Mülakatla ilgili yaşanmışlıklardan bahsedip de sevgili Kaya Turhanoğlu’ndan örnek
vermemek olmaz. ‘Biz onun yalancısıyız’ deyip sözü üstada bırakalım:
‘Yıllarca bir şirkette personel şefi olarak çalıştıktan sonra bir ilana müracaat için Sirkeci’deki
izbe bir hana gittim. Han izbeydi ama gittiğim büro epeyce şatafatlıydı. Sekreter beni 2 saat
bekletti. Çünkü, patronun yanında misafir vardı. Gitmekle gitmemek arasında bocalarken
misafir huzurdan çıktı ve içeriye ben alındım.
Klasik bir kaç soruyu cevapladım. Sonra yaşlıca patron parmağıyla kapıyı göstererek –
Delikanlı, ayağa kalk ve kapıya kadar yürü- dedi. Şaşkın bir ifadeyle nedenini sordum.
Cevabı, ‘Endamını bir göreyim’ oldu.
Çok sinirlenmiştim. ‘Ulan ben manken miyim, model mi?’ diye homurdanarak kapıyı çarpıp
çıkmak üzereyken patron arkamdan seslendi: ‘Delikanlı, sinirlenme de gel anlatayım’. Öfke
baldan tatlı ama merak da ediyorum, o nedenle burnumdan soluyarak yeniden oturdum.
Patron: ‘Bak evlat’ dedi. ‘Ben yavaş yürüyeni sevmem. O nedenle yürüyüşünü merak ettim.
Anlaşılan sen cevval bir çocuğa benziyorsun. Seni işe alıyorum’ dedi. Tabii kabul etmedim.
Ne var ki, bu olay bende merak uyandırdı. Yanıma mülakat için giren her adayın yürüyüşüne
dikkat eder oldum. Hatta adımları ölçmek için ekose bir halı bile aldım’.
Bir kurşun kalem kaç kilometre yazı yazar?
Büyük sayılabilecek bir holdingde İ.K Müdürü olarak işe başladım. Yapıyı ve insanları tanıma
yani oryantasyon sürecindeyim. Patron, çalışanlara yönelik bir dergi hazırlamamı istedi.
Mizanpaj yapmam lazımdı ve sekreterimden kurşun kalem istedim. Yoktu. ‘Sipariş verelim’
dedim. Kızcağız sipariş formunu imzaya getirdi, imzaladım.
Aradan 5 dakika geçti, geçmedi yaşça benden epey ileride olan Satın Alma Müdürü yanına
çağırdı hem görüşmek hem de çay ısmarlamak için. Yanına vardım. Oturmak için yer gösterdi.
Çayımızı yudumlarken de biraz mesafeli ama saygılı bir ses tonuyla tane tane konuştu:
‘Beyefendi, yeni olduğunuzdan bilmediğinize yorduğum için sizi bizzat ben bilgilendireyim
dedim. Bir kalem siparişi vermişsiniz. Tabii o kalemi almak mesele değil de, bitmiş olan
kaleminizi sipariş formuna eklememişsiniz. Yeni olduğunuz için bilmiyor olabilirsiniz.
Anlarım. Biz kurumsal bir firmayız. 3,5 cm’den daha kısa kalmış kurşun kalemleri satın
alırız. Bundan uzunsa daha kullanılabilir düşüncesiyle iade ederiz’.
Bir yandan şaşkınlığımı belli etmemek, diğer yandan da ‘Acaba kafaya mı alıyor yeni
olduğum için’ düşüncesini gizleyemeye çalışarak ‘Üstadım, 3,5 cm standardını neye göre
koydunuz?’ diye sordum.
Hemen cevapladı: ‘Faber firmasına mektup yazdık. 3,5 cm’den yukarı kalemlerle
yazılabiliyormuş. Yalnız, bir kurşun kalemle kaç metre yazılabileceğini de sormuştuk aynı
mektupta ama yanıt vermediler. Bunun üzerine benim gayretlerimle yıllar önce bir çizelge
yapıp bölümlere dağıttık. Her harfe 1 puan verdik. Mesela M 1,5, L 0,5, S 1 puan. Ardından
çalışanlardan günlük olarak yazdıkları yazıların toplam puanlarını hazırladığım çizelgelere
işlemelerini istedik. 3-5 ay sıkı takip edip uygulattık. Ama bizdeki yöneticiler maalesef
yönetici olmadıklarından iş tavsadı ve bitti’.
Nutkum tutulmuştu. Nasıl bir yere gelmiştim? Çaktırmadan ayağımı çimdikledim duyduklarım
gerçek mi diye.