Zan…
İnsanlar arasında ya da toplumlar arasında yaşanan sorunların, ayrışmanın ifrat derecesine varan ötekileştirmenin ve kitlesel hale gelen aşağılamanın temelinde yakinen bilmediğimiz konularda da ahkâm kesme yönümüz olduğu söylenebilir.
Bu ahkâm kesme, biliyor görünme suretiyle toplumda statü edinme kaygımız veya alışkanlıklarımız, ya da bizi bu yöne iten çevremizin tesirinde yaşadıklarımız…
Farkında olmadan zannımızı mutlak doğru kabul edip de söylediklerimizin tesirinde yaşanan aile içi problemlerimiz ve toplumsal sorunlarımız…
Öyle ki; bazı zanlarımız hem dünyevi ve hem de uhrevi felaketimiz olabilir…
Oysa olumsuz yöndeki zanlarımız olmadan, (sû-i zan) bir başka ifade ile yakın ve uzak çevremizdeki olayları anlamaya çalışırken güzel zanlar beslesek, (hüsn-ü zan) ile yaşamaya odaklansak; yaşanması olası olumsuzluklarda da hayır aramayı davranış haline getirsek, aramızdaki münasebete başka güzellikler kazandırmaz mı?
Allah (c.c.) Hucurat suresinde; “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.”( Hucurat/12), Yunus suresinde; “Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.”( Yunus /36), Necm suresinde de; “Hâlbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” (Necm/28) Diyor.
Farkında olmadan davranışlarımıza istikamet veren Zan; ihtimal üzere bir hüküm olduğundan bir kısmı hakka isabet etmez… Hem de HİÇ… Etmeyince de başkasının hakkına ait hususta o şekilde aleyhine hüküm bühtan ve iftira ve bundan dolayı bir vebal olur. Özellikle zannın kaynağı yalnız nefsi işler olduğu zaman hata daha büyük olur. Zannın bazısı günah ve vebal olunca da böyle bir vebal ve zarara düşmemek için tedbirli davranmak ve hangi çeşit zandan olduğunu düşünebilmek üzere onun birçoğundan sakınmak gerekir.
Zannın hepsi günah ve vebal değildir. Allah'a ve müminlere güzel zan gibi vacip olan zan da vardır. Nitekim Nur Sûresi'nde: "Erkek ve kadın müminlerin bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile iyi zanda bulunup da..." (Nur/12) Hz. Peygamber (s.a.v.); "Her biriniz ancak Allah'a iyi zanda bulunarak ölsün." Derken, bir başka hadisinde de; "İyi ve güzel zan imandandır." Buyurmuştur.
İnsan başkasının kusurlarına bakarken, kendi kusurları merkezinde bakmalıdır. O zaman kendi kusurları onun gözünü dolduracak, o da hariçte kusur aramaya yol ve zaman bulamayacaktır.
Kusuru çekiştirmek, mertlik değildir. Allah dostları, asıl mertlik görülen kusurun üzerine bir perde daha çekip, o kusurun izalesi için Cenab-ı Hakk’a duâ etmektir. Sonra da, ibret almaktır. Der,
Su-i zan, kelimeden de anlaşılacağı üzere kötü düşünce, yanlış tahmin. Varlığı kesin olmayan kötülüğün var olduğuna kesin gözüyle bakmak.
Su-i zan her konuda mahzurludur ama aile içindeki su-i zanlar daha da sakıncalı ve korkunçtur. Zira eşin hanımından, hanımın beyinden su-i zan etmesi bir yuvanın yıkılmasına sebep olacak kadar kötü neticeye varabilmektedir.
Aile içi yaşanan şiddet, son zamanlarda medyada yer alan, insanın ciğerini dağlayan kadın cinayetlerinin de çoğunda yer alan sebep değil mi su-i zanlar…
Bu süreçte suçlu olanlar; sadece su-i zanda bulunanlar değil, su-i zanna sebep olan davranışlarda da mesuliyet aramak lazım.
Bizler, kendimiz günaha girmeme mükellefiyeti altında olduğumuz kadar, başkalarını günaha sokmamakla da mükellefiz.
O nedenle davranışlarımızda ve sözlerimizde daha dikkatli olmak, hassasiyet içerisinde olmak lazım değil mi?
Metin AKGÜN
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Genel Başkanı |