Milletleri yaşatan ve yükseltenler, kahramanlardır. Milletlere yol gösterenler, zafer kapılarını açanlar, tarihe şan verenler, insanlığın kaderine hükmedenler, medeniyet ufuklarına ışık tutanlar kahramanlardır.
Hürriyet; ancak savaş meydanlarında kazanılan zaferlerle elde edilebilir. Toprak uğruna ölen varsa vatan olur diyerek, bizlere bir vatan, bir istiklal bırakmak isteyen, İ'la-yı Kelimetullah davasına asırlar boyu hizmet eden, “Haçlı Dünyası”nın da bu hizmete duydukları tepkilerin hedefinde yok edilmek istenen Ecdadımız; Yüce Allah’ın, Kur’an da;"Sizinle savaşan düşmanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Sakın aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez."(Bakara-190), ve " Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran-139), ayetlerine dayalı yaşamayı şiar edinmiş, bu ihlas içerisinde 30 Ağustos’ta yokluklar içinde ve en ağır şartlar altında, yedi düvele karşı, sayısız ve isimsiz kahramanlarıyla tarihte benzeri görülmemiş bir destan yazmıştır.
Şanlı tarihimizdeki yeri büyük olan Ağustos ayı “Zafer Ayı” olarak nitelendirilir ki; Malazgirt’te kapıları, Miyakefalon’da tapusu alınan Anadolu’nun ebedi yurt olacağının tescilinin olduğu “30 Ağustos Zafer Bayramı” ise apayrı bir yer tutar.
Türk Milleti’nin gerçek karakterini bir kez daha dosta ve düşmana gösteren bu zafer; yok edilmeye ve elinden bağımsızlığı alınmaya çalışılan bir milletin; var olma mücadelesinin, Türk Milleti’ni yok etmeye çalışan emperyalizme karşı, Türklüğün “ebedi bekâsının” zafer ilanıdır.
Bu zafer; Mustafa Kemal’in önderliğinde ecdadın, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, devletin varlığı ve bağımsızlığı temelinde, yokluğa, yoksulluğa, haksızlığa, işgale ve zulme baş eğmeyenlerin, istiklale inananların zaferidir.
Bu zafer; şanlı, şerefli ve necip bir milletin “küfre ve zulme” karşı yüzyıllar boyu gösterdiği dik duruşun, en büyük abidelerindendir.
Bu zafer bir kez daha göstermiştir ki; Türk Milleti, bağımsızlığına, birliğine önüne çıkartılan her tür engeli en zor şartlarda dahi ortadan kaldırmış, en kritik dönemlerde de birlik ve beraberliğini korumuş ve bu birlik içerisinde önüne çıkan her engeli aşmıştır.
Küresel senaryoların yazıldığı/oynandığı bir süreçte, yaşadığımız terörün, sosyal ayrışmanın derinleştirilmesine çalışıldığı, yoğun çatışmaların artırılmasına, tertiplenen tahriklerle kaos oluşturulmasına dönük yaşadığımız olağanüstü günlerde idrak edeceğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı sürecinde; öncelikle Milli Birlik ve beraberliğin temini, tesisi ve devamının sağlanması yönünde her bir ferdimizin mesuliyetinin farkında olduğu, her tür tahrikin ötesinde duyarlı olmamız gereken günlerde olduğumuzun farkındalığı içerisinde, milli duruşun yeniden sergilenmesi, birlik ve beraberliğimize yeni vesileler oluşturmamız gerektiğine dikkat çekeriz.
Bu vesile ile; bu aziz milletin asla esir edilemeyeceğini; semaları süsleyen Türk Bayrağı’nı gönderden indirilemeyeceğini ve gök kubbeyi çınlatan ezan seslerinin dindirilemeyeceğini bütün dünyaya ilan eden, namusumuzu ve mukaddes değerlerimizi düşman saldırısından kurtarmakla kalmamış; aynı zamanda esaret altında bulunan diğer mazlum milletlere de ilham kaynağı olan, 30 Ağustos Zaferimizi kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, canlarını feda ederek, Aziz Milletimize eşsiz bir vatan bırakan aziz şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi saygı ve minnetle anarken;
Âlemlerin Rabbi tarafından müminlere yapılan bir davete icabet ederek; iç dünyamıza, kalbimize yapılan yolculuktan, rabbimize yapacağımız yolculuk arasında en mübarek olan, takva, sabır, sevgi, saygı, kardeşlik, fedakârlık, cömertlik gibi ahlâkî güzellikleri kazanma ve yaşama imkânının sunulduğu “Hac” yolculuğunun başladığı şu günlerde, bu güzel yola çıkan kardeşlerimizin yolculuklarının mübarek olması, Hacca gitmenin bizlere de nasip olması dualarımızla, ne mutlu sizlere diyoruz.
Küresel Eşkıyaların kontrolünde, gizli aşikâr tahrik ve destekleri altında eylemlerine devam eden terör örgütünün, doğu ve güneydoğu başta olmak üzere, vatan sath-ı mailinde kahpece kurulan tuzak, bomba ve kurşunların yağdırıldığı, çatışmaların yoğunluğunun arttığı günlerde, manevi hassasiyetleri yüksek olan bölge insanının da büyük iştiyakla gidenlerin ve kutsal yolculuğun, hacca gidişin başladığı, manevi atmosferin zirvesinin yaşandığı uğurlamalarda, gidenler kadar, geride kalanların daha farklı duygu ve coşku içerisinde, geride kalışın burukluğunu da yaşayan güzel insanların; Kâbe’ye kalplerini kuvvetlendirmek için gidenlerin, bunun ilk ve temel şartının mümin kardeşinin kalbini kırmamaktan, onun saygınlığını çiğnememekten geçtiğini bildiklerinin farkındayız.
Hacca gidiş ve uğurlayışın manevi atmosferini yaşayan, her geçen gün artan terör karşısında savunmasızlığın getirdiği sosyal uyma davranışı dâhilinde sessiz kalan kardeşlerimizin, Yüce Allah’ın (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de “haksız yere cana kıymayı haram kıldığını, böyle bir eylemin cezasının “ebedi kalınacak cehennem olduğunu bildirdiği” ayetin mesuliyeti altında manevi yükün çok çok ağır olduğunu unutmadan, ecdadın yaşadığı temel değer olan, “devlet-i ebed müddet” kavramının mana derinliğinde, devletin olmaması halinin toplum için ne tür yıkıma neden olacağını, küresel eşkıyaların hedeflerini unutmadan, devlet adamlarımızı ve gözü yaşlı aziz milletimizi, bölge insanları üzerinde derin tesiri olan; Kanaat Önderlerini, Değerli Seydalarımızı, Dedelerimizi, Pirlerimizi, Medrese Âlimlerimizi, Tarikat, Cemaat, Cemiyet Önderi olan değerli büyüklerimizi, toplum mühendisliğine soyunan kalemşorların yazdıklarını okumadan, konuşmalarını dinlemeden bir araya gelmeye davete, "teröre karşı tek yürek" olmak zorunda olduğumuzu anlatmaya, bu yolda el ele vermeye, omuz omuza insanlarımızı aydınlatmaya davet ederken, bu yolda Rabbim bizleri mahcup etmesin derken, Allah’tan (c.c.) yardım ve inayet diliyoruz.
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Genel Başkanı |