Toplumsal psikoloji veya kitlesel bilinçaltı, tıpkı birey psikolojisi gibi yapılandırılabilir bir kavramdır. İnsan psikolojisinde olduğu gibi toplumsal ruh halinin ve bilinçaltının şekillendirilmesi, çeşitli çevresel faktörlerin ve kişisel özelliklerin etkisiyle inşa edilir.
Bireylerde olduğu gibi, kitlelerin ve toplumların da psikolojik özellikleri ve bilinçaltı mevcuttur. Ele geçirilmiş zihinleri menfaatler doğrultusunda yönlendirmek veya tetiklemek, hâkimiyete giden yolun en önemli yapı taşlarındandır. Dünya üzerinde, devşirilmiş ve ele geçirilmiş beyinleri yönlendirmek veya tetiklemek kadar muazzam bir başka güç daha yoktur. Bu sebepledir ki, bir bölge veya coğrafyada hâkimiyet ve iktidar amaçlayan bir odak için kullanılabilecek en etkili silah, beyinleri ele geçirmek ve manipüle etmektir.
Psikolojik savaş, kitleleri istekler doğrultusunda yönlendirmenin ve şekillendirmenin anahtarıdır. Bir toplumu etkileyebilmek içinse, o toplumun mevcut özelliklerini saptamak ve kodlarını çözebilmek olmazsa olmaz şarttır. Davranış eğilimleri saptanmış, toplumsal bilinçaltı çözülmüş bir toplum düşmanın elinde adeta bir oyuncak olabilir. Kolay galeyana gelme ve parlama özelliği gösteren toplumlar, aynı zamanda daha kolay yönlendirilebilme özelliği gösterirler. Bu özelliğin en somut örneği ise Türk toplumudur.
Toplumun psikolojik altyapısının çözülmesi, toplumun algısal zaaflarının ve kitlesel özelliklerinin saptanmasını da beraberinde getirir. Halk kitlesinin duygusal sınırlarının ve tepe noktalarının keşfedilmesi, duyarlılık gösterdiği etkenlerin saptanması ve yorumlanması, etki gösterilmek istenen toplumu çözmek için yapılması gereken başlıca eylemlerdendir. Bir toplumun, içgüdüsel davranış eğilimlerinin art niyetli odaklar tarafından saptanması, o toplumun düşmanın elinde kuklalaşmasını kaçınılmaz kılar.
Kitlelerin zihinlerini devşirmek, tek kurşun atmadan medeniyetler fethetmenin en akılcı yoludur. Bu silah, bir ülke tarafından başka bir ülkenin halkına doğrultulabileceği gibi, kendi ülkesinde hâkimiyet arzulayan kişi veya odaklar tarafından da kullanılabilir. Çünkü en büyük güç, kitleleri arkana alabilme gücüdür. Bu gerçekleştirildiğinde ise geriye sadece eylemlerin hayata geçirilmesi kalır.
Medya, kitlesel bilinçaltı şekillendirmenin en etkili silahıdır. Günün büyük bir bölümünde medya araçları ile haşır neşir olan bir bireyin bundan etkilenmemesi kaçınılmazdır. Etkilenme derecesi ise, cehalet ve bilinçsizlik ile doğru orantılıdır. Medya yolu ile etki gösterme, doğrudan yapılan propaganda ile gerçekleştirilebileceği gibi, dolaylı ve daha çok şuur altını etkileyebilecek yöntemlerle de gerçekleştirilebilir. Haber bültenleri, tartışma programları ve siyasi yayınlar toplumun siyasi ve politik algılarının değiştirilmesi konusunda oldukça etkilidir.
Toplumsal yönlendirme, sadece ve başlı başına siyasi ve ideolojik tabanlı olmayabilir. Toplumun davranış eğilimlerini ve kültürel özelliklerini değiştirme ve zarara uğratma maksatlı da olabilir. Toplumun kendi kimliğinden, kültürel özelliklerinden ve geleneklerinden kopartılması veya başkalaştırılması da kullanılabilecek etkili silahlardandır. Bir toplumu dejenere etmek veya kültürel dinamiklerini çözmek, uzun vadeli ancak çok etkili bir silahtır.
Bir toplumu soysuzlaştırmak veya başkalaştırmak uzun vadede tüm siyasi ve ekonomik manipülasyonlardan daha etkilidir. Benliği boşaltılmış ve kutuplaştırılmış bir toplumu sert etkiler karşısında yıpratmak ve ufalamak daha kolaydır. Çünkü milli şuuru zayıflatılmış bir toplum kitlesi, beraberlik güdüsünden ve yüksek karakterden de yoksundur.
Toplumun psikolojik dayanak noktalarını çürütmek veya sarsmak bir başka etkili yöntemdir. Toplum psikolojisini dezenformasyona uğratmayı, algısal kaleleri düşürme eylemine benzetebiliriz. Toplum nazarında önem derecesi olan, değer verilen ve el üstünde tutulan kavramlara veya kurumsal altyapılara yönelik pozitif düşünceleri kırarak veya zarara uğratarak, toplum üzerinde algı problemleri ya da kavram karmaşaları yaratılmak istenebilir.
Halkın, kendi devletinden veya kurumlarından soğutulması amaçlanabilir. Ya da, toplum içinde ki milli ve manevi birlik ortamı sarsılmak istenebilir. Tüm bu niyetlerin gerçekleştirilebilmesi, toplum psikolojisini değiştirmek ve yönlendirmekten geçer. Sistemli psikolojik motivasyon ile ince ince işlenen bir toplumun algıları ve davranışları gerçekleştirilen etki ile şekillenir. Buna toplum bilincinin suni olarak şekillendirilmesi diyebiliriz.
Toplumsal bilincin istenilen noktalara çekilebilmesi için, kısa vadeli taktiksel veya uzun vadeli stratejik etkiler yaratılabilir. Uzun süreli psikolojik yönlendirmeye maruz kalan bir halk kitlesi, kurgulayıcıların istedikleri olaylar doğrultusunda galeyana gelecek, ancak gerçekten tepki gösterilmesi gereken durumlarda ise sessiz kalacaktır. Düşünmesi istenilmeyen şeyleri düşünmeyecek, yapması istenilmeyenleri yapmayacaktır. Ancak istenilen durumlarda, bir piyon misali tetiklenerek devreye sokulacaktır.
Psikolojik olarak etki altına alınmak istenen toplumlarda, bireylerin bilinçsiz ve cahil olması istenir. Bu şekilde fazla düşünmeyecek, sorgulamayacak ve yönlendirilmesi kolay olacaktır. Duygusal yüklemelere ve telkinlere kapılarak, beyni rahatça yıkanabilecektir. Cehalet eksikliği, eğitim durumu ile paralellik gösterebilir. Ancak bilinçsizlik eğitim durumundan ziyade, kendini geliştirmişlik, öğrenme ve sorgulama içgüdüsü ile orantılıdır.
Nitekim, günümüzde toplumun her tabakasında diplomalı cahillere rastlamaktayız. Enerjisini ve aklını gereken değil de, gerekmeyen amaçlara harcayan bir birey daha kolay aldatılacaktır. Akıl ve benlik boşaltma operasyonlarıyla kültürel içeriği boşaltılan bir toplum, olması gereken bilinç düzeyine asla ulaşamaz. Bu da psikolojik savaş için elbette ki istenilen bir özelliktir.
Toplumları yönlendirmenin veya etkileyebilmenin bir diğer yolu, kitlelerin duyarlılık noktalarını sömürmektir. İnsanların bastırılmış duygularını ateşleyebilmek veya toplumsal yaraları deşmek, kitle üzerinde tetikleyici etkiler oluşturacaktır.
Bir kere daha belirtmek gerekirse, bir toplumda ki en büyük güç, kitleleri arkana alabilme ve tetikleyebilme gücüdür. Kitlelerin tetiklenmesi ile oluşturulan toplumsal reaksiyonların önünde durabilmek oldukça zordur. Bazı kişi veya odakların, siyasi ve algısal zaafları bulunan kitleleri tetiklemesi ise daha keskin ve tehlikeli sonuçlar verebilir.
Sürekli söylüyoruz ya, “operasyon beyinlere” diye. Dünya döndükçe de bu gerçek çok fazla değişmeyecek. Kitlelerin algısını yönlendirmek isteyen güçler her zaman var olacak. Toplumların bastırılmış duygularını ve cehaletini sömürmek isteyenler her zaman var olacak. Gerilim ve kaos stratejileri her zaman var olacak. Bazı ülkelerde gerçekleşmiş “turuncu devrimleri” unutmayınız. Birilerinin tetiklemesiyle savaşan ve birbirine düşen toplumları unutmayınız. Bazı halkların, yıllar boyunca seçimlerde kendi elleriyle seçtikleri liderlerini, bir gece içinde yine kendi elleriyle devirmesini unutmayınız. Bu liderleri o halklar kendi iradesiyle mi seçtiler? Ve onları deviren yine halkın kendi iradesi miydi? Yoksa en başından beri birileri tarafından yönlendiriliyorlar mıydı?
Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyaları son günlerde adeta kaynıyor. Bu dev halk tepkileri gerçekten de toplumların başlarında ki yarı diktatörleri devirme ve demokrasi kazanma çabaları mı? Yoksa küresel güçlerin yeni satranç oyununun hamleleri mi?