Sönmez, Gelişen teknolojinin belki de en büyük olumsuz etkisi insan ilişkileri üzerine olmuştur. Bilgisayar çağının çocukları maalesef toplumsallaşma sorunu yaşamaktadır. Bu durum ne yazık ki, toplumsal olaylardan habersiz bir nesil yetişmesine neden olduğunu ifade eder. (Sönmez, 2009: 2).
Hızla yaşanan ve yönetemediğimiz değişim sürecinin baş döndüren hızı karşısında savrulan toplumsal yapımızda; yeni yetişen ve eğitmediğimiz nesle şikayetler sıralayarak, suçu kendi dışımızdaki değişkenlere atma kolaycılığına kaçan BİZ EBEVEYNLER, EĞİTİMCİLER!
Çocuklarımızla hayatı paylaşmak yerine, salt refahımızı paylaşırken, ne tür sonuçlar doğuracağını tahmin bile etmiyoruz. Çocuklarımıza; yaşadığı topluma karşı ödevleri olduğu hakikatini kazandırmak yerine, “…benim oğlum/kızım enayi mi? Başkalarının işini neden yapsın!”, “ben çocuğumu, kendim için bile yormazken…”, “bir bardak su bile istemedim! Daha başkaları için….” diyerek, benim çocuklarım başkalarının hizmetinde mi olacak, onlara hizmet mi edecek!” göndermeleriyle bizi bir kılan değerlerden yoksun, salt nefsinin/hazzının tatmini odağında yetişen bir neslin inşasına sağladığımız katkının sonuçlarını düşünüyor muyuz?
Çok işlevli telefonların tuzağında yetişen neslin; çevreden kopan, sanal alemde, sosyal medyada yaşamaya başlayan, taziyeyi de, düğünü de aynı eylem refleksiyle “facebook-twitter vb. sayfasında “beğen” veya “paylaş” butonunu tıklamayla yeterli olduğunu öğrenen, çevresindeki insanların yaşadığı hallerin, duygusal coşku ve kırılganlıklarından bihaber/ilgisiz bir nesil yetişirken, onları değerlerimiz üzerine yetiştirmemiz gerekirken, bizim onlara benzemeye çalışmamız halinin getireceği sosyal yıkımın, milli birlik ve beraberliğin önündeki en büyük engel teşkil edeceğinin farkında mıyız?
Eskiden kırsalımızda imeceyle yapılan işler vardı, (bağ bahçe işleri gibi) Hayat Bilgisi derslerinde anlatılan…
Sahi şimdilerde bunu anlatıyor muyuz?
Anlatırken izah edebiliyor muyuz yeterince?
Anlatırken ”İMECEYİ” hayattaki karşılığını ne kadar somutlaştırabiliyoruz çocuklarımızın hayal dünyasında acaba?
Değerlerimizden uzaklaşmamız, kendimize yabancılaşmamız bizi boşlukta bırakırken, toplumda hızla artan anarşi, terör, vurdumduymazlık, aldatıcılık ve her türlü sahtekârlık ruhlarımızda yuvalanmakta, sokak, ev, toplum ve okul birbirinden farklı karmaşık ve kaotik bir duruma dönüşmektedir.
Bugün yetişmekte olan nesiller, neyin doğru, neyin yanlış, neyin güzel, neyin çirkin, neyin iyi veya kötü olduğuna karar vermede güçlük çektiklerini ifade etmektedirler (Yel ve Aladağ 2009: 124).
Yazıcı, Pek çok ülkede aileler ve eğitimciler toplumsal düzeni tehdit eden bu sorunlardan kurtulmanın yolunun etkili bir değerler eğitiminden geçtiği kanaatinde olduklarını ifade ediyor (Yazıcı, 2006: 2).
Oysa Sosyal Etkinlik Yönetmeliği İlkokuldan Ortaöğretime, bütün çocuklarımızın aldığı eğitim sürecinde uygulanması gereken “TOPLUM HİZMETİ” diye bir faaliyet alanı emreder…
Çocuğun yaşadığı topluma karşı duyması gereken sosyal sorumluluk kapsamında kendi gücü, bilgisi, yetenek ve yeterlikleri kapsamında, zamanını da kendisinin belirlemesi ve kendi düşündüğü alanda, yine kendi yapacağı plan veya proje kapsamında “Hizmet etme” ve yaptığı hizmeti de raporlayarak bir değer oluşturması zorunluluğu olmasına karşın kaç okulumuzda bu faaliyet yaşanıyor acaba?
Karne öncesi haftasında sorumlu öğretmen ve yöneticilerin her bir öğrenci için, “Projesini Tamamladı/Tamamlamadı” butonundan verilmeyen ve yapılmayan “Toplum Hizmetine dönük projesini “TAMAMLADI” butonunun seçilmesinin yaratacağı değerler erezyonu veya değerlerimizin yıkımı gibi olumsuz sonuçlarının yanı sıra yapılmayan görevin/faaliyetin gerçeğe aykırı belge niteliği de taşıyan mahiyette uygulanır olmasının izahını nasıl yaparız kendimize?
Kendi ellerimizle bizi biz kılan değerlerden uzak yetiştirdiğimiz ve devam ettiğimiz sürecin sonuçlarında; evlendikten sonrada aile sorumluluğunun da ne olduğu bilincini “sanal sorumluluk” uygulamasında ayıramayan, gerçeklerle yüzleştiğinde afallayan ve yaşadığı kaotik ortamda evliliği sürdürme mesuliyetini taşıyamayan neslin yaratacağı sonuçlar değil mi boşanma oranlarındaki bu artış… Aile içi çatışmalar…
Günümüzde tatile giden çağdaş ve modern insanların, hayvanlarını, hatta bitkilerini bırakacakları bakım evleri önemli bir sektör haline gelirken, huzur evine bırakılan anne ve babaların bir daha geri alınmamak üzere bırakılır oluşundaki artan oran tartışılmıyor bile…
Modern hayatın bize getirdiği işte bu olumsuzlukların yarattığı sosyal çözülme, toplumu her yönden sararak zehirlemektedir. Toplumsal çürümeye neden olan bu zehirlenmenin ilacı, koruyucu tedbiri değerlerimizdir…
Çünkü bu değerler bireyde bir öz denetim yetisi oluşturur. Bu nedenle “DEĞERLER EĞİTİMİ” her eğitim sisteminin omurgası olmak zorundadır.
O yüzden “Değerler Eğitimi” açısından önemli bir faaliyet olması yönüyle; öğrencilerin, kendilerine, ailelerine, çevrelerine ve topluma duyarlı, yaşadığı toplumda sosyal sorumluluk sahibi olma mesuliyeti ile gönüllü çalışma bilincine sahip, sorun çözen ve çözüm üreten, resmî, özel kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışma becerilerini geliştirmiş bireyler olarak yetişmeleri için “Toplum Hizmeti” çalışmaları önem kazanmaktadır.
----------
Sönmez, Ö. F. (2009). Topluma Hizmet Uygulamaları Dersi ve Tanımlar, Editör: Aksoy B, Çetin T, Sönmez Ö.F. Topluma Hizmet
Uygulamaları, Pegem Akademi, Ankara
Yazıcı, K. (2006). Değerler Eğitimine Genel Bir Bakış, Türklük Bilimi Araştırmaları, 19, ss. 499- 522.
Yel, S. ve Aladağ, S.(2009). Sosyal Bilgilerde Değerler Öğretimi, Sosyal Bilgiler Öğretimi, Edt; M. Safran, Pegem Akademi Yayınları Ankara
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Genel Başkanı |