gidip/ içten bir selamla "usta çayını içmeye geldik" deseydiniz de o da içerdeki kadınlardan birine seslenseydi;
"TANRI MİSAFİRİMİZ VAR, YAYIN DÖŞEKLERİ" diye...
Belki sabah ellerindeki en son tandır ketesi ekmekleri ıslayıp, ıslayıp, ısıtarak, son yumurtaları ile bir menemen kararlardı tavaya...
Bir sini sofra açarlar dı ortaya...
Hiç olmazsa...
Ne o yumurtalar gibi KIRILIRDI ONURLAR
Ne de o domatesler gibi kıyılırdı DUYGULAR..
Bu halkı onlar;
Onlar ki gelmiş geçmiş tüm siyasetçiler bu hale getirdi.
Kirli politikalarla kimlikleri kirletti.
Ve o kir BUGÜN TÜM TÜRKİYE YE BULAŞTI..
içTen