Mekke’nin Fethinin Maneviyatında 2016’ı Değerlendirmeliyiz!
Put saltanatının, cahiliye dönemlerinin en karanlık sayfalarının sonuncusu kapanıyor, bir fetih gerçekleşiyordu; Kur’an-ı Kerimin “Feth-i Mübin” adını verdiği, Mekke-i Mükerreme’nin fethi ile…
Kureyşliler, Müslümanlarla dost olarak, Hüdeybiye antlaşmasını tek taraflı olarak bozan Huzaa kabilesine saldırıyorlardı. Huzaa Kabilesine yardım edeceğine söz veren, hem ahdine sadık hem de kendisine güvenen dostlarını yalnız ve yardımsız bırakmayan Hz. Peygamberimiz (sav), “Benî Kâab'a (yâni Huzâalılara) yardım etmezsem, yardımsız kalayım. Kendime ve yakınlarıma yardım eder gibi hem de şu bulutun yağdırdığı gibi yardım edeceğim!...” (İbn Hâcer, Bezzâr) buyurarak bu kararlığını ifade ederken, Kâbe’nin putlardan temizlenme zamanı da gelmişti.
On bin kişilik bir ordu ile Mekke’yi kuşatan Hz. Peygamberimiz tam bir sulh içinde Kâbe’ye girilmesini istiyordu.
Peygamber Efendimiz, ordu komutanlarına kimseyle savaşılmaması söylerken, kendi evine, Ebu Süfyan’ın evine ve Ka’be’ye sığınan herkesin güvende olacağına dair herkese teminat verirken, “Bugün rahmet günü, bugün Kâbe’nin şerefini Allah'ın yücelttiği gündür!” diyordu.
Mekke'ye girer girmez Resûlullah (sav) Kabe'ye yöneldi. Elinde bulunan değneği ile putlara dokundukça putlar yüz üstü düşerken,“Hak geldi, bâtıl zail oldu, artık bâtılın açığa vurması veya tekrar gelmesi imkânsız.” ayetini okuyordu.
O gün Kâbe’nin damına çıkarak en anlamlı ezanını okumuştu Hz. Bilal… İnsanlar saf saf geliyor ve Allah'ın dinine giriyordu.
Peygamber Efendimiz (sav), Fetih sonrasında tereddütlü olan insanlara; “Allah'tan başka ilâh yok. O birdir ve ortağı yoktur. Va'dini yerine getirdi, kulunu zafere erdirdi. Tek başına bütün kabileleri mağlup etti. Dikkat edin, câhiliyyeden kalma övünülen, her kan dâvası ve mal dâvası şu iki ayağım altındadır. Ey Kureyşliler! Allah sizden câhiliyye gururunu ve atalara ta'zim alışkanlığını giderdi. Bütün insanlar Âdem'dendir, Âdem ise topraktandır. `Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yaratıp, millet ve kabilelere ayırdık ki, her birinize âit değişik kabiliyetler açığa çıksın, birbirinizi kıymetiyle tanıyasınız. Allah nezdinde en değerliniz ise şüphesiz dininde en samimî olanınızdır.`EyKureyş ahalisi! Size ne yapmamı tahmin ediyorsunuz?” diye soruyor, Onlar: “Senden Hayır bekleriz. Çünkü sen kerim bir kardeş oğlusun” dediler. Bunun üzerine Efendimiz (as), “O halde gidin, hepinizi bağışladım, hepiniz hürsünüz” (Taberi, İbn Sa’d) buyuruyordu.
Gerçekte Mekke’nin Fethi, o an olan kalplerin fethindeki samimiyetle anlam buluyordu…
Bu gün, İslam coğrafyasında ve hassaten ülkemizde, kardeşin kardeşe hasım olduğu, tahrik ve tertiplerle düşman kılındığı kaos ortamında; hepimiz, Mekke’nin fethindeki saf duyguların manevi atmosferini yeniden keşfederek, yaşamaya çalışarak, bu yolda nefislerimizi yenerek süreci değerlendirmeliyiz...
Akıllarını kiraya veren, az bir dünyalık uğruna yaşattıkları zulümden, önce kendi yakınları olmak üzere, İslam aleminin bütününün etkileyen olumsuzlukları düşünerek, hatalardan vaz geçmeli, düzeltebileceklerimize odaklanarak nefsimizin ve duygularımızın esaretinden kurtulup, gönüllerin birliğinde buluşarak, imani kardeşliğin tesisine dönük hata yapan yakınlarımızı uyararak, doğru yola yönelterek, kardeşliğimizi yeniden pekiştirmeye vesile kılmalıyız.
Metin AKGÜN
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Genel Başkanı