Pandemik şartların ağır seyrettiği bir süreçte, her sektör etkilendi. Ekonomik etkilenmişlik vitrine çıkmasına karşın, daha derin etkilenmeyi “EĞİTİMDE yaşadık. Bu etkilenmenin derinliğini ve tesirini henüz tam fark edemediğimizi, ilerleyen yıllarda daha derin etkilerinin izleneceğini düşünüyoruz.
2019-2020 öğretim yılında tüm ülkeyi kapsayacak bir sistem kurularak, (EBA) öğretim uzaktan eğitim aracılığıyla yürütülmeye başlandı. Bilim kurulu önerisi ile alınan kararlara dayalı kısmi/tam kapanma süreçlerinin yansımalarına dayalı eğitim de uzaktan eğitim şeklinde devam ediyor.
İster yüz yüze, isterseniz uzaktan olsun, EĞİTİM bir neslin inşa sürecindeki kritik alandır. Çünkü; bütün sistemlerin temel öğesi insandır. İnsan; sistemlerin devamlılığı için, olmazsa olmazıdır...
İnsanın niteliği de sistemin devamı açısından kritik önem arz eder. Evde başlayıp, okulda devam eden sürecin temel hedefinde de sistemin devamlılığı, gelişmesi, verimliliği için ihtiyaç duyulan niteliklerin ve yeterliklerin bireye (insana) kazandırılması sürecidir.
Okul öncesi, evde başlayan bu sürecin devamı, örgün öğretim kurumlarında devam eder. Bu sürecin ana ekseninde yer alan, sistemde görev yapan öğretmendir.
Bu nedenle öğretmen, toplumu oluşturan insanı (bireyi-aileyi) çok iyi tanımalı, eğitime alıp da topluma sunacağı ürünü, toplumla uyum sağlayan, toplumsal gelişmeye de katkı sağlayacak yeterliğe ulaştırmalıdır.
İstikbal ve istiklalin teminatı olacak çocuklarımızın eğitiminde; bu değişim ve gelişme sürecinde salt akademik bilgiye odaklanma hatasına da düşülmemeli, bizi biz kılan değerler unutulmamalıdır.
Çünkü toplum; bireylere kendi kültür mirasını aktararak onları yetiştirirken, kendi devamlılığını da teminat altına alır. Toplumdaki birlik ve beraberliğin temini, tesisi ve devamlılığın sağlanması da bu değerlerin evrensel boyutlarının aktarımındaki başarıyla mümkündür.
Bu sürecin odağında yer alan öğretmenin görev alanı, sadece okulla sınırlı tutulamaz. Öğretmen, okul içi ve okul dışı faaliyetlerle insanın, dolayısıyla toplumun inşasından mesuldür. Bu mesuliyet, toplumun değişim ve gelişiminde motor güç olma gerçeğidir.
Bilgi toplumunda yürümeye devam ettiğimiz bu yolda geri düşmememiz için; akademik bilgi aktarımı atlanmamalı, bilgiyi yapılandırarak, yeni bilgi ve uygulamada farklılıklar yaratacak fırsatlar sunulmalıdır. Ancak, akademik bilgiye odaklanma, bizi biz kılan kültürel mirasımızın, milli ve manevi değerlerimizin aktarılmasını ikinci plana atmamalıdır. Çünkü verilen eğitimle; insanı, insan marifetiyle de bir toplumun inşasında önemli bir rol oynanacaktır.
Bu inşa sürecinin hassas nirengi noktası da öğretmenin bu değerlere sahip olması, bu değerlerle temeyyüz etmesidir ki eğitiminden mesul olduğu/olacağı nesle doğru model olarak etkili olabilsin.
Bizi biz kılan değerlerin evrensel boyutlarında;
Eğitim bilimlerinin sorgulamadan kabul ettiği ilk hedef, çocuğun kendini bilmesi yeterliklerini tanıması, kendinden utanmamasıyla başlarken, ikinci sırada ahlak vurgusu
dikkat çeker. Kendini bilen ve ahlaki değerin önemine inanmadan sonraki kriter ise bireyin “özgüven” duymasıdır.
Toplumda değişim ve gelişimin doğru istikamette başlaması ve sürdürülebilir kılınması;
ü Neslin inşasında çocuklarımızın yalan söylememesi, yalan üzerine yaşayanlara itaat etmemesi,
ü Kendisine iyi davranılması için inanmadığı bir davranış içine girmemesi,
ü Kendi görüşüne destek bulmak için lüzumsuz yere yemin edenlerden uzak kalması,
ü Çevreninde olumlu olanları da görmeyip, sürekli kusur arayanlara yaklaşmaması, (sürekli kusur arayan üretmez, güzel ve olumlu olan hizmetlerde de kusur arayarak toplumsal desteği kırar),
ü Laf taşıyarak toplumsal barışı olumsuz etkileyenlerden de uzak kalması,
ü İnsana, hayır yapmanın erden olduğu, hayrı devamlı engelleyenlerin de insanlık adına, topluma verilen en büyük musibet olacağından hareketle bu insanlardan da uzak kalınması gerektiği,
ü İnsana, çevredeki canlılara hiç sebepsiz kötülük yapan zorbalardan uzak kalması, bunlara itaat etmemesi gerektiği,
ü Çok malı ve çevresi, aşireti, oğulları olduğundan dolayı her yaptığını haklı olduğu düşüncesi içerisinde fütursuz davranan insanların kendine ve topluma sağladığı zararlar nedeniyle bu kişilerden uzak kalınması gibi,
Evrensel değerler, okul öncesinden (aileden) başlayan ve temel eğitim sürecinde çocuklarımıza kazandırılmasına bağlı olduğunu düşünüyoruz.
Zaman ötesi, bu evrensel değerlerin; 1441 yıl öncesinde insanlığa rahmet olarak inen Kur’an-ı Kerim’in Kalem Suresinde (bir grup müfessirin 2. Sırada, bir grup müfessirin de 5. Sırada indiğini söyledikleri,) insanın inşa kriterlerinin yer aldığını göz önünde bulundurursak, bizi biz kılan değerlerimizin, eğitim sürecinde istikbalin teminatı gördüğümüz çocuklarımıza neler kazandıracağını düşünebiliyor muyuz?
Bugün yaşadığımız toplumsal kaos, kapı komşusundan emin olamama halimiz, öz babasına/annesine/öz yeğeninin canına kıyacak kadar hadsizleşen insan sayısındaki artış, ahlaki çöküşün yarattığı ağır bilanço, benim hızsızım iyi diyen insan sayısındaki artışın yansımaları, bu ve benzeri nedenlerle kaybettiğimiz toplumsal huzur ve sosyal çözülmenin önlememesi, bu evrensel değerlerden kopuşumuz, hayatın ana ekseninden çıkarışımızın doğal sonucu değil mi?
Çözüm mü arıyoruz?
Hadi canım….