Aziz gönül dostları, umarım başlıkta dikkatinizi çekebildim…
Gençlerin toplum içinde bize yaşattıkları olumsuzlukları gördükçe yetişkinlerin kahır ekseriyetinin; bu gençlerin ana-babalarını suçladıklarını görürüz.
Hepimiz su sözleri hep duyarız;
“Anne-babaları bu çocuklara hiç mi terbiye vermemiş?”
“Bunların ailesi hiç mi ilgilenmiyor bunlarla, böyle sorumsuzca çocuk yetiştirilir mi hiç?”
Ah şu aileler yok mu?
"Saldım çayıra, mevlam kayıra" usulüyle hiç çocuk mu yetiştirilir? Eskiden böyle miydi canım…
Evet okulda yöneticiler ve eğitimciler onları suçlar…
Politikacılar da onları suçlar, kanun uygulayıcıları da…
Suçlu her zaman ailedir… Bu işin kolaycılığıdır aslında…
Hep anne-babalar suçlanır. Suçlamak kolaydır önemli olan çözüm getirmektir.
Genç anne ve babalara, vermediğimiz bir eğitimin karşılığını beklemek gibi bir hakkı kendimizde görürken, onlar neyi yanlış yaptıklarını, nasıl yapmaları gerektiğini nereden öğrenecekler.
Bu sosyal bir mesuliyettir. Bu mesuliyet aslında öğretim/eğitim programlarımızı da gözden geçirilmesi yönünde bir “Program Geliştirme” sürecinde başlangıcı tetiklemelidir…
Bilmeliyiz ki; bütün çocuklar, bebeklik döneminde yaratılışlarında bahşedilen emsalsiz bir öğrenme güdüsüne sahiptirler.
Bebeğin bir oyuncağa uzanmak için gösterdiği çaba, yürümesi veya kendi kendine yemek yemesi öğrenme güdüsünün refleksle başlayan örnekleridir.
Erken dönemde gözlemlenen bu öğrenme güdüsüyle çocuk, uygun ortam bulunca başlattığı öğrenme sürecini sürdürerek, okul çağında okuma-yazma gibi etkinliklere yönelir. Çocukların bu doğal öğrenme güdüleri, olumsuz etkilendiği zaman, bilgiyi kavramak için çaba göstermez, aksine olumsuz yönde öğrenmeme yönünde bir değer kazandırır.
Çocukların öğrenemeye dönük edindiği bu olumsuz kazanım, okula ilişkin görevlerde başarılı olamayacaklarına inandıklarında, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünerek çalışmayı bırakırlar. Öğrenme zorlaştıkça kolaylıkla engellenme duygusuna kapılırlar. Çaba göstermedikleri için öğrenmede başarı sağlayamazlar. Yeni bilgiler edinmenin heyecanını yitirirler.
Kendini savunma psikolojisi içinde; “başarının şansa bağlı olduğuna” inanırlar, ya da inanmayı tercih ederler…
Çocuklarımızın eğitimi sürecinde dikkat etmemiz gereken ve herşeyi öğretmenden beklemeden veya onana ihale etmeden bazı temel bilgilere uygun yaşamak, istikbali kazandıracaktır.
0-3 yaşına dek en mutlu olduğumuz, sevdiğimizde bize gülücükler dağıtan, hatta kızdığımızda bile bazen… Sıra dışı davranışların en az olduğu dönemleridir ya…
Her şey zaman içinde değişebilir ve 3 yaşına kadar sakin bir şekilde büyüyen çocuğunuz kavgacı, enerjik, emreden, kuralları tanımaz bir çocuğa dönüşmüş olabilir.
3 yaş çocukları uyanık kaldıkları zamanların büyük bölümünü etraflarını keşfetmekle geçirirler.
‘’Neden bunu yapmak zorundayım?’’ en sık kullandıkları cümleler arasında yer alır...
Eğer; bu soruyu çok ciddiye alıp, bilimsel ya da karmaşık açıklamalarda bulunmaya çalışırsanız, cevabınıza çok ilgi göstermeden, başka şeylerle ilgilenmeye başlarlar. Oysa daha basit izah edebiliriz. Çok da ağdalı konuşmak onun ilgisini çekmeyecektir.
Çocuğumuz bize bir günde yüzlerce ‘’NEDEN’’, ‘’NİÇİN’’ diye soracaktır. Pek çoğunun cevabını sizinde bilmediğiniz sorular olacak bunlar. Eğer, çocuğumuz ‘’güneş neden doğar?, “köpekler neden konuşamaz?” gibi sorular soruyorsa ve bu sorulara “bende bilmiyorum” diye cevap vermek yerine, onu ciddiye almalıyız.
Gel beraberce cevabını bulmaya çalışalım diye, kitaplardan ya da internetten yardım alarak sorularını cevaplamaya çalışabiliriz. Böylece çocuğumuzun merakını giderebilir, bilgisini artırır, daha açık, daha net ve duru düşünmesini sağlayabiliriz.
3 yaşında hayata ve olaylara genellikle tek bir açıdan bakabilirler. Yaşadıkları olaylara farklı açılardan bakıp, belediğimiz düzeyde doğru bir sebep sonuç ilişkisi kuramazlar. Farklı açılardan bakıp, doğru cevapları verme 7 yaşlarında başlayacaktır. O nedenle sabır şart…
2 yaş bencilliği ve ebeveyn bağımlılığı 3 yaşında azalmaya başlar. Yine 3 yaşında yaşıtları ile ilişki kuracak ve arkadaşlarıyla oyunlar oynama başlayacaktır.
Yaşıtlarının da kendisi gibi düşündüğünün farkına varacak, diğerlerinin güzel, ya da çirkin/sevilmeyen/kötü özelliklerinin olduğunu fark edecektir...
3 yaş arkadaşlık ilişkileri sırasında çocuk kendisinin de hoş, sevilen özelliklerinin olduğunun farkına varırsa bu farkındalık, onun özgüvenini yükseltecektir.
O halde özgüvenini yükseltmek için dikkat ve özen şart…
Yaşıtlarının duygu ve davranışlarına karşı daha duyarlı olmayı öğrenen (empati yapmaya başlayan) çocuğunuz, yarışmayı bırakacak, oyunlar sırasında işbirliği yapmaya ve yardımlaşmaya başlayacaktır. Takım elemanı olmayı kazandırmak, onun duygusal zekâsını geliştirmek de elimizde aslında…
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkanı