“Riyadan Şirke Uzanan Hatalarımız” başlıklı yazımızda, salt örgün eğitim değil, okul öncesi, aile ortamında da yaşadığımız eğitim sürecinde farkında olmadan yaşadığımız, yaşarken de model olmamız münasebetiyle çocuklarımıza, istiklal ve istikbal mücadelemizde, istikbalimizin teminatı olan çocuklarımıza/gençlerimize kazandırdığımız bazı hususlara dikkat çekmiş;
Söz, söylem ve eylemlerimizde gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma şeklinde yaygın davranış kalıbına giren bu halin, eğitimde çözümlenmesi gereken en temel sorunumuz olduğuna dikkat çekmiş,
Hayırlı ameller Allah için yapılacakken, dünyevî bir menfaat için yapılınca, o menfaat Allah yerine konmuş olmuyor mu? Sorusunu yöneltmiş;
Rasûlüllah Efendimiz;
Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır, " (Tirmizi, Hudut, 24) buyurduğu hususuna işaret etmiş;
Allah’a “Şirk” koşanların tamamı dindar insanlardır! Namaz kılarlar, oruç tutarlar demiş, dış görünüşlerinden, Müslüman göründüklerine dikkat çekmiş;
Allah’ın (c.c.) müşriklerle ilgili Kur’an’ı Kerimde:
“Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?” (Ankebut 61),
“Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.” (Ankebut 63), diyerek uyardığını,
Kuran’ı Kerim de zikredilen bu gibi ayetlerin meseleye açıklık getirdiğini. Müşrikin, Allah’a inanmasına rağmen Allah’a eş koşan insan olduğunu, Allah’ın (c.c.) Yusuf Suresinde; “Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler (imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar.)” (Yusuf/106). diyerek hepimizi uyardığını hatırlatırken,
Allah’a eş koşan insanın, Allah’ın varlığına olan imanı ister taklidi iman, ister tahkiki iman olsun bu insan “müşriktir” ve İslam dairesinde olmadıkları da gözden kaçan, vahim bir durum tespiti yapmıştık.
Yaşanan sürece objektif bakıldığında; Allah’ın indirdiği dine, insanların, kendi oluşturdukları dinle ortak yaparak, dini şirket gibi yönetme anlayışlarından kaynaklandığı, Allah’ın (c.c.) yetkisini, şahıslara vermek gibi bir sürecin yansımaları olduğu söylenebilir…
Şirkin bir kaynağının da taklidi imanın yansımaları olduğu da söylenebilir.
Allah Bakara suresinde; “O müşriklere: “-Allah'ın indirdiğine (Kur'an'daki helâl ve harama) inanın ve tâbi olun.” denildiği zaman onlar: “Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şey anlayamaz ve doğruyu seçemez idiyseler de mi? (onlara uyacaklar). (Bakara/170) uyarıları göz önüne alındığında;
Atalar dini ile İslam’ı bir araya getirmenin sonucunun, bireyde ŞİRK’e kayışı tetiklediği söylenebilir…
Allah Nahl Suresinde “Bir de Allah'a ortak koşanlar, (müşrikler) şöyle dediler: “- Allah dileseydi, ne biz, ne de Atalarımız kendisinden başka hiç bir şeye tapmazdık; onun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık.” Kendilerinden evvelkiler de böyle yaptılar (peygamberlerinin getirdiklerini inkâr ettiler). Buna karşı Peygamberlerin vazifesi, ancak açık bir tebliğdir.” (Nahl/35)
Zumer Suresinde Allah, Hz. Peygamber’e hitaben; “Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” (Zumer/65). Diyerek, ŞİRK’e karşı uyarır…
İnsan, nefsani ve dünyevi çıkar ekseninde; Atalar dini ile İslam’ı bir araya getirmenin sonucunda, ŞİRK’e kayarken, insanı aldatan, küfre/günaha teşvik ettiği aşikar olan Şeytan’ın bile, Kur’an-ı Kerimde, İbrahim Suresinde; şirkten beri olduğu yer alırken;
“(Kıyamet günü) İnsanların hepsi Allah’ın huzuruna çıkacaklar. Ve zayıflar büyüklük taslayanlara söyle diyecekler: "Bizler, sizlere uymuştuk. Simdi siz, Allah’ın azabından en ufak bir şeyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "Allah bizi hidayete erdirseydi, biz de size doğru yol gösterirdik. Artık simdi bizler sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü kaçacak yerimiz yoktur." (İbrahim suresi/21),
“ İs bitince şeytan onlara söyle diyecek: "Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah´a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim." Doğrusu zalimler için acı bir azap vardır!” (İbrahim suresi/22),
Araf suresinde; “Âdem ve Havva: “- Ey Rabbimiz, kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ziyan edenlerden oluruz.” dediler. (Araf/23) 23. ayeti, bizlere dönük, bizim kendimize zulmetme gibi bir durumu yaşadığımıza işaret eder.
ŞİRK olgusunu, “itikadi” ve “ameli” şirk olmak üzere iki ana eksende mütalaa edersek;
İtikat, bir dinin temel inanç değerlerine kalbî bağlılık ve inanmaktır.
İman esaslarımızın “amentü” de belirtildiği üzere altı olarak sınırlandırılırken, Müslümanlar, Allah’a, Peygambere ve bir bütün olarak Kuran’ı Kerime inanmakla yükümlüdürler.
Kuran’ı Kerimde bildirilen bütün gerçekler, Kuran’ı Kerimde beyan edilen bütün esaslar, iman esasıdır.
Bu iman esaslarını bölmek, bir kısmını esas, bir kısmını detay kabul etmek, büyük ŞİRK tehlikesinin kapısını açar...
İtikadı şirk içerisinde bulunan kimseler, genellikle Müslüman olduklarını zanneden veya Müslüman olduklarını ileri süren kimseler oldukları söylenebilir.
Mesela;
1- Herhangi bir insan, Hâlık, yani yegâne yaratıcı olan Allah’a inandığını söylediği halde kâinatın, dünyanın ve dünyanın içindekilerinin yaratılışını, Allah’la beraber başka şeylere de nispet ediyorsa.
2- Rezzak, yani yegâne rızık verici olan Allah’a inandığını söyleyip, rızık verici olarak Allah’la beraber başka şeyleri de ön plana çıkarıyorsa.
3-“Hâdi”, yani yegâne hidayet edici olan Allah’a iman ettiğini söyleyip; hidayet edici olarak başka şeyleri de görüyor ise.
4-Yegâne ve mutlak Hakim olan Allah’a iman ettiğini söyleyip; hakimiyeti Allah’tan başka kimselere veya mercilere nispet ediyorsa, böylesi inanışlarda bulunan insanlar itikadi şirk içerisindedir.
Kısaca örneklendirdiğimiz bu itikadi şirkler yaygın olmamakla beraber Müslümanların bu gibi konularda yeterince bilinçli oldukları söylenememektedir...
Mesela; bazı alimler İslami mücadeleleriyle ilgili olarak “Bizim mücadelemiz Allah’ın hakimiyetini tesis etmek içindir” diyebiliyorlar!.. Böylesi bir söz, öncelikle Allah’ın
sıfatlarını bilmekle yükümlü olan âlimlere yakışmayan, bu ifadenin riskleri yönüyle de dikkat edilmesi gereken bir husus olduğu söylenebilir…
Şirk’i Ameli yönüyle ele alırsak,
Amel; fiil, eylem, hareket, davranış manasına gelir.
İnsanın yaşantısında meydana gelen fiil, eylem ve davranışlarında kaynaklanan şirklere, kısaca “ameli şirk” diyoruz. Ameli şirk, bizzat fiil ve eylemlerden zuhur eden şirktir.
Mesela;
Gaybı bildikleri inancıyla kâhinlere gitmek,
Değişik maksatlar için büyü veya sihir yaptırmak,
Göz boncuğu veya katır boncuğu takarak, bunlardan fayda ummak,
Ölülerden veya birer mahluk olan yaratılmışlardan gaybi yardım istemek,
Allah’tan başkasına kurban kesmek,
İnsanların nasıl ve ne şekilde yaşayacakları ile ilgili olan Allah’ın hükümlerine rağmen, kendi istekleri doğrultusunda hükümler koymak veya bu şekilde hükümler koyan müstekbirlere (Büyüktük taslayan kimse) yaklaşmak, çıkar ekseninde onları meşru görmek ve onlara destek vermek gibi söz, söylem ve eylemelere yönelmenin, ameli şirk olduğunun da tartışılmaz olduğunu düşünüyoruz.
Rabbim, önce nefsimizi, sonra İslam âleminin bütününü, Allah’ın (c.c.) Rum Suresi’nde, Resulullah’a hitaben; “(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm 30) 30. Ayetinin mana derinliğinde, uyarması, az bir dünyalık karşılığında düştüğümüz hatalar yanı sıra, bilmeyerek de olsa düştüğümüz ŞİRK riskinden muhafaza eylemesini niyaz ediyor, saygılar sunuyorum.
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı