Nasihat…
Son günlerde yaşadıklarımızı göz önüne alıp da değerlendirdiğimiz zaman; yaşananları herkes eleştiriyor, ancak çözüm yönünde nasihat akla gelmeden bir şeyleri yarıştırır olduk.
Amaç, bir problemi çözmekten, sıkıntıya son vermekten ziyade kendini savunma psikolojisi içinde, salt vitrinde kalmak, “…mış gibi yaşamak” sözünü hatırlatan tavırlar baskın gibi…
Bu nedenle de gerçekten nasihat amaçlı olan sözlerin ise karambole kurban giderken, gözden kaçtığını düşünüyoruz.
Oysa;
Resûlullah (sav) bir hadisinde: “Din nasîhattir.”(Miftâh-ül-Cenne) derken, İmam Gazali’nin, “Nasihat vermek dinimizin birinci vazifesidir.” Dememesi ve yine nasihat verme sürecinin tahlili açısından; “Nasihat vermek kolaydır. Nasihati kabul etmek güçtür. Çünkü, nefislerine uyanlara, dünya zevklerinin peşinde koşanlara, nasihat acı; haramlar ise tatlı gelir.” Uyarıları önemlidir! Yapılan nasihatin maddi ve manevi yönünden istifade edebilmek yönüyle…
Allah’ın (c.c.) “İçlerinden bir topluluk, "Allah'ın helâk edeceği, ya da çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz" dediği vakit, o uyarıda bulunanlar dediler ki; "Rabbiniz tarafından mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakınırlar diye." Onlar yapılan bunca nasihati unuttukları zaman, o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zalimleri de fena hareketlerinden dolayı şiddetli bir azaba uğrattık.” Der. (A’raf / 164-165) Allah’ın (c.c.) Araf suresinde nasihatin önemine dikkat çekmesi, insanlık için önemli bir mesaj, inananlara verilen önemli bir vazifedir aslında…
Ebu Hüreyre radıyallahu anh hazretleri anlatıyor: "Resûlullah buyurdular ki: "Din nasihatten (hayırhahlıktan) ibarettir!" Yanındakiler sordu: "Kimin için ey Allah'ın Resulü?" "Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamları ve hepsi için! Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin ayinesidir, onlara bir rahatsızlık görürse bunu ondan izale etsin." (Kütüb-i Sitte/3352)
Bir şahsın en yakınından en uzaktaki kardeşinde gördüğü bir hatayı düzeltmek veya onun daha iyi olması yönünde ona - İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma- nasihat etmemesi, Resulullahın (a.s.) ifadelerinde yer alan yönüyle ona zulmetmesi şeklinde neticelenebileceği riskidir…
Ancak nasihatin yapıldığı konuda doğru nasihatin yapılması da bir başka önem arz eder ki; “Kime ilme müstenid olmayan bir fetva verilmişse, bunun günahı ona fetva verene aittir. Kim, bir kardeşine, gerçeğin başka olduğunu bile bile, farklı bir irşadda bulunursa ona ihanet etmiş olur." (Müslim, İman 95, (55); Ebu Davud, Edeb 67, (4944); Nesâî, Bey'at 31, (7, 156) uyarısı da bu açıdan dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeker.
Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Bana kısa bir nasihatte bulun, uzun yapma! Tâ ki nasihatini unutmayayım" demişti (ve birkaç kere tekrar etmişti). Aleyhissalatu vesselam (bir kelimeyle): "Öfkelenme!" cevabını verdi!" (Buhari, Edeb 76; Tirmizi, Birr 73 (2021); Muvatta, Husnu'l-Hulk 11, (2, 906). Resulullah’ın (s.a.v.) bu önemli nasihati büyük bir vizyondur bizlere…
Nasihat; birisi hakkında hayır düşünme, hayır isteme, onu sırat-ı müstakime, tevhide ulaştırma, gönlünü ibadet ü taat şuuruyla donatma, hizmet etme şuuru istikametine yöneltme olunca, bunlardan biri veya hepsini bir arada yapmaksa, İslam/insanlık açısından hizmetin, bu yönde yapılan cihadın bir yönü olduğuyla değerlendirilebilir…
İslâm’da müeyyidat denilen “cihad”, “emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker”, İslâm’ın koruyucu zırhı ve surları hükmündedir. Bunlar yapılmadığı zaman, İslâm binasının er veya geç yıkılması mukadderdir. İşte, nasihat, her yönüyle bu surların tamamını ifade etmektedir denebilir. Toplumda, insanlık için evrensel bir değer olan “emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker”-İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma, (Kur'an ve sünnete uygun düşen şeye maruf; Allah'ın râzı olmadığı, inkâr edilmiş, haram ve günah olan şeye de münker denilir) (Râğıb el-İsfahânı, el-Müfredât, s.505; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2357-2358; V, 3118). yönünde yapılacak nasihat; huzurun, barışın ve birlik ile beraberliğin temin, tesis ve devamı için de önemlidir. İhlas ile yapılan nasihatin toplumda birlik ve beraberlik önündeki engelleri ve ayrışmanın lekeleri temizlenebilir.
Avn binAbdullah’ın “Ey oğlum! Sana nasîhatim şudur ki: Takvâya, Allah korkusu ile haramlardan kaçma ipine iyi sarıl. Eğer bu günün dünden, yarının da bugünden daha hayırlı olmasını temin edebilirsen bunu yap. Namaz kılarken vedâ edip ayrılacak olan kimsenin namaz kılışı gibi kıl. Çok ihtiyaç peşinde koşmaktan, özür beyan etmek zorunda kalacağın işi yapmaktan sakın.” Nasihatı her birimize yapılmış bugün ve yarın yönünde bireysel ve toplumsal açıdan kurtuluşumuz ve huzurumuz açısından önemli bir nasihattir.
Muhammed Bağdâdî’nin “Alay edenlere, zarar yapacaklara nasîhat verilmez. Nasîhat, birinin yüzüne karşı olmamalı, umûmî olarak ortadan söylenmelidir. Hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir.” Şeklinde ifade ettiği “Nasihatı” da bizim nasihat ederken nasıl davranmamız gerektiği yönünde önemli bir uyarıdır.
Allah’ın (c.c) Kur’an-ı Kerim’de ayetleriyle, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadisleriyle ve Allah (c.c.) dostlarının yaptığı nasihatlerle, bizlere doğru istikamette yaşamamız, yarın hüsrana uğramamamız yönünde büyük bir fırsat olduğunu düşünüyoruz, eğer değerlendirebilirsek…
Allah, (c.c.) Kehf suresinde; “Rabbinin ayetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim kim olabilir? Biz onların kalpleri üzerine (Kur'ân'ı) anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hidayete ermezler.” (Kehf / 57) dikkat çektiği kimseler olmaktan esirgesin bizleri…
Metin AKGÜN
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Genel Başkanı