“Çanakkale geçilmez” dedik, cihan devletlerine; o dönemin en güçlü devletlerine karşı savaş verip kazandığımızda.
“Geldikleri gibi giderler” dedi Atatürk cihan güçlerini İstanbul’da görünce ve gittiler.
Kapitülasyonlar kaldırıldı, dış güçler bağımsızlığımızı kabul etmek zorunda kaldı. Halkımız zincirlerini kırdı.
**
Sevr’i yırtıp attık. Tunus, Nijerya, Hindistan, Kanada, Meksika vs gibi sömürge olmadık! Çok şükür… Peki sömürge olsaydık ne olurdu?
Önce haberleşme sistemlerimizi elimizden alırlardı ki gizli gizli örgütlenmeyelim. Türk Telekom yabancılara satılırdı mesela.
Hammadde kaynaklarını ele geçirirlerdi. Biz buradan çıkartır, hammadde şeklinde yabancı güçlere satardık (ya da buraları onlar kiralardı) ve işleyip yüksek fiyata satarlardı. Mesela biz bor madenini ucuza çıkartıp, satardık; onlar ilaç, nükleer madde, temizlik maddeleri vs gibi bin bir çeşit şeyin içine koyup bize satarlardı.
Limanlarımızı ele geçirirlerdi. Limanlar ticaretin çok önemli bölümüdür. Eğer sömürge olsaydık, bugün limanlarımız yabancılara özelleştirilirdi mesela şunlar gibi :
BUGÜNE KADAR ELDEN ÇIKANLAR
Türk Telekom, Lübnanlı Hariri’ye; Telsim İngiliz' e; Kuşadası Limanı İsrailli bir firmaya; İzmir Limanı Hong Konglu; Araç muayene işi Alman'a; Başak Sigorta Fransız'ların; Adabank Kuveytli; İETT Garajı Dubaili'nin; Avea Lübnanlı' nın; Petkim Ermeni' nin. Rakı, Amerikalı tarafından alındı; Finansbank Yunanlı' nın... Oyak Bank Hollandalı İNG Bankasının malı oldu. Denizbank Belçikalı; Türkiye Finans Kuveytli; TEB Fransız; Cbank İsrailli; MNG Bank Lübnanlı; Alternatif Bank Yunanlı; Dışbank Hollandalı; Şekerbank Kazak; Yapı Kredi' nin yarısı İtalyan; Turkcell' in yarısı Finli' yarısı Rus'iş adamının. Beymen' in yarısı Amerikalı' ya, Enerjisa' nın yarısı Avusturyalı'ya; Garanti' nin yarısı Amerikalı'ya; Eczacıbaşı İlaç, Çek'e verildi. İzocam, Fransızlar; TGRT ( Fox ) Amerikalılar; Demirdöküm Almanlar; Döktaş Fransızlar; Süper FM Kana dalılar ta rafından alındı. Daha çok sayıda yeraltı zenginlikleri, madenler, fabrikalar, boğaz köprüleri, oto yollar, otobanlar, KİT’ler, ormanlar, 2b arazileri, Dicle-Fırat, akarsular, dereler, barajlar, GAP, Et-Balık, SEKA, Sümerbank, tarihi okullar, hazine arazileri, devlet üretme çiftlikleri, bankalar, göller, adalar, mera, yaylak, harman yerleri, kıyılar, tarım ve ülkenin toprakları, gibi birçok varlık el den çıkarıldı. Yabancıların eline geçti.
SATILAN LİMANLAR
İzmir Limanı: 1 milyar 275 milyon dolara, Hong Kong merkezli Hut chison Whampoa şirketine satıldı. Türkiye’nin en büyük konteynır ihracat limanı olan İzmir Alsancak Limanı’ ndan, yılda ortalama 30–35 milyon TL net gelir elde ediliyordu.
Kuşadası Limanı: 02.07.2003 tarihin de, 24 milyon 300 bin dolara, Siyonist Sami Ofer’e verildi.
Dikili Limanı: 20.11.2003 tarihinde, 4 mil yon 250 bin dolara, Dikili Liman ve Turizm İşletmeleri A.Ş.’ye satıldı.
Marmaris Limanı: 26.01. 2001 tarihinde, 14.900.000 dolara, Marmara liman İşletme A.Ş.’ye devredildi.
Antalya Limanı: 31. 08.1998 tarihinde, 29 milyon dolara, Ofer’in eline geçti.
Alanya Limanı: 28.11.2000 tarihinde, 1 mil yon 600 bin dolara, Alanya Liman İşletmesi Den Tur A.Ş.’ye satıldı.
İskenderun Limanı: 09.09. 2005 tarihinde PSA-Tekfen ortaklığına satıldı ancak satış sonradan iptal edildi. O günden bugüne limanda hiç bir yatırım yapılmadı, çürümeye terk edildi.
Mersin Limanı: 04.08.2005 tarihinde, Singapur PSA’ya satıldı. Limanın adı, ‘Mersin International Port’ olarak değiştirildi. Eylül 2005’de satış iptal edildi. 30.06.1997 tarihinde, 800 bin 944 dolara, Çakıroğlu A.Ş’ye devredildi.
Ordu Limanı: 30.06. 1997 tarihin de,1.607. 887 dolara, Çakıroğlu A.Ş’ye satıldı.
Giresun Limanı: 30.06.1997 tarihinde, 3.203.774 do lara, Çakıroğlu A.Ş’ye verildi. Rize Limanı: 06.08.1997 tarihinde, 5.606.605 dolara, Asım Çillioğlu O.G. G’ye satıldı.
Hopa Limanı: 17.06.1997 tarihinde, 4.004.718 dolara, Park denizcilik ve Hopa Liman İş letmesi A.Ş ’ye devredildi.
Trabzon Limanı: 20.11.2003 tarihinde, 20.160.000 dolarla ihaleye çıktı.
Samsun Limanı: 12.06.2006 tarihinde, 5 milyon dolarla ihaleye çıktı.
Limanların özelleştirilmesi daha sonra yabancılaştırılması, ülkemiz açısından son derece sakıncalıdır. Çünkü limanlar savunma ve güvenlik gibi kamu ve ülke yararı yönünden vazgeçilmez ve devredilemez özelliklere sahiptir. Ayrıca bu özelleştirmeler, mahkeme kararlarına çarparak hukuksal nitelikleri tartışmalı hale dönüşüyor. Tam bir talan mantığı ile ülke varlıkları yabancılara peşkeş çekiliyor. Limanların satılması demek, ülkemi zin denetimsiz kalması demektir. Limanların satılması demek, egemenlik hakkımızdan vazgeçilmesi demektir.Limanların satılması demek, ülkenin ve vatanın satılması demektir. Limanların özelleştirilmesi demek, limancılıkta özel sektör tekelinin kurulması demektir. Limanlarının egemenliğini yitirmiş bir ülke, ulusal egemenliğini de yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve sömürgeleşmenin yolu açılır.
Kültür asimilasyonu başlatılırdı. Konuşma dili falan yabancı olurdu mesela. Sömürgeci kuvvetlerin hayat tarzı bize aşılanırdı, onların sözcüklerini konuşma dillerinde konuşurduk. Mesela sömürge olsaydık; lokantaya restorant derdik, özçekime “selfie”, lokantadaki seçkeye “menü” derdik ve tavuk dürüm değil “tavuk wrap” isterdik(!).
Sonra eğitim ve öğretime el atarlardı. Mesela İngilizce ya da Fransızca eğitim görürdük. Daha kötüsü Batı menşeili kitaplarda, onların filozof ve düşünürlerini, sistemlerini, ekonomilerini görürdük. Kendi tarihimizi falan bilmezdik şimdi olduğu gibi(!). Göktürkçe öğrenemezdik şimdi olduğu gibi(!), Osmanlı’ya etki eden ve bölge kültürü olan Fars devlet yönetimini ve kültürünü öğrenmek yerine sürekli liberalizm, komünizm, realizm falan görürdük maazallah!
Türkiye İngiliz, Yunan, Fransız sömürgesi falan olsa; kitaplardan Atatürk, İsmet İnönü falan çıkartılır, milli günleri kutlamak yasaklanırdı.
Dil bozulurdu iyice, tanıtılarımızda öyle Türkçe olmazdı bugün olduğu gibi(!) derdik ki “X shopping center”, “Y outlet”, “Lavash” falan olurdu tanıtılardı. Hatta tanıtı değil, tabela derdik oldu olacak…
Ekonomik sömürge olurduk; alışveriş merkezlerindeki 10 firmadan 8’i yabancı olurdu. Giysiden haberleşmeye, eğitimden yiyeceğe her şey yabancıların olduğu gibi hep yabancı firmalardan alışveriş yapardık.
Efendimiz olurdular en basitinden. Afrika’ya gittiklerinde sadece Hristiyanlaştırmadılar, aynı zamanda beyazların “efendi” olduğu sistem getirdiler ve siyahlar, beyazları mutlu etmek için çalıştı. Mesela sömürge olsaydık eğer(!), yabancı firmalarda, yabancı firma sahiplerini memnun etmek için köle gibi çalışırdık efendim.
**
Daha çok örnek var da… İyi ki sömürge olmamışız be! Yoksa yukarıdakiler olurdu değil mi???
Yani diyecek bir şey bulamıyorum. Sömürge olduk! Başta 1980 darbecileri ile başlar, Turgut Özal’dan Erdoğan’a kadar devam eder. Afferim, neo-liberal politikalar ayağına milleti köleleştirdiniz, ülkeyi sömürge yaptınız. Ağızda Osmanlı ve milliyetçilik ama en basitinden Fatih surları dökülüyor. Ağızdaki milliyetçilik ve Osmanlıcılık sdece oy kaygısı.
Bir millet kültüründen uzaklaşıyor! Ya İslam adı altında Araplaşıyoruz ya çağdaşlık adı altında Batılılaşıyoruz. Türkiye ikiye bölündü. Arap kültürüyle büyüyenler çağdaşlık yanlılarını, Batılı kültürüyle büyüyenler ise muhafazakarları anlayamıyor. Çünkü ya Avrupalı ve Amerikalı kitaplarla ve eğitim sistemiyle yetişiyoruz ya da aile ve çevreden İslamı değerlerle haliyle Ortadoğu ve Arap değerleriyle yetişiyoruz.
Oysa Rönesans ve Fransız Devriminden Perslere, Araplardan Göktürklere kadar bütün coğrafyayı bilmemiz gerek. Türkiye bir köprüdür. Kültürden eğitime, sanattan bilime kadar! İki tarafı(!) bilmek gerek. Öğrenmek gerek. Eğitimde vermek gerekir ama yapmıyoruz.
Sonuç mu? SÖMÜRGE OLDUK!.
Toparlanmak gerek! TOPARLANMAK!!!
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN