@acikcenk / acikcenk@gmail.com
İslamcılık en basit tanımıyla dinin, dindarların toplumsal hayatın dışına itilmesine, dışlanmasına, hor görülmesine itirazın adıydı.
Kimi dindarlar bu sorunu kendine mesele edindi. Sorunu çözmek, İslam’ı yeniden belli alanlarda belirleyici toplumsal norm yapmak dindarlara uygulanan dışlayıcı, hor görücü politikalara son vermek…
Mücadele veyahut tartışma dindarlar ya da dinciler veyahut İslamcılar ile kimi baskıcı iktidar mensupları arasındaydı. Yani dindarlar ile laikçiler arasındaydı.
İslamcılar, AK Parti ile ülke yönetiminde söz sahibi oldu.
AK Parti önce muhafazakar demokratlığa evrilmeye çabaladı. Sonra yeniden İslamcılığa, yani en iyi bildikleri şeye geri döndüler.
İslamcılıkla gidebilecekleri bir yol yoktu. Toplumsal barışın nasıl sağlanacağına, farklılıkların özgürlüğünün, yaşamının nasıl teminat altına alınacağına… cevap bulamayınca tıkandılar.
Bütün görkemine, ele geçirdiği iktidar imkanlarına, paraya, mevkiye, şana ve şöhrete rağmen İslamcılık çöktü.
İslamcılık iflas edince İslamcılar yola devam etmek için yeni arayışlara girdi.
Buldukları en kolay çözüm karizmatik lider etrafında kenetlenmekti. İslamcılık ideolojisi yerini İslamcılık kılıfı giydirilmiş Erdoğanizme bıraktı.
Erdoğanistler kavga çıkarmayı, ‘oyun bozmayı’ iktidarı koruyabilme kıvraklığını yeterli görüyordu. İleri sürdükleri tek iddia liderin karizmasıydı.
İslamcıların büyük bir kısmı zamanla tasfiye edildi…
Tartışma Müslümanlar ile Erdoğanizme evrilmiş İslamcılar arasında
Fakat, artık… Türkiye’de ‘Müslümanlar ve ötekiler’ tartışması yaşanmıyor.
Veyahut bu bir ‘Haç ve hilal kavgası’ değil.
Hollanda, Almanya ya da AB ile Müslümanlar kavga etmiyor.
Ya da laikçiler ile dindarlar, solcular ile dindarlar arası bir çatışma yaşanmıyor.
Esas çatışma, tartışma İslamcı görünümlü Erdoğanizm ile Türkiye arasında.
Adalet, hukuk, eşitlik, özgürlük, dürüstlük, demokrasi gibi değerleri olanlar ile bu değerlerden uzak Erdoğanizm arasındaki bir çatışma bu.
Bu tartışma Müslümanlar ile Erdoğanizme evrilmiş İslamcılar arasında yaşanıyor.
Erdoğanizmin ikamesi için referandumda Türkiye’nin bütün kazanımları heba ediliyor. Uzun yıllar onarılamayacak, Türkiye’ye ağır bedeller ödetecek maliyetler yaratılıyor. Ülke bütünlüğü tehlikeye atılıyor.
Dünyanın farklı ülkelerine dağılmış Müslümanların yaşamı, huzuru, geleceği Erdoğanizmin ikamesi için bütünüyle gözden çıkarılıyor.
İnanç istismarıyla İslam’a ağır yara veriliyor.
Toplumun ortak değerleri, kutsalları Erdoğanizmin zaferi için harcanıyor.
Erdoğanizm bütün bu yaptıklarıyla Müslümanların sırtına ağır yükler bindiriyor. Müslümanları dünya genelinde ağır bir utanca sürüklüyor.
“İslamcı görünümlü Erdoğanizm ile Müslümanlar arasında yaşanan bir çatışma” diyorum çünkü Kemalist elitlerin dindarlara yaptıkları eziyetin daha fazlasını Erdoğanizm Müslümanlara yapıyor.
“Müslümanlar” diyerek sadece kendini dindar olarak tanımlayanları kastetmiyorum. Bu ülkede kendini Müslüman olarak tanımlayan Atatürkçü, solcu, Alevi de var.
Müslümanları o kadar kırıyor, o kadar aşağılıyor, o kadar eziyet ediyorlar ki insanlar “Bunun 28 Şubat’tan ne farkı var?” demeye başladı.
Erdoğanistleri devlet kadrolarına yerleştirmek için FETÖ ile mücadelenin yarattığı kolaylıkla o torbaya atılan on binlerce suçsuz, günahsız insanı ekmeğinden ettiler. İslam belki de cumhuriyet tarihinin en büyük itibar kaybını yaşıyor. Toplumdaki hak, hukuk, adalet duygusuna, İslam terbiyesine olan inanca büyük zarar verdiler.
Erdoğanistler uyguladıkları politikalarla bütün dünyada Müslüman imajına ağır darbe vurdu.
Sözleriyle, davranışlarıyla, Müslüman denilince akla kaba, hırsız, ahlaksız, yalancı, kural tanımaz, kavgacı insan tipi gelmesine neden oluyorlar.
Hem Müslümanlara, hem İslam’a hem de Türkiye’ye büyük kötülük
Bütün bunları şunun için yazıyorum: Konferans için birçok şehre gidiyorum. Alevi solcu, Atatürkçü… her kesimden yüzlerce insanla sohbet etme fırsatım oluyor. Yıllarca İslamcılık ideolojisini benimsemiş biri olarak onlarla oturup konuşuyorum, dertleşiyorum.
Hepimiz geçmişte yaptığımız hataların farkındayız.
Başörtülü, başı açık, Alevi veyahut Sünni, seküler ya da dindar… ‘bu ülkenin evladı’ ortak paydasında bir araya geliyoruz. Duygu birliği kuruyoruz.
Ne dindarlık buna engel ne de başka kimlikler.
Şu anda bütün yurttaşların bir araya gelip konuşmasının, anlaşmasının, birbirinden özür dileyip geçmiş kırgınlıkları ortadan kaldırmasının önündeki en belirgin engel Erdoğanizmin iktidarını sürdürmek için uyguladığı ayrıştırıcı politikalar.
Tasfiye olmuş, dışlanmış İslamcılar, İslamcılık görünümlü Erdoğanizme itiraz etmeyerek, bütün bu yapılanlara sessiz kalarak “Ama ‘Reis’ biz böyle hayal etmemiştik” gibi zavallılıklara teslim olarak hem Müslümanlara, hem İslam’a hem de Türkiye’ye büyük kötülük ediyorlar.
Diyeceğim o ki referandumda ‘Evet’, İslamcıların, dindarların zaferi, kazanımı değil, Müslümanların hayatını cehenneme çeviren, bütün dünyada Müslümanların başını önüne eğdiren İslamcı görünümlü Erdoğanizmin bir kazanımı olacak.
Erdoğanistler temiz, dindar Tayyipçileri kandırarak hem ülkeye hem de Müslümanlara son darbeyi vurmaya hazırlanıyor.
O da tek adamın iki dudağı arasına teslim edilen Türkiye, Müslümanlık ve Müslümanların geleceği.
İslamcı-Müslüman kavgası bütün Ortadoğu’yu cehenneme çevirdi.
Umarım bu çatışmanın kök salmasına ülkemizde müsaade etmeyiz.
Diken